|
İslam’ın Ortaçağı ne zaman?

Doğrusu, böyle bir soru Marmara Üniversitesi Tarih bölümü öğretim üyelerinden Cengiz Tomar’ın Al Jazeera Türk’te yayınlanan makalesinde rastlayana kadar hiç aklıma gelmemişti. Bu önemli bir soru ve üzerine bir tartışmak lazım derken Peşaver’de bir okulda rehin alınan ve Taliban tarafından öldürülen çocuklar haberi düştü ajanslara. IŞİD ve Boko Haram haberleri, biz fazla duymasak da her yerde duyulan Körfez’in fetvacıları, gözümüzü kapamaya çalışsak da var olduğunu bildiğimiz mezhep, tarikat ve çıkar çatışmaları...

“İslam, selam kökünden gelir barış dinidir” derken ortaya çıkan şiddet tablosu... Masum çocukların din adına katledilmesi... Dini olduğu varsayılan her amaç için her türlü aracın meşrulaştırılması... Müslümanlar kardeştir derken ‘acaba?’ sorusu ile aklımıza gelen ve gördüğümüz binlerce örnek sayabilirim. Tam da “beşeri sistemlerin insana verdiği zararları ancak İslam telafi edebilir, 21.yy’da İslam’ın dünyaya söyleyecek sözü var” derken...

Bu hafta bu minvalde dikkatimi çeken bir ikinci yazı da Etyen Mahçupyan’ın Ahmet İnamın Eğitim Kongresi’nin açılışında yaptığı konuşmasında temel aldığı soru olan “Bizim hikayemiz ne?” başlıklı yazısı oldu. Temelden tartışmamız gereken konular olarak gördüğüm bu yazıyı konu edinmeyi sonraya bırakacağım, ancak iki yazınında birbiriyle ilintili olduğunu düşünüyorum.

Ortadoğu tarihi uzmanı Cengiz Tomar yazısına “21. Yüzyılda İslam Ortaçağı Tehlikesi” başlığını atarken 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün 2012 yılında Mekke’de yaptığı bir konuşmadan yola çıkıyor. Bu konuşmada Gül “Ortaçağ Karanlığı”nın bir benzerinin günümüzde İslam dünyasında yaşanabileceğine işaret etmiş. Doğrusu Gül’ün konuşma metnini okumadım, buradaki uyarısının arka planını bilmiyorum ancak Tomar’ın tespitlerini bugün yaşadığımız gelişmeler noktasında önemli buldum. Türkiye örneği hem gelişme, hem de seviye olarak bambaşka bir yerde dursa da, petrol ve doğalgaz zengini Körfez ülkelerinin kişi başı milli gelirleri ortalama 30 bin Euro’yu aşsa da, bu tablo genel resmi değiştirmiyor.

Cengiz Tomar’ın makalesinde yer alan “1453’te fethiyle Batı’daki ‘Karanlık Ortaçağı’ kapatmakla övünen biz Müslümanlar, acaba 21. yüzyılda kendi Ortaçağımıza mı giriyoruz?” sorusu rasyonel tespitler içeriyor. Hayal ve temennilerin ötesinde durumu çok iyi özetliyor. Bu kavramın isim babası ise yine Batılılar. “Medeniyet içi çatışma” ve “İslam Ortaçağı” tanımını Bernard Lewis ve Daniel Pipes yapmış, neo-conlar da gerçekleşmesi için itina ile büyük çaba sarf etmiş. Makale özetle şunları söylüyor:

“Türkiye ve İran haricinde 20. yüzyılı sömürgeci yönetimler altında geçiren Müslüman ülkelerde eğitim ve bilimin çok geride kaldığı dikkat çekiyor. İslam dünyasında ortalama okuma-yazma oranı yüzde 40’larda. Okuma-yazma bilenlerin de yalnızca yüzde 50’si ilkokulu bitirebilmiş. Müslüman ülkeler, toplam Gayrı Safi Milli Hasıla (GSMH) rakamlarının ancak yüzde 0,2’sini Araştırma-Geliştirme (AR-GE) bütçesine ayırırken, Hristiyan dünyasında oran yüzde 5 civarında.

Yemen, yüzde 50 okuma-yazma oranına ve 1500 dolar kişi başına yıllık gelire sahip. Afganistan’da okuma-yazma bilenlerin oranı yüzde 14, kişi başına düşen yıllık gelir ise 1000 dolar seviyesinde. Ülke, 30 milyondan fazla eğitimsiz ve yoksul bir genç nüfusa sahip. Bu yapısıyla 2001 öncesinde El Kaide örgütünün üssü olmak için mükemmel şartlar taşıyan Afganistan’ın Bamyan bölgesindeki yüzlerce yıllık Buda heykelleri 2001’de tahrip edildi. Enteresan bir şekilde ismi Taliban (öğrenciler, ilim talep edenler) olan bir grup, İslam öncesi Cahiliyye çağında olduğu gibi, kadınların hayat hakları ve tahsillerini engellemek için elinden geleni ardına koymuyor. Buna bir de 11 Eylül olaylarını ekleyelim. Ortaçağ’ın son taşeronları ise Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD), Boko Haram ve Şebab örgütleri...Müslümanlar, 21. yüzyılda Sünni, Şii, Selefi gibi ayrımlarla birbirlerini katlediyorlar.”

...

Geçen hafta eğitim profesörü Ziya Selçuk katıldığı bir televizyon programında (Taha Akyol-Eğrisi Doğrusu-CNN Türk) “eğitim kalitesinin yükseltmenin kilidi öğretmendir” diyordu. Aynı hafta içinde Çınar Koleji’nde edebiyat öğretmeni Ali Ramazan Tokalı başkanlığından üç yıldır faaliyet gösteren Genç Düşünce Platformu isminde bir fikir kulübünün bir toplantısına katıldım .Ve Ziya Hoca’nın tespitinin önemini gördüm. Okuyan, tartışan ve soru soran gençlerin önünü açacak, yol gösterecek kaliteli öğretmenlere ihtiyacımız var. Ali Hoca ve fikir kulübü talebeleri gelecek adına umut veriyor. “21. yy insanının kimliği, din anlayışı nasıl şekillenmeli?” üzerine yaptığımız sohbette fark ettiğim bir şey oldu. O da “bu yüzyılın din alimleri kimler?” sorusuna gençlerimizin verecek cevapları yok. “Acaba bizim var mı?” diye düşünmekten kendimi alamadım. Bağımsız dini aydınlar ya da alimler neredeler sorusunu da ayrıca konuşmak gerekiyor.

#Cengiz Tomar
#Al Jazeera Türk
#IŞİD
#Peşaver
#Boko Haram
9 yıl önce
İslam’ın Ortaçağı ne zaman?
İmam hatip okullarının ikmali için
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?