|
Sarıkamış, Çanakkale, Kutü’l-Amare

“Hoş gelişler ola, kahraman Enver Paşa



Bir emir ver orduna, Kafkas Dağı'nı aşa



Askerin, milletin, bayrağınla çok yaşa...”



Azeri Türkleri tarafından Enver Paşa'ya yakılan bu meşhur türkünün sözleri sonradan değişti, Enver Paşa yerine Mustafa Kemal Paşa'nın ismi türküye monte edildi.



Cumhuriyet'in kurucu kadrosunun Enver Paşa'yla yarım kalmış bir hesapları vardı. Bu hesap, Enver Paşa'nın 1922'de, 41 yaşındayken, Tacikistan'da Ruslar tarafından şehit edilmesi sonrasında da kapanmadı. Enver'e ait ne varsa, hafızalardan ve hatıralardan silinmek istendi.



Enver Paşa'yı tarihten silme çabaları türkülerin sözlerini değiştirmekten ibaret değil. Birinci Dünya Savaşı sırasındaki özellikle 3 savaşın tarih yazımı, Enver Paşa düşmanlığından doğrudan etkilendi.



Bu 3 savaş, Sarıkamış Muharebesi, Çanakkale Savaşları ve Kutü'l-Amare Zaferi'dir.



Sarıkamış Muharebesinde Enver Paşa Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanıdır. Büyük hayallerin ilk adımı olarak Sarıkamış'ı almak isteyen, Sarıkamış'tan Afganistan'a kadar yürümeyi planlayan Enver Paşa, kış şartları nedeniyle başarısız olur, arkasında 60 bin şehit bırakarak İstanbul'a döner.



Doğu cephesinde Ruslara karşı verdiğimiz direniş bir bütün olarak ele alınırsa, Sarıkamış anlatıldığı gibi büyük bir hezimet değildir.



Ancak, Kurtuluş Savaşı yıllarından itibaren, Sarıkamış, Enver Paşa'yı karalamak, kötülemek, linç etmek için araç olarak kullanılır.



18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi, Sarıkamış'tan sadece 61 gün sonra kazanılmıştır. Enver Paşa yine Harbiye Nazırı, yine Genelkurmay Başkanı'dır ve yine cephededir. Ne var ki, Çanakkale Zaferi'nin tarihi farklı yazılır, Enver'den hiç söz edilmez.



O dönemde kazanılmış bir başka zafer ise Kutü'l-Amare'dir.



İngilizler, “Mezopotamya Seferi” adı verdikleri işgal girişimine 1914 sonlarında Bahreyn ve Basra'dan başlarlar, Bağdat'a doğru ilerlerler. Bağdat'ın güneyinde önce Kut, sonra Kutü'l-Amare işgal edilir. İngilizler Bağdat'ın yanı başındaki Selmanıpak'a ulaştıklarında, Enver Paşa'nın amcası Halil (Kut) Paşa Kafkasya'dan kolordusuyla imdada yetişir. Esir İngiliz Generali Townshend, Halil Paşa'nın Hızır gibi yetişmesini, “Blücher'in Waterloo'ya yetişmesi”ne benzetir. İngilizler geri çekilir ve Kutü'l-Amare'de kuşatılırlar. 7 Aralık 1915'te başlayan kuşatma, 29 Nisan 1916'da, 4'ü general, 476'sı subay, toplam 13 bin 309 İngiliz askerinin teslim olmasıyla, yani büyük bir zaferle sona erer.



Kutü'l-Amare, boyutları ve sonuçları bakımından Çanakkale Zaferi'nden daha büyüktür. Ama, zaferin başında Enver Paşa ve amcası Halil Paşa vardır. İngilizler için ise hezimet Çanakkale'den daha büyüktür, utanç daha da katlanılamaz boyuttadır.



Sarıkamış, Enver Paşa'yı kötülemek için; Çanakkale, Mustafa Kemal Paşa'yı yüceltmek için hafızalarda daima diri tutulurken, Kut Zaferi'ni hiç kimse hatırlamaz.



Bir büyük zafer, galiplerin yazdığı tarih içinde mahzun kalmıştır.



Kutü'l-Amare Zaferinin bir önemli özelliği de, Türklerin, Arapların ve Kürtlerin, Bağdat'ı korumak adına birlikte, omuz omuza savaşmış olmalarıdır.



2009'da Kürt sorununun çözümü için başlatılan Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi bağlamında, Recep Tayyip Erdoğan Kutü'l-Amare Zaferi'ne sık sık vurgu yapmış, Harp Akademileri'nde kurmay subaylara konuşurken Kut Zaferi'nin üzerinde özellikle durmuştu. Başbakan, sonradan Cumhurbaşkanı'nın sıkça yaptığı vurgular, bu unutulmuş, mahzun zaferin yeniden hatırlanmasında etkili olmuştu.



Yarın, bu büyük zaferin 100. yıldönümü. Başta Cumhurbaşkanı ve Başbakan olmak üzere, devletin zirvesi tarafından, geniş bir katılımla kutlanacak.



Tarihi kim yazarsa yazsın, nasıl yazarsa yazsın, unutulmaması gerekenler asla unutulmuyor.



Bugün yaşadığımız sorunların önemli bir kısmı, 100 yıl önce yaşananlardan kaynaklanıyor. Tarih, ideolojilerin gölgesinde çarpıtıldığı için sorunlar iyi analiz edilemiyor, sağlıklı çözümler üretilemiyor.



Kutü'l-Amare Savaşı'nın hatırlanması, sadece tarih bilincinin oluşmasına değil, bugünü ve geleceği daha iyi anlamamıza da katkı sağlayacak.



Şunu da hatırlatmakta fayda var: Biz, galibiyetlerini değil, mağlubiyetlerini hızla unutan bir milletiz. Eğer bize sürekli mağlubiyetlerimiz hatırlatılıyor, galibiyetlerimiz unutturuluyorsa, orada bir sorun var demektir.



Kut Zaferi'ni, aradan 100 yıl geçmiş olsa dahi, yeniden hatırlarken, aslında millet vasfımızı güçlendiriyoruz.



Allah, tüm şehitlerimizi rahmetiyle kuşatsın...


#Kutü’l-Amare
#Enver Paşa
#Mezopotamya Seferi
8 yıl önce
Sarıkamış, Çanakkale, Kutü’l-Amare
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi