|
İstanbul ve Kayseri küresel terör saldırılarının planlandığı merkez

Geçtiğimiz hafta Cumartesi gecesi, İstanbul Dolmabahçe ve Maçka Parkı'nda 1 dakika arayla eş zamanlı olarak polisimizi ve vatandaşlarımızı hedef alan 2 canlı bomba saldırısı gerçekleştirilmiştir. Bu saldırıdan tam bir hafta sonra bu kez Kayseri Erciyes Üniversitesi'nin ana girişinin yakınında 1.Komando Tugayı'na mensup askerlerimizin sivil kıyafetleriyle çarşı iznine gitmek için bindikleri sivillerin de içinde bulunduğu halk otobüsünü hedef alan canlı bomba eylemi yapılmıştır. Gerek İstanbul gerekse Kayseri'de gerçekleştirilen bu küresel terör eylemlerinde 50 polis ve asker güvenlik görevlisi 7 sivil vatandaşımız şehit olurken çoğunluğu polis 293 kişinin de yaralanarak gazi olduğu yetkililerce açıklanmıştır.



İstanbul ve Kayseri saldırıları, TAK maskeli PKK'nın taşeron olarak kullanıldığı küresel terör saldırılarına işaret etmektedir. Aslında Türkiye'de iç savaş çıkarma amaçlı küresel terör eylemlerini hangi terör örgütü gerçekleştirirse gerçekleştirsin PKK, DHKP/C, DEAŞ, FETÖ ve illegal aşırı sola mensup terör örgütleri konsorsiyumu bir merkeze bağlı olarak' üst akıl' koordinesinde, silah mühimmat ve eğitim desteğiyle aynı hedef ve amaca hizmet etmektedirler. Klasik strateji Türkiye'de terör ve kaos yaratarak ülkemizin içe kapatılması, Ortadoğu'da ve dünyadaki gelişmelere 'Fransız' kalmasıdır. Tıpkı 28 Şubat ve diğer darbe süreçlerinde olduğu gibi.



Diğer bir strateji ise Türkiye'nin gerek iç gerekse dış politikasında konjonktür el olarak ne zaman Türkiye yararına emperyalist ve Batılı ülkelerin menfaat ve emellerine aykırı gelişmeler yaşansa terör kartı kullanılarak ülkemize yön verilmeye çalışılmasıdır. Bu anlamda, İstanbul Dolmabahçe ve Maçka canlı bomba saldırılarının '

zamanlaması'

dikkat çekicidir. Saldırı öncesinde Türkiye'de vesayetçi parlamenter sistemi değiştirecek ve ülkemizin ''Cumhurbaşkanlığı (Başkanlık) sistemine'' geçişini sağlayabilecek şekilde, Anayasa'nın 21 maddesi üzerinde Ak Parti ve MHP liderlerinin anlaşması ve bu amaçla Nisan ve Mayıs ayları arasında referandum için millet iradesine gidilme kararıdır. Diğer önemli bir gelişme ise Fransız Guyana'sından uzaya fırlatılan Göktürk 1 uydusunun terörle mücadelede TSK'nın gözü kulağı olacağı endişesidir. TSK'nın hedef istihbaratına yönelik ihtiyacını coğrafi kısıtlama olmaksızın dünyanın her yerinden yüksek çözünürlüklü uydu görüntüsü ile karşılama yeteneklerine sahip olması Fırat Kalkanı operasyonuna sunacağı katkı açısından önemi küresel ve Batı'lı ülkeleri endişeye sevk etmiştir.



Kayseri saldırısının Dolmabahçe saldırısından bir hafta sonra gerçekleştirilmesi dış destekli terörün yalnızca büyük ve stratejik metropolleri değil, Türkiye'nin tüm şehirlerini ve 79 milyon vatandaşımızı da hedef aldığının önemli bir göstergesidir. Bu saldırı önümüzdeki günlerde yapılması muhtemel diğer saldırılara da ışık tutacak mahiyette olup zamanlaması da hakikaten terör ile Türkiye'ye verilmek istenen mesajı ve terörün arkasındaki ülkeleri ve hedeflerini açık etmesi anlamında önemlidir. Türk devleti ve milletinin bildiği gerçekler bu kez açıkça terörü arka planda destekleyen ülkelerin itiraflarını terör mesajı şemsiyesi altında açık etmeleridir. Kayseri saldırısından yalnızca 1-2 gün önce Cumhurbaşkanımız, Halep'te çoluk çocuk kadın yaşlı demeden sivillere yapılan katliamları ve soykırımı durdurmak için olağanüstü bir performansla Rusya ile temasa geçmişti. Putin ile yapılan görüşmelerde Batı Halep'te sıkışıp kalmış Arap ve Türkmen'lerden oluşan sivillerin bu bölgeden tahliyesi için anlaşılmışsa da İran Devrim Muhafızlarına bağlı Küdüs Ordusu ve İran destekli Şii milis gruplarının genel sorumlusu olan Kasım Süleymani, Esed ve Irak hükümeti ile birlikte sivillerin Halep'ten ayrılmalarına karşı çıkmıştı. Putin'in sert çıkması ile 9500 civarında sivil Halep'ten İdlib'e götürülebilmiş ancak Haşdi Şabi militanlarınca 14 sivil katledilmişti. Halep'teki katliam ve soykırımın baş sorumlusunun Kasım Süleymani olduğu da biliniyor. Şii din adamı Ali Sistani'nin Amerika işgaline karşı direnmek günahtır fetvası üzerine Haşdi Şabi Milis gücü oluşturulmuş, ABD'nin kontrolünde bir maşa olan Irak Başbakanı İbadi ise Haşdi Şabi milis güçlerine statü tanıyarak bu kanlı örgütü direk kendine bağlamıştı. Son günlerde Haşdi Şabi'nin Türkiye'yi Irakta işgalci olarak nitelemesi ve tehdit etmesinin arka planındaki güç de açıkça görülebiliyor.



Türkiye'nin Suriye ve Irak'ta daha önce oluşmuş bazı ittifakları sarsarak Halep, Musul Telafer gibi önemli şehirlerde demografik yapının bozulmasına yönelik katliamlara seyirci kalmayarak Suriye ve Irak'ta üçüncü kez ağırlık koyması ABD başta olmak üzere Ortadoğu'da önemli aktör ülkeleri ciddi anlamda rahatsız etmiş görünüyor. Türkiye'nin ilk hamlesi, ABD'nin PKK'nın Suriye kolu PYD/YPG ile birlikte Kobani ve Afrin kantonlarını birleştirilmesi amacıyla DEAŞ'a karşı yapılan göstermelik operasyonlara, Türkiye ulusal çıkarlarını tehdit eden bir gelişme olması nedeniyle karşı çıkmıştı. Ortadoğu'da küresel güçlerin ve Batı'nın tekerine çomak sokmaya yönelik ikinci önemli hamle 'Fırat Kalkanı Operasyonu'ydu.'' Türkiye, ÖSO muhalif güçlerine verdiği destekle kısa sürede El BAB'ın içine kadar ilerledi. Çatışmalar sokak sokak devam ediyor. Bab'ın tamamen ele geçirilmesi sonrasında Menbiç'teki PYD güçlerinin bu bölgeden atılmasına yönelik operasyon başlayacak. Obama giderayak geçtiğimiz haftalar içinde helikopterlerle Menbiç'te bulunan YPG'ye yeni nesil silah ve mühimmat yardımı yapmaya devam ediyor. Türkiye'nin Bab'tan sonra hedefinin Menbiç olduğu, buradaki hedefin ise ABD'nin kara kuvvetleri olarak kabul ettiği Suriye PKK'sını Fırat'ın doğusuna sürmek olduğu biliniyor. Ancak YPG'nin Türkiye ile bu bölgede çatışmaya girmesi durumunda Fırat'ın doğusunu da kaybedeceğini bilmesi gerekiyor. Türkiye'nin Ortadoğu'da ağırlığını koyması Rusya ve Çin ile yakınlaşması Türkiye'yi terör darbeler ve ordu içinde kalkışma ile dize getirilmesinin arka planındaki ülkeleri de açık ediyor.



FETÖ'nün 17/25 Aralık polis yargı darbe girişimini, 15 Temmuz Kalkışması'nı arka planda kim planlamışsa, İstanbul Beşiktaş'ta ve Kayseri'de küresel terör saldırılarının arkasında da aynı merkez bulunmaktadır

.

Bu merkez Avrupa Birliği'nin başkenti ve NATO'nun kalbi sayılan Brüksel'dir.

İstanbul Emniyeti Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü açıklamasına göre

DEAŞ'ın 28 Haziran'da Atatürk Havalimanı'nda gerçekleştirdiği 45 kişinin şehit olmasına neden olan terör saldırısı ile PKK/TAK'ın 10 Aralık'ta Beşiktaş'ta düzenlediği 44 kişinin şehit olduğu terör saldırısının bombaları aynı cins, hatta aynı fabrikasyon çıkışlı

.

Bu tespit raporlarla sabit. Her iki saldırıda da RDX,TNT,PETN karışımı özel yapım bir patlayıcı kullanılmış.Fabrikasyon tipi olarak nitelendirilen bu patlayıcılar tahrip gücünü arttırmak için bir araya getiriliyor.Her üç patlayıcı da NATO standardı mühimmatlar ve sadece düzenli ordular envanterinde bulunuyor.


ABD'nin yeni Başkanı Donald Trump, seçim sürecinde ''ülkesinin darbe girişimi sonrasında Türkiye'ye yönelik tutumuna tepki gösterirken, ABD'nin başka ülkelerin siyasetine müdahale ettiğini itiraf ederek Başkan olunca Türkiye ya da başka ülkelere kendi iç siyasetleri konusunda müdahale etmeyeceğini” ifade etmişti. Trump'un Ocak ayı sonlarında Başkanlık koltuğuna oturması sonrasında seçim sürecinde verdiği sözlerin ne kadarını tutacağını yaşayıp göreceğiz. Ancak ABD'nin Obama sonrasında terör örgütlerine eskisi gibi açıkça destek vermeyeceği anlaşılıyor. Türkiye ise 2'nci kurtuluş savaşı verdiği bu zorlu süreçte millet, devlet ve siyaset mekanizmaları olarak birlik ve beraberliğini bozmadığı sürece bu savaştan galip çıkarız diye düşünüyorum. Tabii Cumhurbaşkanımız'ın teröre karşı Türkiye'de milli seferberlik ilan etmesi de bu savaşı kazanmaya yönelik devlet iradesindeki kararlılığı ve azmi açıkça ortaya koyması açısından önemli görünüyor.




#Dolmabahçe
#Maçka Parkı
#Bombalı saldırı
#Cumhurbaşkanlığı sistemi
#FETÖ
#ABD
7 yıl önce
İstanbul ve Kayseri küresel terör saldırılarının planlandığı merkez
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti