|
“Karaktersiz” darbe girişimi

15 Temmuz darbe girişimine ilişkin iddianameler tek tek tamamlanıyor. Marmaris'te suikast iddianamesinin ardından Genelkurmay iddianamesi de tamamlandı ve mahkemeye sunuldu. Sırada, Akıncılar Üssü'nde yaşananları, Meclis'in ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nin bombalanmasını, TRT baskınını, Özel Harekat Dairesi, Emniyet, TÜRKSAT, İstanbul'da yaşananlar gibi darbe girişimine ilişkin tüm olayları içeren iddianameler var. Savcılar aralıksız çalışıyorlar.



Genelkurmay iddianamesine “Çatı İddianame” de denildi. Kuşkusuz karargahta yaşananlar önemli; ancak, Akıncılar Üssü'nde, yani darbe girişiminin merkezinde yaşananlar da merakla bekleniyor.



Genelkurmay İddianamesi üzerinde çalışan ve iddianame ile birlikte, FETÖ hakkında en detaylı referans çalışmayı hazırlayan Başsavcı, savcı ve ekiplerini tebrik etmek gerekiyor. Zira İddianame, giriş kısmında, FETÖ hakkında şimdiye kadar yazılmış en geniş, en doyurucu ve en net bilgileri ihtiva ediyor.



İddianame 2.500 sayfadan fazla. Tamamını bir kaç günde, bir kaç haftada okumak mümkün değil. Ancak, seçerek de olsa, ifadeleri okuyunca, darbenin karakteri, daha doğrusu karaktersizliği çok net biçimde ortaya çıkıyor.



Fetullahçıların en alttaki birimleri öğrenci evleri. Örgüt, öğrenci evlerinden başlayarak yukarıya doğru şekilleniyor. Bu öğrenci evlerinde ise, örgüte yeni girmiş elemanlara, daha ilk andan itibaren “karaktersizlik” enjekte ediliyor.



Örgüt mensuplarının, anne babalarına, kardeşlerine, eşlerine, hatta aynı ev içinde beraber kaldıkları diğer örgüt militanlarına asla güvenmemeleri anlatılıyor. Örgüt içinde dostluklar kurulmuyor. Örgüt mensubunun kendisine ait bir kimliğinin, kişiliğinin olmasına izin verilmiyor. Örgüt elemanı için tek bir kutsal var: Fetullah Gülen. Onun dışındaki her değer, her ilke, her kutsal çiğnenebilir, esnetilebilir. Fetullah Gülen adına işlenen her günah aslında sevaptır. Fetullah Gülen adına olduktan sonra anne-babaya dahi ihanet, anne-babayı dahi metalaştırmak meşrudur. Fetullah Gülen'e zarar gelmedikten sonra kişinin başına gelenlerin önemi yoktur, beraber yol yürüdüklerinin başına gelenlerin de önemi yoktur. Gerekiyorsa yol arkadaşını satmak, yolda bırakmak, Fetullahçılık dininin farzlarındandır.



Örgüt militanları, bu halleriyle tam da beyinleri alınmış mankurtlara; ya da uyuşturulmuş Haşhaşilere dönüştürülüyor.



15 Temmuz akşamı, örgüt elemanlarına hareket emri veriliyor. Her biri adeta bir robot olan elemanlar, hiç düşünmeden, en küçük bir analiz yapmadan, kimden geldiği dahi belli olmayan emirlerle harekete geçiyorlar. Hiç birinin cesareti yok. Hiç birinin, kendisine verilen emir dışında inisiyatif alma idraki, ortaya çıkan yeni durumlar karşısında akıl yürütme melekesi yok. Ruhları, bedenleri ve akılları abilerinin elinde ve abileri ne derse sadece onu yapıyor, onun dışında hareket etmiyorlar.



Genelkurmay'da sabaha kadar darbe faaliyeti yapıyorlar. Kimileri yıllardır beraber çalıştıkları arkadaşlarına kurşun sıkıyor, kimileri sivil vatandaşı alçakça katlediyor.



Sabah, darbe girişimi başarısız olunca, karargahtaki kamera kayıtlarını topluyor, tank paletleri altında eziyor, ardından da yakıyorlar. Bütün izleri sildiklerini düşünerek, sivil kıyafetlerini giyiyor, karargahtan çıkıp evlerine gidiyorlar. Kendilerinden o kadar eminler, ya da o kadar ahmaklar ki, firar teşebbüsünde bulunan bir kaç istisna dışında hemen hepsi, pazartesi sabah, sanki hiç bir şey olmamış gibi, karargaha, işyerlerine, mesaiye geliyorlar.



Çok rahatlar. Hiçbir delil bırakmadıklarına inanıyorlar. Belki de abileri onları, o gecenin aslında hiç yaşanmadığına, o gecenin takvimden silindiğine, ya da o gecenin ve o geceye karışanların görünmez olduğuna ikna ediyor.



15 Temmuz'dan günler sonra, haftalar sonra gözaltına alınan, ama bu sürede mesaiye büyük bir rahatlık içinde, servisleriyle gelip gidenler var.



Gözaltına alındıklarında, genelde ifadelerinde, koridorda silah sesleri, bağırış çağırış duyduklarını, kendilerini odalarına kilitleyip sabaha kadar çıkmadıklarını söylüyorlar. Bazıları, kendilerini kurtarmak adına en yakın arkadaşlarını ihbar ediyor.



Ancak, kurtarılan ya da kopyası bulunan kamera kayıtlarında her birinin sabaha kadar darbe faaliyetinin içinde oldukları, ellerinde silahla Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarını esir aldıkları, korumalara ateş ettikleri, dışardaki ve karargah içindeki sivilleri katlettikleri görülüyor.



Darbe girişiminin en büyük abisi Adil Öksüz şimdilik firari. Fetullah Gülen ise çoktan militanlarını sattı, yüzüstü bıraktı, paçayı kurtarmaya çalışıyor.



15 Temmuz'a bir “robotlar darbesi” demek mümkün. Zira, FETÖ'nün çengeli attığı günden itibaren hiç yaşamamışlar. Akılları, ruhları, kimlikleri, kişilikleri, karakterleri, bütün insani melekeleri, değerleri, kutsalları ellerinden alınmış. Karaktersizlik ve kaypaklık, Fetullahçı din diliyle, bu robotlarda “iman” haline getirilmiş.



Robotların bundan sonraki hayatları büyük ihtimalle hapiste geçecek. Acaba haşhaşın etkisi biter mi? Acaba uyanır ve bir karakter edinebilirler mi? Acaba robotik hayatları bir film şeridi gibi gözlerinin önünden geçer mi? Ama artık çok geç.



Genelkurmay iddianamesi, görünenden, bilinenden çok büyük bir tehlikeyi şimdilik atlattığımızı anlatıyor bize. FETÖ'yü sulandırmaya çalışanlara, ciddiyetsizliğe çekenlere dikkat ederek, her an uyanık olmak zorundayız.


#15 Temmuz
#FETÖ
#TRT
7 yıl önce
“Karaktersiz” darbe girişimi
Bayramlar da değişiyor
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?