Erdoğan'ı Diktatör olmakla suçlayan der Spiegel, 15 Temmuz sonrası Pensilvanya'da terör örgütü liderini ziyaret eden ilk basın organlarından biriydi. Terör örgütü başı Alman ve İspanyol basın mensuplarını ağırlamış. Onlara demiş ki:
“Darbe girişimini bizzat Erdoğan planladı. Amacı siyasi rakiplerini yok etmekti! Elimize son günlerde o kadar çok kanıt geldi ki, bu konudaki son tereddütleri de ortadan kaldırdı”…
Sürekli yalan dolan ve abartıyla saldırılarını sürdüren dergi bile bu noktada insafa gelmiş ve demiş ki, “Gülen o son günlerde kendisine ulaştığını söylediği kanıtların neler olduğunu ortaya koyamadı”…
Dünyada bu teze gülüp geçmeyen kaldı mı acaba…
Kalmış anlaşılan. Pensilvanya'daki Çete Başı,
'nın deyişiyle, “Herkesi kör, âlemi sersem sanmaya” devam ediyor anlaşılan…
Şu ABD Büyükelçisi bir âlem. Bu kadar 'Kör kör parmağım gözüne' yapılmaz ki bu işler… Önce Artvin'e Cerattepe'ye ayar ver, ardından Türkiye'nin günlük siyasi meselelerinde muhalefet partisi liderinden daha aktif açıklamalar yap; son olarak da dün Gaziantep'le ilgili o uyarı mesajını yayınla…
Quo vadis (nereye)
Ve de hangi amaçla?..
ABD'nin Ankara elçiliğinden Gaziantep'teki
gibi Batı sermayeli işletmelerin IŞİD tarafından hedef alınabileceği; bu nedenle de ABD'li vatandaşlardan bu mekânlardan uzak durmaları uyarısında bulunulmuş…
Bugüne kadar hangi ABD sermayeli işyerinde bomba patlamış acaba? Yoksa Ankara Garı, Atatürk Havalimanı, Gaziantep'teki sokak düğünü, İstiklal Caddesi vs Amerikan işletmeleriydi de bizim mi haberimiz yoktu?..
Hal böyleyken, bu uyarı da neyin nesi? Gelin bunları vurun talimatı mı? Türkiye'ye provokasyon mu? “Biz nereden vuracaklarını biliyoruz!” mesajı mı?..
Bir Büyükelçi'nin bir numaralı görevi temsil ettiği ülkenin itibarını korumak ve yukarılara çekmek değil mi? Ana muhalefet liderinin bile “Şunu 'Persona non grata' ilan edip yollayın memleketine” dediği Sayın Büyükelçi'yi, aklını bir miktar başına devşirmesi zamanının geldiği, hatta geçtiği konusunda kim uyaracak? Trump mı? Clinton mu?..
Günümüzde eksikliği çekilen üç temel tutumdan burada sık sık söz ederiz: Derinlik, Ciddiyet ve Odaklanma… Bu üç unsuru birarada bulabileceğiniz insan sayısı da azdır, üretim sayısı da.
Hazır elime iki örnek geçmişken hemen burada sözünü etmek istedim…
Birincisi
'ın imzasını taşıyor. Adı
. Şöyle bir daldım dev gibi kitabın içine… Konu ile ilgili ne kadar az şey bildiğimi fark ettim. Bugün Türkiye'nin en önemli meselelerinden biri hakkında
ebadı dışında bir fikrî gelişme yaşamıyorsak bunun sorumluluğunu kendimizde ve ihmal edilmiş Derinlik, Ciddiyet ve Odaklanma yeteneklerimizde aramakta yarar var.
Yazarın diğer kitapları şöyle:
, Kürt Meselesi Nasıl Çözülmez,
, Yönetim Bilimi,
, İnsan Kaynakları Yönetimi,
…
İkinci kitap gencecik bir hocamızın imzasıyla yayınlanmış:
. Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyelerinden Aslı Hanım
adlı çok derinlikli bir kitabın yazarı. Bizim köşeyi takip edenler Kamu Diplomasisi konusuna verdiğimiz önemi bilirler.
Sancar bu sefer de birden fazla akademisyenin makaleleriyle yer aldığı, kendisinin de bir makale ile katıldığı bir kitabın editörlüğünü üstlenmiş:
İçinde çok sayıda vaka analizi var. Konuyu anlamak için birebir. Çünkü iletişim
bilim alanıdır. Aslı Hanım'ın dışındaki yazarlar şöyle sıralanmış:
(Ankara Üni.), Arş. Görevlisi Tolga Bilener (GS Üni.),
(Fribourg Üni.), Yrd. Doç. Dr. Gülseli Aygül Ernek Alan (Marmara Üni.),
(İstanbul Üni.)…
Başta Aslı Hanım olmak üzere bütün ekibi can-ı yürekten kutluyorum…
Kamu diplomasisini merak edenlerin
olmayan o kitaplar arasında tur atmalarında büyük yarar var…