Yaklaşık bir hafta önce başlayan Musul Operasyonu, 63 ülkeden oluşan koalisyon güçlerine rağmen operasyonun ilk haftasında duvara tosladı. Dünya Musul operasyonuna kitlenmişken 80 kadar DEAŞ terör örgütü mensubunun Kerkük'e planlı ve organize olmuş bir şekilde saldırarak şehir savaşları başlatması aslında ABD ve Irak yetkilileri için sürpriz olmamıştı. DAEŞ'ın kente sızacağına dair günler öncesi alınan istihbarat bilgilerine karşın yetkililerin neden önlem almadıkları konusu ve sorusu Musul operasyonunun arka planı hakkında ipuçlarını ve bilinen gerçekleri bir kez daha gözler önüne serdi. Şöyle ki: Musul Operasyonu öncesinde Türkiye ve ABD müştereken Rakka operasyonunun birlikte yapılmasını kararlaştırmışlardı. Hatta ABD'nin Irak Ordusu ile birlikte Musul operasyonu öncesinde Kerkük'ün 60 km batısındaki Havice ilçesine operasyon yapılması kararı alınmıştı. Erbil Milletvekili Harun Meral'in TVNET'e yaptığı açıklamada, Havice ilçesine operasyon yapılacakken İBADİ'nin kararıyla Musul öne alınmıştı. Havice ilçesi yaklaşık iki buçuk yıldan bu yana Terör örgütü DEAŞ'ın elinde bulunuyor. İlçe Irak Ordusu, Radikal Şİİ milis gücü Haşdi Şabi ve Peşmerge güçleri tarafından kuşatılmış durumda, ancak DEAŞ militanları ilçeden kaçan siviller arasına sızıp Kerkük başta olmak üzere birçok bölgede saldırılar gerçekleştiriyor. Kerkük'ün güvenliğini sağlamadan Musul Operasyonuna start veren ABD ve Irak'ın geçmişteki DEAŞ ile mücadeledeki samimiyetleri veya sabıkaları ister istemez akıllara geliyor. 2014 yılında DEAŞ'ın Musul'u işgalinde 800 kişilik bir DEAŞ gücü karşısında 20-30 bin Irak Ordusu askerinin topu tüfeği bırakarak kaçması iyi tasarlanmış bir tiyatroya benziyor. Zira ABD'nin Irak Ordusunu güçlendirmek amacıyla hibe ettiği milyarlarca dolar değerindeki, yeni nesil hafif ve ağır silah mühimmat tank ve uçaklar bu sayede DEAŞ'ın eline geçmişti. Bu delillere CIA Başkanı Brennan'ın ve Kerry'in açıklamaları eklendiğinde ABD'nin Suriye ve Irak'ı bölmeyi amaçladığı tezini çıkarabiliriz.
Aslında Musul Operasyonunun ana hedefi, Türkiye'nin Fırat Kalkanı operasyonunu DEAŞ üzerinden engelleme amaç ve stratejisiyleTürkiye'yi hedef alıyor. Hatırlarsanız Türkiye, ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden'ın, darbe girişiminden sonra Washington'ın Türkiye ile dayanışma içinde olduğunu göstermek için Ankara'ya geldiği 24 Ağustos'ta 'Fırat Kalkanı Harekâtı'nı başlatmıştı. Biden'ın ayrılmasından sonra da Türk topçu birliği 25 Ağustos'ta Menbiç'in 10 kilometre kuzeyinde Cerablus'a 6 kilometre uzaklıkta bir grup PYD'liyi Fırtına obüsleriyle vurmuştu. Fırat Kalkanı Operasyonunun Türkiye'nin milli menfaatleri çerçevesinde başarılı bir şekilde TSK desteğinde ÖSO kuvvetleri tarafından sürdürülüyor. Dabık'ın DEAŞ'tan alınması sonrasında harekatın birinci aşaması başarı ile sağlanmıştı.
Böylece Fırat'ın doğusundaki Cerablus'tan nehrin batısındaki Azez'e uzanan 98 kilometre uzunluğunda ve 10-15 kilometre derinliğindeki sınır hattı temizlenmişti. Bir sonraki adım olan güvenli bölgenin derinliğini 20-30 kilometreye çıkaracak EL BAB'a yönelik operasyonlar ABD ve PYD, Irak ve ESED'in çeşitli provokasyon ve manüplasyonlarına rağmen tüm hızıyla devam ediyor.
Musul'u dört bir taraftan kuşatan Irak hükümeti DEAŞ'ın Musul'dan kaçışını yönlendirmek amacıyla bir hattı açık bırakmıştı. Ancak DEAŞ için açık bırakılan hattın gidilebileceği bölgenin başında ÖSO'nün hedeflediği EL-BAB ve RAKKA olması ABD ve Kuklası İBADİ'nin Fırat Kalkanı Operasyonunu engellemeye yönelik açık bir manüplasyona işaret ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sert ve kararlı açıklamaları, Rusya'nın DEAŞ'ın Suriye'ye yönlendirilmesi karşısında askeri ve siyasi kararlar alacağı açıklaması sonrasında ABD ve İBADİ'nin geri adım atarak ABD Savunma Bakanı'nın Türkiye'ye gelmesi Musul-Halep hattında kurgulanan birçok oyunun bozulabileceğinin işaretleri gibi görülüyor. Bu durumdan en çok zararlı çıkacak terör örgütü ise PYD/YPG gibi görünüyor. Zira Türkiye'nin tüm ikazlarına rağmen Fırat'ın doğusuna çekilmeyip, Afrin ve Kobani kantonlarını birleştirmek amacıyla terör koridoru kurmayı amaçlayan PYD/YPG bu kez El-BAB'a yönelmiş görünüyor. Türkiye'nin kırmızı çizgilerine saldıran Suriye PKK'sının bu kez güvendiği dağlara kar yağacak. Zira, Türkiye, bekasını ve istikbalini tehdit eden terör örgütlerinin yurt içinde veya dışında inlerine girilmesinde çok kararlı ve azimli görünüyor.