|
Kendi kemaliyle imtizaç

"Ne kendi eyledi rahat ne halka verdi huzur... Yıkıldı gitti cihanda, dayansın ehli kubur"

CHP 1950 seçimlerini kaybettiğinde gazetelerde çıkan bir karikatürde, CHP halkın taşıdığı bir tabutta gösterilir ve altında yukarıdaki satırlar yazar. Bu karikatüre Tarih Vakfı"nın eski dergilerinden birisinde rastlamıştım. Yine aynı dergide yer alan bir yazıda İnönü"den bugünün siyaseti açısından önemli bulduğum bir anekdot yer alır. "Seçimlerden birkaç gün önce İsmet İnönü arkadaşlarına seçimin sonucu aleyhlerine olursa bunu bir felaket olarak nitelendirmemeleri gerektiğini söyler. "İnsan edince kendi kemaliyle imtizaç/tenzil-i kadr-i ahar"a hissetmez" Yani kendi ruhunda kemale ermiş olgunluğa ermiş kişi, başkasının değerini küçültmeye ihtiyaç hissetmez" der. Kendisi bu tavsiyeye ne kadar uymuş bilmiyorum ancak siyaset edebi açısından kulağa küpe olabilecek önemde buldum.

....

Öyle kabile devleti değiliz çok şükür. Ne demokrasi ile yeni tanıştık, ne de ülkede ilk defa seçim yapılıyor. Ancak grupları, hizipleri, zıt tarafları bol bir milletiz. 36 Osmanlı padişahının 16"sının boğdurularak öldürüldüğü; padişahlıktan, halkın seçtiği bir rejime geçtikten sonra bile bir başbakanın asılıp 4 darbenin yaşandığı bu coğrafyada seçimlerle idareye alışmak kolay olmuyor. Cumhuriyet hayat tarzımızı frenkleştirmeyi başarmış ancak demokrasi sınırları içinde seyreden bir siyaseti kabullenmeyi alışkanlık haline getirememiş. Seçimlerle birlikte kat ettiğimiz mesafeyi bir kez daha hatırlatmakta fayda var...

Yeni bir anayasa yapamadık diye dövünüyoruz ancak ilk anayasayı ceddimiz 1876"da yapmış. Bu anayasa çerçevesinde ilk parlamentoyu oluşturmak için yapılan seçimler demokrasiye doğru bir adımdır.

- İlk seçim tarihi: 1877. İlk mecliste 115 mebustan, 49"u gayrimüslimlerden oluşur. Ermeni mebus sayısının fazla olmasına Rumlar itiraz ederler. Seçimin en büyük ayrımcılığı kadınlar için söz konusu olur. Bu meclisin ömrü çok uzun olmaz, padişah tarafından dağıtılır.

- Partilerin ve siyasi gurupların girdiği ilk seçim 1908 yılında yapılır. Galibi İttihat Terakki Partisi"dir.

- 1912 seçimler sopalı seçimler olarak tarihe geçer. Partiler arası sokak kavgaları bu seçimlere damgasını vurur. İttihatçılar yine büyük çoğunlukla kazanırlar ancak üç ay sonra Meclisi Mebusan fesih edilir.

- 1914 seçimleri Balkan Savaşı nedeniyle geç yapılır.

- Osmanlı döneminde yapılan 6. ve son seçim ülke işgal altındayken yapılmıştır. İki ay kadar açık kalabilen bu meclis Misak-ı Milli"yi kabul etmiştir.

İkinci meşrutiyet dönemindeki parti kavgaları milli mücadeleye bile yansır. Hürriyet ve itilafçılar milli mücadeleyi ittihatçı bir hareket olarak görüp desteklemezler. Tek parti iktidarı döneminde CHP bu dönemin kavgaların verdiği zararı kendi iktidarını pekiştirmek için kullanır.

- 1920 seçimleri: 66 seçim bölgesinden 252 mebus olağanüstü yetkilerle üç yıl görevde kalır.

- 1923-1950: Mete Tunçay bu dönemi "oy birlikli demokrasi" dönemi olarak tanımlar. Adayların seçilememe gibi bir durumu söz konusu değildir.

- 1927 seçimleri Şeyh Sait isyanı, İstiklal mahkemeleri ve İzmir suikastı yargılamalarının sonrasına rastlar. Takrir-i sükun kanunları gölgesinde %23 katılım ile Cumhuriyet tarihinin en düşük katılımlı seçimidir.

- 1931 seçimleri: Parlamento içinde güdümlü bir muhalefet hareketi yaratma düşüncesi başarısız olunca, güdümlü bağımsızlar yaratma düşüncesi ile 20 müstakil mebus seçilir.

- 1935 seçimleri: Kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınır. Atatürk döneminde yapılan son seçimdir. 4"ü azınlıklardan olmak üzere 13 bağımsız vekil seçilir.

- 1939 İsmet İnönü"nün Cumhurbaşkanlığı döneminin ilk seçimidir.

- 1943 Tek parti döneminin son seçimleridir.

- 1942"de yeni bir seçim kanunu yapılır. DP itiraz eder :"tehdiş için açık oy, hile için gizli tasnif"

- 14 Mayıs 1950 DP seçimin galibidir. Katılım % 89. 3. DP 408, CHP 69 milletvekili çıkartır.

KARARLI KARARSIZLIK

Türkçeyi güzel kullanmak herkese nasip olmuyor. Hüsrev Hatemi ile her konuştuğumda kelimelerimin sıradanlığına tuhlanır dururum. Gerçek Hayat"ta son kitabı "Görüntüler ve Görüşler" üzerine yapılan röportaj bende yine bu duyguyu uyandırdı. Hüsrev Hatemi kitabını en iyi yine kendisi anlatıyor:

Çocukluğumdan bu yana, iyi bulduğum herkese "iyi" dediğimden "kararsız" biri olarak görüldüm. Yıllarca buna ben de inanarak kendimi kararsız saydım. Kendimle yaptığım sohbetlerde "Atatürk"ü, İnönü"yü, Vahdettin"i, Abdülhamid"i, Mehmet Akif Ersoy"u, Nazım Hikmet"i, Bediüzzaman"ı, Rıza Tevfik"i, Üçüncü Selim"i, Menderes"i aynı beyin ve yürekte tutmak ne demek oluyor yahu? Tez tövbe et, içlerinden bazılarını ihraç et" dedim. Fakat yıllar sonra asıl kararsız ve fikirsiz olanların ben değil, bu isimlere dönüşümlü bağlılık gösterip, fırfır dönenler olduğunu gördüm. Anladım ki benim bağlandığım isimler değişik sevgi tipleriyle de olsa bu ülkeyi seviyorlar. Gittikleri yolda kendi vicdanlarının sesini dinliyorlar. Hiçbiri diliyle beyan ederek İslam peygamberine saygısızlık etmiş değil. Zaten birinin böyle bir beyanını öğrensem, kalbimde ve beynimde tutmamın imkânı yoktu. Böylece benim kararsız değil, aslında çok kararlı bir genç olduğumu ancak yaşlanınca anladım. Görüntüler ve Görüşler de diğer kitaplarım da bu kararsız sanıp da kararlılığını takdir ettiğim Hüsrev Hatemi adlı vatandaşın bana fısıldadıklarıyla ortaya çıktı.

٪d سنوات قبل
Kendi kemaliyle imtizaç
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler