Ben liseyi de üniversiteyi de Alman kültürü ve eğitim sistemi içinde hall-i hamur olarak okudum. Yedi yıl orta okul ve lise (Alman Lisesi ve İstanbul Erkek Lisesi), dokuz yıl üniversite (Bern)… Ceman 16 yıl. Dile kolay. Türkiye'ye döndüğümde rüyalarımı Almanca gördüğümü hatırlarım.
Alman edebiyatına, felsefesine, sanatına aşinalığım öyle böyle değildi.
'i,
'yi ve pek çok Alman düşünürü kendi dillerinde okuyup anlayabilmenin ayrıcalığını yaşadığım dönemler, çeşitli vesilelerle aklıma sık sık düşer.
Belki de şu anki kızgınlığımın nedenini biraz da oralarda aramak lazım…
Almanya'nın Türkiye'yi kafaya takmasını, başta
(istenmeyen adam)
ilan ettikleri
ve bazı Bakanlarımız olmak üzere, Türkiye'ye karşı aldıkları tavrı, hazmetmek hayli zor.
Daha önce İncirlik'ten havalanan Alman uçaklarının, Suriye ve Kuzey Irak'ta DEAŞ'a karşı yürüttükleri istihbarat faaliyetleriyle ilgili bilgilerin Türkiye ile paylaşılmaması iki ülke arasında rahatsızlık yaratmıştı. Önüne gelen Alman vekili soluğu İncirlik'te almaya kalkınca bizimkiler izin vermediler. Dün de öyle bir durum olmuş… Bir ciyaklamadır gidiyor… Almanya'dan “Sen kim oluyorsun hadsiz!” tavrı…
Pek çoğunu yakinen takip ettiğim Alman basınının içler acısı hali pür melali çeşitli örneklerle karşımıza çıkıp, gündemden hiç düşmüyor.
ve
, Sayın
'ı kaç defa hakaretle dolu sözlerle kapak konusu yaptılar dersiniz. Ben saymayı unuttum…
Ancak Alman basını ve ona çanak tutan bir iki Alman iş adamı, kuruluş temsilcisi bu sefer fena suçüstü yakalandılar… Bakalım nasıl kıvırıp sıyrılacaklar bu durumdan…
Bütün kötü niyeti gün gibi ortaya çıkaran olay Türkiye'nin uluslararası düzeyde yürüttüğü itibar kampanyası ile tetiklendi.
sloganıyla yürütülen kampanyaya ülkemizde uzun yıllardır başarıyla faaliyet gösteren 17 uluslararası büyük şirketin CEO'su katılmış; kendilerine sorulan “Neden Türkiye'desiniz?” gibi yalın bir soruya verdikleri yanıt kaydedilmişti.
Hazırlanan filmler yedi ülkede gösterime girince Avrupa'da yer yerinden oynadı. Özellikle de Alman basınında. Bu kampanyayı baltalamak, katılımcı firmaları yıldırmak için ellerinden geleni yapmaya başladılar.
Almanya'da bu işin başını çeken gazetecilerden biri hiç şüphesiz
(FAZ) Avusturya temsilcisi
idi. Kampanya başladığında“Siz nasıl olur da bu kampanyaya katılırsınız?” diye bazı şirketlerin merkezini arayarak sindirmeye çalışan bu gazeteci, son olarak da kafayı bir röportaja taktı.
Merkezi İsviçre'de bulunan çok uluslu yayıncılık kuruluşu
'ın Alman-Türk Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Üyesi, DEinternational Servis Hizmetleri A.Ş Genel Müdürü
ile yapılmış ve Türkçesi
dergisinde yayınlanmış olan
röportaj FAZ'da da yer alınca,
hemen devreye girmiş…
Kaiser'in bir üst pozisyonunda yer alan Genel Sekreter ve Yönetim Kurulu Üyesi
'i aramış. Ardından da bu odanın bağlı olduğu Almanya'daki kuruluşun (DHKK, bizim TOBB gibi) CEO'su
'i aramış. Nöther içeriğine tamamen katılsalar da böyle bir yayına izinlerinin olmadığını belirtmiş. Wansleben de oturmuş Ekonomi Bakanımız
'ye bir mektup döşenmiş ve böyle bir röportajın asla ve kat'a vuku bulmadığını, işin içinde bir yalan dolanın olduğunu ifade etmiş…
Tabii konu, FAZ'da olayı 'Sahtekârlık' olarak veren
'ın sormaya ve beklemeye tenezzül etmediği, Global Connection'a sorulmuş.
Global Connection'ın verdiği kısa bilgi şöyle:
“Sanıyoruz ki , ortada büyük bir yanlış anlaşılma var. Zira FAZ'da yayınlanmış olan röportaj harfi harfine gerçektir. Ve kuruluşunuzun Türkiye Genel Sekreter yardımcısı Mr. Frank Kaiser'e aittir.
Bu röportaj Mr. Kaiser'le 2017 yılının Ocak ayında yapılmış ve Şubat 2017'de söyleşiyi yapan Ekonomi dergisi Turkishtime'ın Şubat 2017 sayısında yayınlanmıştır. Yayının dijital kopyası elimizdedir.
Bu kopyadan görüleceği üzere röportajı gerçekleştiren ve ekonomi dergisi Turkishtime'da yayınlatan şirket, İsviçre merkezli Global Connection, yedi ülkede yürütülen kampanyanın medya şirketlerinden birisidir.
Röportajı yapan ekip, röportajın yayın haklarının kendilerinde olduğunu söylemektedir.
Röportaj yapılırken söyleşiyi yurt dışında yapacakları çeşitli yayınlarda kullanmak istediklerini Mr. Frank Kaiser'e şifahen ifade ettiklerini belirtiyorlar.
Konuyla ilgili Global Connection yetkilisi, Mr. Kaiser'in 'Türkiye'ye sevgimiz büyüktür, söylediklerimiz gerçektir, neden olmasın' cevabını verdiğini beyan etmekte.”
Görüldüğü gibi Türkiye'yi tecrit etmek için bunlara her yol mübah…
Ancak bu sefer işleri zor. Bir kez daha kendi, pek bir gurur duydukları erdem ilkelerine ters düştüler. Bakalım pirincin taşını nasıl ayıklayacaklar.