|
CHP"nin din ile imtihanı

Cumhuriyetin kurucu partisi CHP"nin, bu ülkede laiklik ekseninde dini hayat ve sembollerden tamamıyla arındırılmış bir ülke modellemesini uygulamaya çalıştığı yıllarda dünya konjonktürü de buna uygundu. Sübhaneke okuyanların bile jandarma dipçiğine maruz kaldığı, dini ve tarihi eserlerin tahrip edildiği, Arapça yazıların kapatıldığı, köylerde cenaze kaldıracak imamların bile kalmadığı günler çok partili rejim ile birlikte tarihe karışmıştı. Ancak bugün CHP"nin dine bakışını olmasa da dine dair politikasını değiştirmeye başlayışı, dünyanın bir başka viraj aldığı döneme denk geliyor. Derin Tarih dergisinin Haziran sayısında İsmail Kara"nın bu dönemi anlatan yazısını okumasaydım bugün Ekmeleddin İhsanoğlu"nun çatı aday gösterilmesine çok daha fazla şaşırırdım.

İsmail Kara yazısında temelde Demokrat Parti"nin CHP"nin içinden çıkması gerçeğinden yola çıkarak "Demokratların CHP"den farklı bir laiklik politikası oldu mu? 1944"lerin demokratlarının Cumhuriyet ideolojisinden farklı bir din ve Müslümanlık anlayışları var mıydı?" sorusunu soruyor. Bu sorudan ziyade CHP"deki değişimi anlatan bölümleri kısaca özetlemek bugünü anlamaya belki fayda sağlar.

1947 yılında CHP laikliği masaya yatırır ve hiçbir partinin yapmadığı kadar tartışır. Bunun sebebi pişmanlık değil, 2. Dünya Savaşı sonrasında değişen dünya dengeleridir. Türkiye"nin Rus tehdidine karşı ciddi bir politika değişikliği yaparak ABD çizgisine gelmek zorunda olmasıdır. İçerde ise CHP"nin halk nezdinde itibarı kalmamıştır. Bu iki saikin etkisi ile CHP daha önce vatandaşa saplanmasına aldırış etmediği altı oku ve laiklik meselesini masaya yatırır. Bu tartışma "CHP Yedinci Kurultayı Tutanağı" olarak ansiklopedi boyutunda kitap olarak da yayınlanmış. İsmail Kara da yazısında buradan faydalanıyor.

…Kurultay 2 Aralık 1947"de eski İslamcılardan Şemseddin Günaltay başkanlığında laiklik okunu tartışmaya açar. Din konusunda kantarın topuzunun kaçtığını itiraf ve kabul eden, cenazeleri kaldıracak din adamı kalmadığını söyleyen CHP"li politikacıların sayısı bir hayli fazladır.

Tahsin Banguoğlu bu konuda toparlayıcı bir konuşma yapar. "Bu yolda ihmaller, kayıtsızlıklar olmuştur. Şimdi istediğimiz bunların izalesidir" diyen Banguoğlu; CHP "de yer verilmeyecek tek şeyin şeriat olduğunu söyler. CHP bu Kurultay"da konuşulanlar ile kalmaz, hükümet olarak bazı icraatlar da yapar.

CHP Ankara"nın görünür bir yerinde Kocatepe Camii"nin yapılması için teşebbüse geçer. Daha önce yasaklanan Hacc"a gidilmesine tekrar izin verir.

Diyanet İşleri Başkanlığına eski İslamcılardan Ahmet Hamdi Akseki"yi getirir.

25 yıl sonra okulların 4. ve 5. sınıflarına din dersi konur.

İmam-hatip kursları tekrar tedrisata başlar.

Ankara Üniveristesi"ne bağlı İlahiyat Fakültesi yeniden açılır.

Kur"an kurslarının açılmasına izin verilir.

1925"ten beri kapalı olan 25 türbe ziyarete açılır.

Devlet idaresi olarak kullanılmış binalarda örtülmüş, badana boya ile kapatılmış Arap harfli hatlar açılmaya başlar. (1950)

Bu yıllarda kurulan ve bu icraatları sürdüren Demokrat Parti"nin dünya görüşü CHP"den farklı değildir sadece Türkiye"de yumuşatılmaya başlanan laiklik anlayışını temsile taşımaya daha açık ve uygundur… DP ise bunların devamı olarak din derslerini orta tedrisata yayar. İmam-hatip kurslarını 7 yıllık okul-lise haline getirir. Yüksek İslam Ensittüsü"nü açar. Diyanet Teşkilatı"nın imkanlarını artırır. Dini muhtevalı yayınların önünü biraz daha genişletir. Risale-i Nur külliyatının Latin harflerle basılmasına örtülü ödenekten destek verir. İslam ülkeleri ile münasebetleri yeniden kurmak için çaba harcar. Tarihi camilerin tamirine çaba gösterir, dini hayatın ve sembollerin görünürlüğüne biraz daha müsamaha gösterir. Ezan Arapça okunmaya başlar. Ancak DP aynı zamanda Atatürk"ü Koruma Kanunu da çıkararak birçok insanın mahkumiyetinin kapısını açar…

Bir tür siyasi muvazaanın olduğu o günleri İsmail Kara şöyle yorumlar. "Artık iktidar/CHP, muhalefet/DP"ye göre; DP"de CHP"ye göre birbirini kollayarak birbirine muhalefet ederek şekillenmektedir."

CHP bugün de 1947"de olduğu gibi dünya sisteminin zorlaması ile bir kavşakta hem yolunu hem de kendini değiştirmeye çalışıyor. Ancak bu sefer 1947"de olduğu gibi bir kurultay ve ortak tartışma ile bunu yapmıyor. CHP ile organik uyumu olmayan sentetik ve deneysel dışarıdan ve derin bir aklın müdahelesi ile bunu yapıyor. Neticeyi hep beraber göreceğiz.

Benim merak ettiğim şey CHP"nin İhsanoğlu"nu niye aday gösterdiği sorusundan ziyade "O neden bu teklifi kabul etti" sorusu oldu. Ekmeleddin İhsanoğlu"nu siyaset kulvarına iten sebep neydi? Şimdiye kadar tandığımız karakteri ile aşırı ihtiyatlı bir diplomat kimliğini taşıyan birisini böylesine zor ve kaybedeceği bir sınava iten sebep neydi? Ona ne söylendi? Nasıl bir matematik önüne kondu? Ve bu sürecin mimarı neden Kemal Derviş"ti?

Başörtüsü yine bir siyaset malzemesi oldu. Bu sefer İhsanoğlu"nun eşinin başörtüsüz olması üzerinden İhsanoğlu anlatılıyor. Eşiniz başörtüsüz olunca demokrat ve laik oluyorsunuz demek ki(!)

Bence çok yanlış bir gösterge. Yıllarca Suudi Arabistan ve antidemokratik otoriter Arap ülkeleri ile başarılı çalışmalar yürütebilmiş birisi olması tüm bunlardan daha önemli bir unsur. Bu ülkelerle ilişkileri iyi götürebilmek demokratik siyaseti değil tam tersi otoriteyi kabullenmek ve kimsenin tavuğuna kış dememeyi gerektirir.

10 yıl önce
CHP"nin din ile imtihanı
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset