|
28 Şubat’tan 15 Temmuz’a ‘faiz lobisi’

Türkiye'de, ABD, NATO ve bazı AB ülkeleri ittifakı kontrolünde, orduya sızmış FETÖ militanlarınca gerçekleştirilmek istenen 15 Temmuz Kalkışması millet ve devlet işbirliğiyle önlenmişti. 15 Temmuz Kalkışması'yla Türkiye'de iç savaş çıkararak ülkemizi Ortadoğu ve dünyada etkisizleştirme hevesindeki küresel çete, bu yenilgi karşısında bu kez ülkemizi ekonomik operasyonlarla çökertmek amacıyla en büyük kozunu 'Faiz Lobisi'ni' bir kez daha devreye sokmuştu.



Cumhurbaşkanı Erdoğan Gezi'de, 17/25 Aralık'ta, Güneydoğu illerimizdeki çukur eylemlerinde Suriye ve Irak krizlerinde hep aynı oyunun oynandığını belirterek 'Ekonomi üzerinden Türkiye'yi siyaseten teslim alma projesinin' günümüzde başarılı olma şansının olmadığını açıklamıştı. 15 Temmuz'da doğan Yenikapı ruhu ile Çanakkale ruhunun bu tür küresel tehditler karşısındaki en büyük savunma sistemimizi oluşturduğu hususu da açıklamalarda özellikle belirtilmişti. Türkiye'nin Ortadoğu'da bölgesel bir güç Suriye ve Irak'ta önemli bir aktör olarak ciddi hamleler yaptığı, AB ile önemli kararlar alma arifesinde olduğu bir süreçte, 16 Nisan'da Cumhurbaşkanlığı Sistemi'ne geçiş için yapılacak referandum öncesinde küresel çete'nin ekonomik silahları ile yaptığı saldırıların defedilerek etkisiz hale getirilmesinde en büyük payın TCMB olduğu üst düzey yetkililerce açıklanmıştı. Sağduyulu, rasyonel ve bilimsel temelleri olan akılcı kararları adım adım uygulamaya geçiren Merkez Bankası, Faiz Lobisi'nin piyasalara yönelik saldırı ve sıkıntıların aşılmasında önemli karşı ataklarla doların ateşini söndürerek 3.56 seviyelerine gerilemesini sağlamıştı. Uzmanlara ve yetkililere göre dolardaki düşüşün ardından faizlerde de önümüzdeki günlerde önemli düşüş beklentisi hakim görünüyor.



Türkiye geçmiş yıllarda da darbe ve kritik süreçlerde Faiz Lobisi'nin ekonomik saldırılarıyla karşı karşıya kalmıştı. Şüphesiz en önemli ve büyük saldırı 28 Şubat Süreci'nde yaşanmıştı.28 Şubat post modern bir askeri darbe olarak nitelendirilmekle birlikte büyük ölçüde finansal çıkar çatışmaları tarafından tetiklenmiş olduğundan esas itibarıyla post-modern finansal bir darbe olarak ta tanımlanabilir. Çünkü 28 Şubat'ın başlı başına Türk ekonomisine verdiği zarar o derece büyük olmuştur ki Türkiye, bu süreçte küresel bir finans operasyonu ile (Faiz Lobisi) ekonomisi üzerinden siyaset diz üstü çöktürülmüştür diyebiliriz. Faiz Lobisi'nce kontrol edilen CUNTA ve bir kısım medya tarafından ülke, 28 Şubat Sürecinde 'irticai kalkışma 'senaryoları ile içe kapatılıp başta bankalar olmak üzere Cumhuriyet tarihinin en büyük soygunları gerçekleştirilmişti. 28 Şubat sürecine destek veren medya, sendika, iş dünyası ve bazı üst düzey bürokrat ve askerler hortumlanan bankalar, ballı ihaleler ve kamu bankalarının içinin boşaltılmasıyla suretiyle nemalandırılarak ödüllendirilmişlerdi. Bu süreçte, asker, siyaset, medya, sermaye, sivil toplum, sivil bürokrasi işbirlikçileri sözde ''mürteci'' avında iken, antidemokratik bir şekilde REFAH-YOL iktidarını yıkıp, yerine asker ve sivil darbeciler tarafından atanan, millet iradesini temsil etmeyen 'ucube bir iktidar' kurulmuştu. Birileri durumdan vazife çıkarırken diğerleri de soygun çıkarmıştı.


TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu raporunda, 28 Şubat Darbesi'nin ülkeye verdiği ekonomik zarara dikkat çekilerek, 2001 krizine de uzanan sürecin finansal maliyetinin ülkeye 381 milyar dolara mal olduğu açıklanmıştı. Uzmanlarca, bu rakam 2011'deki vergi gelirlerinin 2 katından fazla özelleştirmelerden elde edilen gelirin 7-8 katı, o dönemde kişi başına düşen kayıp ise yaklaşık 5 bin dolar olarak ifade edilmişti. 21 Şubat 2001 krizi, esasında 28 Şubat Süreci'nin Türkiye'yi dibe vurdurduğu krizin adıdır. 21 Şubat 2001 krizi, 5,5 yıl süren 28 Şubat zulüm döneminin Türkiye ekonomisini, siyasetini, toplumsal huzur ve barışını dibe vurdurduğu krizin adıdır. O krizde bir anda yüzde 100'ün üzerinde döviz kuru artışı meydana geldi, faizler gecelik yüzde 7.000'lere fırladı. Türkiye yeniden IMF'den borç isteyecek hale getirildi. Türkiye İMF ile imzalamak zorunda kaldığı 2 stand-by programlarını ancak 10 Mayıs 2008'de bitirdi ve IMF ile yeni bir anlaşma imzalamadı.



28 Şubat'tan 15 Temmuz' a uzanan süreçte Türkiye'ye 28 Şubat'ta ekonomik olarak diz çöktürülmesine karşın 15 Temmuz sonrasında Türkiye'nin manipülatif küresel finans operasyonlarını etkisiz kılacak tedbirleri alabildiğini görmemiz ülkemiz adına sevindirici bir gelişme. Ancak küresel sermayenin, Türkiye içindeki uzantılarının (FETÖ ve Faiz Lobisi)etkisiz hale getirilmesi Türkiye'nin 2023 ve 2071 idealleri açısından elzem olduğu açıkça görülebiliyor.

#28 Şubat
#15 Temmuz
#Türkiye
#ABD
#NATO
7 yıl önce
default-profile-img
28 Şubat’tan 15 Temmuz’a ‘faiz lobisi’
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti