|
Tasarım yoksa rekabet şansımız da yok
İlki 19-23 Ekim arası düzenleniyormuş.
T.C. Ekonomi Bakanlığı
ve
Türkiye İhracatçılar Meclisi
-
TİM
işbirliğinde İstanbul'da Lütfi Kırdar Kongre Merkezi ve Sergi Sarayı'nın mekânları
Türkiye Tasarım Haftası'
na (Design Week Turkey) ev sahipliği yapacak… Dün sabah açılışı vardı.


Lütfi Kırdar'ın büyük salonu iyiden iyiye doluydu. Ön taraftaki bir iki protokol sırası hariç katılımcıların kahir çoğunluğu gençlerden oluşmuştu. Ödül alanların ise, bir iki kişi hariç, neredeyse tamamı gencecik insanlardı…



Bizce gençlerin ilgisi, tasarım, moda ve görsel iletişim tasarımında dünyanın önde gelen son derece önemli konuşmacıları, sergi alanındaki rengârenk stantları ile etkinlik, Ekonomi Bakanlığı'nı da TİM'i de hedeflerine ulaştırmıştır.



Tasarım, serbest piyasa ekonomisinde ve küresel rekabet ortamında kapitalist sistemin can simidi gibi yarattığı en önemli araçlardan biri. Böyle bir haftanın düzenlenmesi konusunda biraz geç kalındığı düşünülse de yola çıkılmış olması son derece önemli.

TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi

'nin açılış konuşmasında ifade ettiği gibi TİM, yıllardır ihracatı artırmanın kritik başarı faktörü olarak dört alana vurgu yapmakta:

Ar-Ge, Tasarım, İnovasyon, Markalaşma



Bu dört '

olmazsa olmaz

'a dünkü konuşmasında da vurgu yapan TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi Türkiye Tasarım Haftası'nda evrensel bir uyum peşinde olduklarını söyledi.



Milli tasarım kavramının çok gerilerde kaldığını hatırlatan Büyükekşi, “Biz evrensel olanla yerel arasındaki uyumdan söz ediyoruz. O uyum ki evrensel olan yanı ile İstanbul'da olduğu kadar Japonya'da, Şikago'da, Kenya'da veya Mekke'de benzer bir heyecanı yaratır. Yerel olan yanı ile tüm coğrafyalarda yaşayan insanlar için tanıdık bir selamdır” dedi.



Büyükekşi, Türkiye Tasarım Haftasının en büyük hedeflerinden birisinin tasarım ve endüstrinin birleşmesini sağlamak, küresel tasarım ofisleri için İstanbul'u bir '

hub'

haline getirmek olduğunu dile getirdi. “Türkiye olarak, bundan sonra trendlerin peşinden koşmayacağız. Trendlere yön vereceğiz. Artık taklit değil, tasarım istiyoruz” diye konuşan TİM Başkanı, Türkiye'de 500 tasarım merkezi açmayı hedeflediklerini dile getirdi.



İkinci açılış konuşması için

TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı Ziya Altunyaldız

sahneye geldi. “Üretirseniz, çalışırsanız, değer yaratırsanız varsınız. Aksi halde bu yarışta olamazsınız” diyen Konya Milletvekili, Ar-Ge harcamalarında OECD eşiklerini yakalamanın ve hatta geçmenin öneminin, Türkiye'nin 23 hedefleri arasında Küresel 10 marka çıkarmak olduğunun altını çizdi.



Açılışın son konuşmasını yapan

Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi

, 2023 hedeflerini hatırlatarak, fasoncu bir ülke olarak gidilebilecek yerin sonuna gelindiğini vurguladı. Amacın edilgen bir ekonomi değil, etken bir ekonomi haline gelmek olduğuna değinen Bakan “Öyle bir coğrafyanın öyle bir ecdadın torunlarıyız ki dünyada bizden daha şanslı bir ülke yok. Biz ortalama, vasat bir ülke olamayız. 'Hiç kimseye bulaşmayalım, kendi yağımızda kavrulalım' diyen bir ülke olamayız, bizi rahat bırakmazlar. Biz güçlü olmak zorundayız. Her alanda etkin olmak zorundayız. Bizim üzerimizde oynanan oyunlarla ilgili hep uyanık olacağız” diye konuştu…



Bakan Zeybekçi içinde bulunduğumuz bölgede yaşayan 1,5 milyar insanın tüketim alışkanlıklarının Türkiye tarafından belirlenebileceğini de ifade etti. Bunun için tasarım ve inovasyonun belirleyici bir etkisi olduğunu da vurguladı.



Açılış, sergi ve ödül töreni hayli heyecan vericiydi… Şimdi sıra, Türk gibi

heyecanla başlanan

bu tür işlerin tabiri caizse, İsviçreli gibi soğukkanlı bir ısrarcılık ve sağlam stratejik hedeflere kilitlenerek bitirilmesinde…



Antalya Film Festivali toparlanabilir…

Hep olumsuzlukları yazacak değiliz ya… Antalya Film Festivali'nde bu yıl gördüğümüz bazı olumlu yanların da altını çizmezsek haksızlık etmiş oluruz.



Birinci önemli gelişme, Kültür ve Turizm Bakanı ile Gıda ve Tarım Bakanı'nın festivale katılımlarıdır. Devletin destek ve katılımını sağlayabildiği, yani devlet düşmanlarının Festival'e egemenliğine bir ölçüde son verebilme başarısını gösterebildiği için Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı

Menderes Türel

beye tebriklerimizi sunalım…



İkinci önemli gelişme ise giyim kuşamda… Her ne kadar artık

Hollywood eskisi

olarak görülseler de,

John Savage

ve

George Hamilton

'un smokinleri çekerek açılış törenine katılmaları; ödül almak üzere sahneye üzerlerindeki hırtı pırtı ile fırlayan bizim 'aydınlanmış' sinemacılarımızın mutlaka dikkatini çekmiştir. Genel anlamda kılık kıyafeti düzgün davetlilerin sayılarının bu yıl artmış olduğu da gözümüzden kaçmadı.



Diğer çelişkiler şimdilik olduğu gibi duruyor ne yazık ki.



1.

Oscar'da olduğu gibi en iyi yönetmeni, yönetmenler meslek kuruluşu, en iyi senaristi, senaristler meslek kuruluşu vb. tüm ödülleri o alanın meslek kuruluşlarının tüm üyeleri belirlemedikçe;



2.

Festival'e hiç gösterilmemiş değil, o yıl içinde gösterime girmiş filmlerin katılması sağlanmadıkça;



3.

Geniş kitlelerin izlemesinin söz konusu olmadığı Sanat Filmlerinin ödüllendirilmesinin, piyasa filmlerinin ödül sisteminden ayırmadıkça;



4.

Ödül kazanan filmlerin uluslararası piyasalarda ve özellikle TV piyasalarında pazar bulmalarını sağlayacak bir sistem kurulmadıkça;



5.

Sinema demek star demek olduğu için; gerek oyuncu gerekse yönetmen boyutunda, halk genelinde 'no name'lerin festivali olmaktan çıkartılıp starların katılımını sağlayacak bir yapılanmaya gidilmedikçe;



Ne Antalya Film Festivali marka olur; ne de Festival Antalya kent markasına bir katma değer getirir…


#Tasarım
#Rekabet
#Antalya Film Festivali
8 yıl önce
Tasarım yoksa rekabet şansımız da yok
Fenerbahçe, Union Saint-Gilloise’yi nasıl eler?
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…