|
Küçük işler büyük etkiler…

Bazı şeyler var ki mahiyet itibariyle küçük çaplı eylemler olsa da insana çok faydalı gibi gelir. Yapıverirsiniz, olup bitti zannedersiniz. Ancak etkileri büyük olur. Yozgat Valiliğinin 18 dükkanı kapatma kararı buna iyi bir örnek teşkil ediyor. Açıklamadan anlaşıldığı kadarıyla son derece iyi niyetle alınmış bir karar. “Pancar hasadı nedeniyle çiftçi erkekler kazandıkları paraları gidip içkiye harcamasınlar, ailelerine harcasınlar…” Bu sözler bir babanın ya da amcanın evladına verebileceği bir tavsiye olabilir. Baba olarak hakkıdır da. Ancak bu gerekçeyle yapılan eylemin şehrin mülki amirinin üzerine vazife olmayan bir duyarlılık taşıdığını düşünüyorum.



Özelikle de OHAL süresinin uzatılmasının söz konusu olduğu, hükümetin OHAL kapsamının vatandaşın günlük hayatını etkilemeyeceğine dair teminatlar verdiği bir zaman diliminde.



OHAL kapsamına insanların (bize göre yanlış veya doğru) hayat tarzlarını etkileyecek kararların sokulmaması gerekir. Bu durum OHAL'in amacına uygun olmadığı gibi bu kapsamda yapılan mücadelenin ciddiyetine de halel getirir. Ayrıca hükümetin verdiği sözleri de boşa çıkartır.



OHAL çerçevesi terörle mücadeleye, Türkiye'nin bölgede bekasını sağlayacak kanunlara odaklanmışken “

pancar çiftçisinin kazandıkları parayı içkiye yatırmaları”

devletin üzerine vazife bir dert olmasa gerek.



OHAL bir dinamit gibi, yanlış insanların elinde bir bombaya dönüşebilir.



Hayat tarzına getirilen sınırlamalar Türkiye'nin son zamanlarda elde ettiği “Farklıyız ama Türkiye'nin geleceği için beraberiz” uzlaşmasına da gölge düşürür.



65 BİN ÖĞRENCİ ve ÜNİVERSİTELER


Fetö'ye bağlı okulların kapanmasıyla birlikte açığa çıkan 65 bin öğrenci YÖK tarafından üniversitelere özellikle de vakıf üniversitelerine pay edilerek yerleştirilmeye çalışıldı. Ancak YÖK buralara öğrencileri gönderirken üniversitenin imkanlarının ne kadar göz önünde tutabildi? Gelen öğrenciyi alacak yeri ya da hocası olmayan, bu sayıyı karşılayacak yetersizliteki üniversitelerde sadece giden öğrenciler değil eski öğrenciler de mağdur olacağa benziyor. Bu kalabalık, eğitimin kalitesini elbette etkileyecektir.



Böyle bir uygulamanın olumsuz sonuçlarına ilişkin YÖK'ün önlem paketini de mutlaka devreye sokması gerekir.



Yeri yurdu, hocası olmayan üniversitelerin yeni gelen öğrencilerle ilgili sorunları bununla da bitmiyor. Kapatılan üniversitelerde öğrencilerin de aldıkları derslerin % 80'i gittikleri okullardaki derslerle tutmuyor.



Bu durumda aynı okuldan mezun eski ve yeni öğrenciler arasında ciddi bilgi farkları ortaya çıkıyor. Çocuğun eğitim gördüğü okul başka, kayıt olduğu okul başka, diploma aldığı okul başka oluyor. Bu karışık tablo 65 bin öğrencinin hayatını etkileyecek. Mezun olduktan sonra da toplumu ve iş ortamlarını etkileyecek.



MALEZYA


Her yurtdışı seyahatimde gördüğüm tablo Malezya'da değişmiyor. Ekonomik gücüyle Uzak Doğu'nun İsviçre'si olarak tanınan bu İngiliz-İslam ülkesinde, Fetö Türkiye aleyhine çalışmalarına devam ediyor. Malezya Büyükelçimiz Başak Türkoğlu neredeyse tek başına onlarla mücadele etmeye çalışıyor.



Malezya diğer taraftan Anglosakson sermayenin güçlü olduğu, İngilizlerin biçimlendirip şekil verdiği bir ülke. Yani İngiliz yapımı bir İslam ülkesi modeli. Halkın İslam algısı da bu çerçevede ve biraz da pop İslam tanımına uygun. Moda, müzik, kavramalar, yaklaşımlar, medya, hayat, her şey bu iki arka planın izinde şekillenmiş.



Böylesine bir ülkede Türklerin işi zor. Dünya nöbetine talip, dünyanın derdiyle dertlenen bir ülkenin vatandaşları olarak vizyon ve kavramlarımıza oralardan karşılık bulmak mümkün değil. Karşılıklı gülümseyerek, iyi Müslümanlar olarak musafaha etmenin, dostluk kurmanın ötesinde ortak noktalarımız kültürel olarak güçlü değil. Yine de tüm bunlara rağmen kendimizi defalarca tekrar tekrar anlatmak zorundayız. Zira Türkiye otoriter bir ülke oluyor lafları oralarda da yankılanıyor. Uluslararası medya ağları her yerde kendi tanımlamalarını ezberletiyor. Böyle ülkelerde büyükelçilerimize daha çok iş düşüyor. Orada bulunduğum sürede tanışma imkanı bulamasam da Başak Türkoğlu'nun elçilikte kalan tek personeliyle Türkiye'nin doğru anlaşılması için sarf ettiği çabaları pek çok kişiden dinledim. Uluslararası medyanın tüm karartmasına rağmen geçen hafta TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu heyetiyle giden milletvekilleri 15 Temmuz'da da Türkiye'de yaşananları anlatma imkanı bulabildi. Yurtdışında Türkiye'yi anlatma vesilesi oluşturacak girişimlere ve içerde de dışarıda, büyükelçiliklerimiz aracılığıyla yapılan çalışmaları anlatacak kanallara ihtiyaç var.




#OHAL
#Malezya
#Uzak Doğu
#Fetö
٪d سنوات قبل
default-profile-img
Küçük işler büyük etkiler…
‘Beşikten mezara kadar ilim’
Sarhoştum, hatırlamıyorum
Suçlu kim?
Vergi artışı yerine yapılacaklar
Gazze’deki soykırıma ‘istisnaî’ kılıflar..