İki maç üstünden elemeli ve içinde Galatasaray'ın bulunduğu bir eşleşmede ilk maçı deplasmanda oynayan taraf avantajlı olurdu. Çünkü o maçta gol ve hatta gollerin olması yüksek olasılıktır. Maç da tam bu beklentilerin doğrultusunda başladı. Çaykur Rizespor, Galatasaray'ın zayıf takım savunmasının üstüne rahatça gelebiliyordu. Daha ilk dakikalarda önemli ataklar geliştirebilen ev sahibi ekip, maçın ilk bölümünde sezonu kapatan Kweuke'yi en az aradığı dakikaları oynadı. Lig maçlarına nispeten daha konsantre olmuş Galatasaray da hücumda hareketli ve etkiliydi. Sarı-kırmızılılar, ilk golü bulunca bütün eşleşmenin de rengi değişti. Rizespor maçtan hızlı bir biçimde düştü, hücum yükünü çekmesi beklenen oyuncuları Ahmet İlhan ve Mehmet Akyüz de topun arkasında bekleyen bir rakibi açmak için ideal isimler değildi. İlk 15 dakikada oldukça etkili olan Rizespor ilk devrenin sonraki bölümünü cılız bir oyunla tamamladı. İkinci devrede oyunun dönüm noktaları iki takımın gördüğü kırmızı kartlar oldu. Galatasaray eksik kalan rakibi karşısında ikinci golü bulunca maçı ve turu tamamen kopardığını düşündü. Hakan Balta'nın kırmızı kartıyla uyanan Rizespor sarı- kırmızılılara sıkıntılı anlar yaşattı. Biraz daha zaman olsaydı yeşil mavililer beraberliği yakalayabilirdi.

Galatasaray'ın böyle bir galibiyete ihtiyacı vardı. Rizespor yediği gole tepki veremeyince, sarı-kırmızılı takım, avantajı beklediğinden kolay aldı. Galatasaraylı oyuncular konsantre olmayı başarınca tek hedef olan kupa maçının hakkını verdi. Futbolda konsantrasyonun önemi de bir kez daha ortaya çıktı.