|
AK Parti’de değil; Türkiye’de yeni dönem
AK Parti dün 2. Olağanüstü Büyük Kongresi'ni
. İsimler değişmiş olsa da, kuşkusuz AK Parti'nin politikalarında ve istikametinde bir değişiklik olmayacak. Ancak, Büyük Kongre'yle birlikte, yaklaşık 150 yıldır devam eden sistem krizini çözme yolunda yeni bir süreç başlayacak.


Bugün kullandığımız sistemin, 1876'da Birinci Meşrutiyet'le başlayan tamamen taklit ve ithal sistemden çok farkı yok. 1876'dan bugüne önemli değişiklikler oldu; Cumhuriyet ilan edildi, saltanat kalktı, tek parti dönemi sona erdi, serbest seçimler yapılıyor... Ama 1876'da, taklit ve ithal sistemle başlayan sorunların bir çoğu bugün de devam ediyor. 1876'da, Sultan Abdulhamit ile Anayasa ve Meclis-i Mebusan arasında başlayan uyumsuzluk, dura kalka, ine çıka, ama aynı muhteva ile bugünlere kadar ulaştı. İsimler, rütbeler, mevkiler, taraflar değişti; ama uyumsuzluk kriz üretmeye, kaos üretmeye, 1908'den itibaren darbe üretmeye devam etti. Yoksulluktan Kürt meselesine, farklılıkların inkarından Tek Parti zulmüne kadar bir çok sorun, özgün bir sistemimizin olmayışından, sistem içindeki uyumsuzluklardan kaynaklandı.



Türkiye'nin, 1876'da başlayan ve tamamen taklit, tamamen monte sayılabilecek bir sistemle geleceğe ilerlemeyeceğini onlarca nesil acı şekilde tecrübe etti. Özgün olmayan, Türkiye'nin toplumsal yapısıyla örtüşmeyen, en önemlisi de, Selçuklu ve Osmanlı'nın devlet inşa birikimini ve özgüvenini taşımayan bir sistem ekonomiyi büyütemez, Türkiye'nin ufkunu genişletemez.



Cumhurbaşkanı ve başbakanların yetki alanlarını 1923'ten beri tartışıyoruz. Yetki alanlarında defalarca değişiklik de yapıldı. Kimi zaman cumhurbaşkanları başbakanları ezdi; kimi zaman başbakanlar öne çıktı, cumhurbaşkanları geride kaldı. Milletvekili, parti genel başkanı cumhurbaşkanlarımız da oldu. Hiç bir yöntem sistem sorunlarını ortadan kaldırmadı, krizlere kalıcı çözüm üretmedi. Cumhurbaşkanlarının seçimi de, başbakanlarla olan ilişkileri de, sürekli kriz üreten, krizlerle birlikte Türkiye'ye bedel üreten bir sorun alanı oldu.



2007 yılında vurulan son neşterle ve 2014'de yapılan seçimle, cumhurbaşkanı-başbakan ilişkilerinde yeni bir evreye girdik. Şimdi, ikisi de halk tarafından ve doğrudan seçilmiş iki güç merkezimiz var. Sistem, başbakan ve cumhurbaşkanının aynı hareketin mensubu olmaları, aynı istikamete bakmaları nedeniyle sorunsuz işliyor. Ama ya ilerde istikametler değişirse? Ya farklı siyasi görüşlere sahip başbakan ve cumhurbaşkanlarımız olursa?



Yüksek kriz potansiyeli kadar yüksek fırsat potansiyelini de görmemiz gerekiyor.



İşte AK Parti'nin 2. Olağanüstü Büyük Kongresi, Türkiye'ye bu yüksek fırsat potansiyelini sunuyor.



Sisteme artık etkili, özgüvenli bir dokunuş yapmak, 1876'dan beri varolan krizi artık tamamen çözmek için önümüzde büyük bir fırsat var.



Partili cumhurbaşkanlığı, büyük değişimi gerçekleştirmek için bir ilk adım olabilir; ama yegane dokunuşun, adı ister başkanlık sistemi, ister yarı başkanlık sistemi, isterse de Türk tipi başkanlık sistemi olsun, daha köklü bir değişimle olabileceğine şüphe yok.



Mesele AK Parti değil, mesele Recep Tayyip Erdoğan da değil. Mesele, 1876'dan beri devam eden ve Türkiye'ye ağır bedeller ödeten bir sorunun giderilmesi.



Şimdi, Tek Parti dedik, Meşrutiyet, Sultan, Saltanat dedik diye çıkıp bizi yanlış örnek vermekle itham edenler olacaktır. Hatırlatalım: 1876'da başlayan sistemimize eklediğimiz en özgün unsur, serbest seçimler olmuştur. Daha 1950 öncesi seçimlerde, 1949'da, Mersin Arslanköy'de kadınlar “sandık namusumuzdur” diyerek oylarına sahip çıkmışlardı. Seçimin bu kadar benimsendiği ve katılımın bu kadar yüksek olduğu bir başka ülke bulamazsınız.



Seçim varsa, bir millet seçime ve oylarına bu kadar sahip çıkıyorsa, oradan tekrar saltanat türemez, meşrutiyet türemez, tek parti dönemi türemez. Hele hele diktatör, tek adam hiç türemez. Almanya örneğini siz Batılılara verin; bizim sandıkla irtibatımız Almanya'nınkine benzemez.



Dün itibariyle, özgüven içinde özgün bir sistem inşa etme fırsatını yakaladı Türkiye. AK Parti kadroları, 150 yıllık bu özlemi gidermek, sistem sorunlarını çözmek için daha bir gayretle çalışacaklar. Darısı muhalefetin başına.


#AK Parti
#Seçimler
8 yıl önce
AK Parti’de değil; Türkiye’de yeni dönem
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset