|
İstihbarat’ta devrim

FETÖ'nün, Türkiye'de iç savaş çıkararak, ülkenin işgal edilmesine zemin hazırlama amaçlı 15 Temmuz Kalkışması devlet-millet işbirliğinin en üst düzeyde sağlanmasıyla etkisiz hale getirilmişti. Bu vesileyle isyancı, darbeci hainlere ve arkasındaki küresel güçlere karşı vatan savunmasında (2'nci Kurtuluş Savaşı) hayatlarını kaybeden 248 şehidimizi ve binlerce gazimizi bir kez daha şükranla ve minnetle anıyorum. Türkiye'nin 2023 hedeflerine ulaşması ve Ortadoğu'da söz sahibi olmasını kendi emperyalist politika ve emelleri için bir tehdit olarak algılayan küresel ve Batılı güçlerin, ülkemizdeki 1 numaralı maşalarının FETÖ olduğu yadsınamaz gerçeklere işaret ediyor. Esasen istihbarat birimlerimizin 7 Şubat'tan başlayarak 17/25 Aralık ve 15 Temmuz'u önceden istihbar edemediklerinin önemli nedenlerinden biri de bu seçenek şüphesiz. FETÖ ile mücadele çerçevesinde Türkiye genelinde yapılan operasyonlar ve çeşitli il savcılıklarınca hazırlanan iddianamelerde NATO, ABD ve bazı Batı ülkelesi gizli servis isimlerinin alenen yer alması bu terör örgütünün asıl gücünü yani dış desteği açıkça ortaya koyuyor. Bu nedenle FETÖ ve diğer terör örgütleri ile günümüzde yapılan mücadele vekalet savaşlarını aşan bir konuma oturmuş görünüyor. Ülkemizin ulusal güvenliği ve toprak bütünlüğünü tehdit eden ülkelerin gizli servisleri ile istihbarat ve güvenlik birimlerimizin mücadelesi, Türkiye ve Suriye başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesinin de dahil olduğu açık, birebir yapılan 'hibrid savaşlara' işaret ediyor.



Ankara Başsavcılığı'nın FETÖ çatı iddianamesinde, “FETÖ'nün dış ülkeler ile Türkiye devletinin içindeki çeşitli yapıların desteği olmadan bu teşkilatlanmayı becerebilmesi mümkün değildir. Kısaca bu terör örgütü, dış ülkeler ve üst bir akıl ve yapının eseridir. Gülen ve örgütünün ABD'nin emrinde olduğu ve CIA tarafından kullanıldığı çok açıktır'' değerlendirmesi 'Mesiyanik' terörün Batı tarafından hedef ülke Türkiye'de açık ve zorba bir biçimde desteklendiğinin ve kullanıldığının önemli bir kanıtını oluştururken, mücadelenin aynı şekilde sistemli ve hukuki alt yapılarla güçlendirilmiş bir şekilde yapılması gerçeğini ortaya koyuyor.



Konu ile ilgili olarak çok önemli bir gelişme geçen hafta içinde yaşandı. MHP ve AK-Parti'nin üzerinde uzlaştıkları 'Cumhurbaşkanlığı Sistemi 'odaklı Anayasa değişikliği ile birlikte 'İstihbaratın yeniden yapılandırılmasına yönelik taslak çalışmanın da hayata geçirilmesine kesin gözüyle bakılıyor. Taslak çalışmada istihbarat birimlerinin özellikle ''Askeri Darbeleri'' önlemede neden yetersiz kaldıkları veya darbe öncesinde darbe istihbaratını neden alamadıklarına yönelik olarak, devrim niteliğinde yeni hukuki düzenlemeler ve kararlar getiriliyor. Eski MİT Müsteşarlarından Emre Taner 15 Temmuz Kalkışması'nı araştıran Meclis Komisyonu'na yaptığı açıklamalarda MİT'i hedef alan 7 Şubat 2012, 17/25 Aralık darbe girişimlerini ve 15 Temmuz Kalkışması'nı önceden haber alamadıklarını ancak bunun en önemli nedeninin MİT'in TSK içinde istihbarat yapmasını yasaklayan MY 114-1(C) kodlu talimat olduğunu belirtmişti. 28 Şubat Sürecinde ordu içinde illegal BÇG Cuntası ve darbe belgesi BÇG'yi deşifre ederek devlet hiyerarşisi içinde Refah-Yol iktidarına ulaştırdığım için Dz.K.K Askeri Savcılığı ve Mahkemesi'nde TSK içinde istihbarat yaptığım suçlamalarına maruz kalmıştım. Askeri Yargı neden bu bilgileri Genelkurmay veya Dz.K.K İstihbaratı ile paylaşmadığımı sorguluyordu? Bu aslında komik bir duruma işaret ediyordu. İrtibat kurmam istenen Genelkurmay ve Dz.KK istihbaratları da bizzat darbenin içindeydiler. Darbe bilgisinin darbecilerle paylaşılmasının istenmesi cuntacı mantığı olsa gerek.



İstihbaratın yeniden yapılandırılması çerçevesinde taslak çalışmaya göre iç ve dış istihbaratın patronu ve Koordinatörü Cumhurbaşkanlığı'na direkt bağlı Ulusal Güvenlik Direktörü (UGD) olacak. Ulusal Güvenlik Direktörlüğü'ne Elektronik İstihbaratın(GES) bağlanılacağı taslak çalışmada yer alan önemli bir durum. Hatırlanacağı gibi Genelkurmay Elektronik Sistemler Komutanlığı(GES) 1 Ocak 2012 tarihinde Başbakanlık direktifi ile MİT'e devredilmişti. 12 Eylül Darbesi'nin tüm planlama ve muharebe işlemlerinin yürütülmesinin merkezinde yer alması nedeniyle ''Bayrak Garnizonu ''olarak adlandırılan GES Komutanlığı, sahip olduğu teknolojik alt yapı ve donanım sayesinde kriptolu mesajları dahi çözebilme yeteneğine sahipken, aynı zamanda da yasadışı dinlemelerin merkezinde yer alabiliyordu. Ayrıca Uludere, Dağlıca baskını gibi yakın tarihimizde skandal olarak anılan birçok olay ve iddianın odağında GES bulunuyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan Başbakan olduğu süreçte GES'i MİT'e bağlamasının en önemli nedenleri arasında darbe teşebbüslerinin önlenmesi aynı zamanda bu önemli kurumun vesayetçi yapısından kurtulması geliyordu. Ancak FETÖ'nün ardı ardına gelen darbe ve kalkışma girişimlerinin istihbarat birimlerimiz tarafından istihbar edilememesi nedeniyle GES'in MİT'ten alınıp yeni yapılanma çerçevesinde UGD'ye bağlanması düşünülmüş zannederim. Taslak çalışmada istihbarat birimlerimizin Batılı ülke gizli servisleriyle boy ölçüşecek düzeye gelmesini sağlayacak birçok madde var. En önemli mesele ise Mesiyanik bir terör örgütü olan FETÖ'nün Türkiye'yi bir daha sıkıntıya sokabilecek teşebbüslerine meydan vermeyecek iç ve dış tedbirlerin alınması sanırım.



İstihbaratın yeniden yapılandırılması taslak çalışmasının yasallaşması sürecinde TSK içinde istihbarat çalışmasını yasaklayan MY 114-1(C) kodlu talimatın özellikle TSK'ya veya MİT'e sızmış FETÖ'cüler tarafından hazırlanıp hazırlanmadığının ortaya çıkarılması bir strateji olarak darbelerle anılan ülkemizin imajı açısından elzemdir.




#FETÖ
#MİT
#CIA
#İstihbarat
7 yıl önce
İstihbarat’ta devrim
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı