|
Kılıçdaroğlu ve Tuncay Özkan’dan asparagas şov

FETÖ’nün kumpas Ergenekon soruşturması o dönem adı konmamış olsa da 12 Temmuz 2007 yılında Ümraniye’de bir gecekonduda bulunduğu iddia olunan 27 el bombasıyla başlatılmıştı.


Emekli Astsubay Oktay Yıldırım’ın bu bombaların sahibi olduğu iddia ediliyordu. 27 Temmuz 2007’de daha sonra gelen gözaltı ve tutuklama dalgaları nedeniyle, 1’inci dalga olarak adlandırılan bir operasyonla Oktay Yıldırım’ın yanısıra Türk Ortodoks Kilisesi sözcüsü Sevgi Erenerol, Av. Kemal Kerinçsiz, gazeteci yazar Güler Kömürcü, Sami Hoştan ve daha birçok kişi gözaltına alınmıştı.

Cumhuriyet tarihinin en büyük kumpas ve sulandırma davası ABD ve NATO’nun etki ve nüfuz ajanları FETÖ çetesi tarafından başlatılmıştı. Oysa 2006 tarihinde İzmir’de FETÖ’cü bir asker tarafından düşürülen ve Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na teslim edilen flash belleğin 1’inci örneği ile 24 Nisan 2007 tarihinde Tuncay Özkan tarafından dönemin Kara kuvvetleri Komutanı İlker Başbuğ’a verilen flash belleğin 2’nci örneğinin çözümlenerek hukuki gereği yapılabilseydi Türkiye muhtemelen kumpas davaları ile karşı karşıya kalmayacaktı. Güçlü bir olasılıkla başarısızlıkla sonuçlanmış 7 Şubat MİT, 17/25 Aralık hukuk örtüsü altına gizlenmiş yargı ve polis darbe teşebbüsleriyle 15 Temmuz Türkiye’yi işgal ve iç savaş çıkarmaya yönelik kanlı kalkışmada gerçekleşmeyecekti. Zira 2 örneği de elde edilen flash bellek Hava Kuvvetleri Komutanlığı’ndaki FETÖ’cü askerler ve mahrem imamları dolayısıyla Hava Kuvvetleri İmamı Adil Öksüz’ü de deşifre ediyordu.

Tuncay Özkan’ın flash belleği İlker Başbuğ’a verdiği 24 Nisan 2007 doğrusu ilginç bir tarih. Zira TSK tarafından iktidara 3 gün sonra 27 Nisan 2007’de E-Muhtıra verilmişti. 2006 yılında İzmir’de flash belleği düşüren FETÖ’cü askerin kimliği FETÖ tarafından biliniyor olmasına karşın Tuncay Özkan’a flash belleğin 2’nci örneğini getiren kişinin kimliği bilinmiyor. 27 Nisan E-Muhtırası'ndan yalnızca 3 gün önce bu flash belleğin 2’nci örneğinin Özkan aracılığıyla TSK’nın üst düzey yöneticilerine iletilmesi asla bir tesadüf olamaz. Ancak TSK içindeki üst düzey askerlerin neden bu önemli delil ve belgelere rağmen etkisiz kaldıkları da araştırılması gereken bir konu sanırım.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada; FETÖ’nün Hava Kuvvetleri yapılanmasını asker ve sivil imamlarla birlikte deşifre eden flash bellekteki arşiv hakkında bilgi verirken açık bir şekilde Tuncay Özkan ile birlikte asparagas şov yapmıştı. Kılıçdaroğlu’nun ifadeleri açık bir şekilde kendisinin ve Özkan’ın yeni bir soruşturmanın dinamikleri olduğu intibaını yaratıyordu; şimdi Tuncay Bey bir vatansever olarak her türlü teröre karşı çıkan bir insan olarak biraz sonra gidecek, bir örneğini İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na verecek.

Aslında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Hava Kuvvetleri’ndeki mahrem yapılanma ile ilgili soruşturmayı sürdürürken itirafçı Kurmay Albay Selçuk Başyiğit’in flash diskle ilgili aylar öncesindeki itirafları doğrultusunda bir tahkikat yürütüyordu. Flash belleğin bir örneğinin Tuncay Özkan’da olduğu bilgisine ulaşan savcılık flash belleği teslim etmesini Özkan’dan istemişti. Yani Kılıçdaroğlu’nun beyanlarının aksine Tuncay Özkan flash belleği kendi rızası ile değil savcılığın talebi üzerine teslim etmişti. İşin en ilginç yanı ise Tuncay Özkan ve İlker Başbuğ 15 Temmuz Kalkışması'nı araştıran TBMM Darbe Araştırma Komisyonu'nda verdikleri ifadelerde Hava Kuvvetleri Komutanlığı’ndaki FETÖ yapılanmasıyla ilgili flash bellekten hiç bahsetmemişlerdi.

Tuncay Özkan’ın son dönemde Edirne Cezaevi'nde tutuklu bulunan Selahattin Demirtaş’ı ziyareti sonrasında, Türkiye’nin birlik ve beraberliği, bütünlüğü, adalet, barış ve özgürlük için Türkiye Demirtaş’ı can kulağı ile dinlemeli açıklaması oldukça absürt bir duruma işaret ediyor. Uğur Dündar ile birlikte 28 Şubat’ı tekrar gündeme getirmelerinin zamanlaması da oldukça manidar. Avrupa Adalet Divanı’nın tüm Avrupa’da kamu kurumlar ile birlikte özel işyerlerine de türban yasağının getirildiği bir süreçte Türkiye’de TSK ve Polis başta olmak üzere giyim kuşam konusundaki özgürlükleri her halde fazla bulmuşlardı. Veya 28 Şubat davasının mahkeme heyetin mi etkilemek istiyorlardı? Yoksa Türkiye’de yeni bir Global 28 Şubat dalgası mı yaratmaya çalışıyorlardı? Herhalde iktidar da aynı şeyi düşünmüş olacak ki türban nedeniyle 28 Şubat’ta TBMM’de yemin ettirilmeyen Merve Kavakçı Kuala Lumpur’a Büyükelçi olarak atandı. Türkiye’de Global 28 Şubat veya yeni kalkışma teşebbüsleri olsa bile başarılı olma şansı hemen hemen yok gibi. Tek yapmamız gereken birlik ve beraberliğimizi bozabilecek provokasyonlara karşı uyanık olmamız.

#FETÖ
#15 Temmuz
7 years ago
Kılıçdaroğlu ve Tuncay Özkan’dan asparagas şov
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset