|
İş hayatının geleceği…
Amerikalılar şu sıralar kapı komşusu yaptı Türkiye'yi. CIA'sı, Genel Kurmay'ı, senatörleri bizimle çok yakından ilgilenir oldular. 'İttifaklar' meselesindeki iletişim stratejileri dahil, bu olağanüstü ilgiye mazhar oluşumuzun nedenlerini ve niçinlerini üç aşağı beş yukarı hepimiz tahmin edebiliyoruz. Şahsımın da dahil olduğu şu
'generalist kültür'
sayesinde, mevcut bilgi birikiminin eşliğindeki deneyimler ve pratik akıl yürütmelerle tahliller yapma keyfiyetinden destek alarak takip ederiz olup biteni… Gelin görün ki, geleceğin rotasını artık bu türden hem sanatçı, hem diş hekimi ve aynı anda örneğin karikatür de çizebilen nevi şahsına münhasır dahi yetenekler belirlemiyor.


Davos World Economic Forum

'da “The Future of Jobs”

(İş Hayatının Geleceği)

konusunu ele alınmış ve bu kapsamlı çalışma Eylül 2016'da yayınlanmış. Sonrasında söz konusu bu araştırma Dünya Ekonomik Forumu tarafından tartışmaya açılmış.



Araştırmanın alt başlığı şöyle:


“Employment, Skills and Workforce Strategy for the Fourth Industrial Revolution”… Türkçe yaklaşık şu şekilde ifade edilebilir:

Dördüncü Sanayi Devrimi bağlamında İstihdam, İş Becerileri ve İş Gücü Stratejileri…

İlgilenenler meselenin özetini internetten pdf formatında indirebilir:



Marketing Türkiye

dergisinin Mart sayısında değinmeye çalıştığım bu araştırmada çalışma dünyasının 2020'lerde nasıl şekilleneceği sorgulanıyor. Bugün ilköğretime başlayan çocukların %65'i, eğitim hayatlarının ardından, varlığından haberdar olmadığımız bambaşka mesleklerin sahibi olacaklarmış. Araştırmada,

önce 'Değişimin Sürükleyicileri'

(Drivers of Change) tespit edilmiş. Bu sürükleyicilerin ilk 5'ini etki konusundaki ağırlık puanlarına göre şöyle sıralamışlar:



1. İşin doğasının değişmesi, esnek çalışma; 2. Gelişmekte olan pazarlardaki orta sınıf; 3. İklim değişikliği ve doğal kaynaklar; 4. Jeopolitik belirsizlik (dalgalanma, volatilite); 5. Tüketici etiği ve kişisel özel alan konusu…



Ardından

“İstihdamdaki Eğilimler”

(Employment Trends) belirlenmiş. Bu bahiste 2015 – 2020 yılları arasında işlevlerini yitirecekleri için

7,1 milyon görev tanımı

nın ortadan kalkacağı ifade ediliyor. Dikkat: Buharlaşıp ortadan kaybolacak bu işlerin üçte ikisini ofis ortamındaki pozisyonlar oluşturuyormuş. Ortadan kalkacak bu işlerin yerine gelecek olan

2,1 milyon yeni iş tanımı

ndan söz ediliyor.



Sonrasında iş hayatındaki yeni ve gelişmekte olan roller belirlenmiş. Büyük veri ambarlarını anlamlı bir şekilde çözümleyecek analistlerden; özel yetiştirilmiş satış temsilcilerinden söz edilirken; enerji, medya, eğlence ve enformasyon sektörü gibi alanlarda yeni tanımların ortaya çıkacağı ileri sürülüyor.



Pekiyi, insanların gerçekten başa çıkmakta zorlanacakları ilk 'engeller' neler? Yıkıcı (ezber bozucu) değişimi anlayamamak, kaynak yetersizliği, inovatif stratejiye uygun olmayan iş gücü, üst yönetimin konuya yeterli önceliği tanımaması vs.



“Daha önümüzde çok zaman var. Bunu gelecek kuşaklar dikkate alsın” diye düşünenler iş hayatının içinde yaşayıp da geleceğini merak etmeyenlerdir. Diğer yandan uzmanlaşmanın odaklanmakla mümkün olduğunu bilen bizim 'generalist' kuşağın iyi özelliklerinden bir diğeri de merak duygusundan hatırı sayılır ölçüde nasiplenme şansına sahip olmaları değil midir?



(Not: Bu vesileyle, meraktan tecessüse giden yolun duraklarında Cemil Meriç'in aydını aydın yapan üç kriterini de hatırlayalım. Bir: Uyanık bir şuur. İki: Tetikte bir dikkat ve Üç: Hakikatin bütününü kucaklamaya çalışan bir tecessüs.” Müthiş değil mi?)


Morgan Freeman THY için doğru seçim mi?..

Türk Havayollarının ABD'de Amerikan Futbol ligi final maçının naklen yayını sırasında gösterilmiş olan reklam filmi, bizim iletişim dünyasına karpuz efektiyle düştü.



İzleyenlerin yarısı çok doğru buldu filmi, diğer yarısı da söylendi durdu…



Morgan Freeman'ın çok yaşlanmasından, küçük akraba çocuklarını (33 yaşındaki üvey torunu) taciz iddiasına, Super Bowl olarak anılan final maçının her saniyesinin bir milyon dolar olup da bu paranın nasıl verildiğine kadar uzanıyor çemkirmeler…



Oysa, neyin nasıl olmayacağını anlatmaya kodlanmış bu zihniyet şunları sormuyor:



1.

Reklam, ABD piyasasında tutunmaya çalışan THY'nin iş hedeflerine ne kadar hizmet etti?



2.

Hedef kitleyi yakalama açısından Super Bowl seçimi doğru muydu.



3.

Hollywood'da Freeman hâlâ bir star mıdır? Yani filmleri, sadece o var diye iş yapabilmekte midir?



4.

Bu reklamın filminin pre ve post testleri hangi sonucu göstermektedir? Yani THY'nin attığı taş ürküttüğü kurbağaya değmiş midir?



5.

THY'nin bu kampanya sonrası ABD satışlarında bir değişiklik olmuş mudur?



Bu soruların yanıtlarını almadan yapılan akıl yürütmeler, iletişimde hiçbir işe yaramayan 'beğenme' kriterinden hareket eder ve 'reklam geyiği', 'kahve muhabbeti'nden öteye bir ağırlığı olamaz.



Daha önce de belirttiğim gibi, bu ülkenin insanı olarak bu reklam filminden gurur duyduğumu tekrarlamakla yetineyim. Şunu da eklemeliyim: Kurumun kilit mesajını, bugüne kadar THY'nin yaptırdığı ve 'şöhretlerin kullanıldığı' tüm diğer filmlerden çok daha yalın ve akılda kalıcı bir şekilde taşımaktadır…



Yukarıdaki 5 sorunun yanıtını THY ve/veya ajansı verebilirse; konuya çok daha fazla hâkim oluruz…








#Davos
#Ekonomi
#Morgan Freeman
#THY
7 yıl önce
İş hayatının geleceği…
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’