|
Terör örgütleri neden polisi hedef aldı?

15 Temmuz Kalkışmasının başladığı saatlerde ''Mehdi'ye söz verdik'' sloganı ile harekete geçen ordu içindeki FETÖ militanlarının ilk hedefi, özellikle Özel Harekat polisleri ve Ankara Emniyet Müdürlüğü'nün terör ve istihbarat şubeleri olmuştu. Fetullahçı teröristlerin, devlete ve millete ait savaş uçakları ve helikopterler ile bombaladığı, Gölbaşı'ndaki Özel Harekat Daire Başkanlığı'nda 47 PÖH'çı olay yerinde şehit edilmişti. Terör örgütlerince polis veya güvenlik güçlerinin hedef alınması ''devlete meydan okumaya'' yönelik klasik bir stratejiye işaret ediyor. Ancak 15 Temmuz Kalkışmasında Polis Özel Harekat (PÖH)Timlerinin özellikle hedef alınmasında 90'lı yıllarda ve 28 Şubat sürecinde bu birimlerin PKK ve darbecilerin korkulu rüyası olmasından kaynaklanıyor. 28 Şubat'ta Cunta veya darbeciler tarafından ağır silahları elinden alınarak kırsalda görev yapması yasaklanan PÖH timleri polis bölgelerinde küçük alanlarda istihdam edilmişlerdi. Şüphesiz PÖH Timlerinin elindeki ağır silahların alınması ve operasyon alanlarının kısıtlanması terörle mücadelede büyük zaafiyete neden olmuş, bu durum en fazla PKK terör örgütünün işine yaramıştı. Bu süreçte PKK'nın elini güçlendiren, onlarca güvenlik görevlisinin şehit olmasına, devletin zaafa düşürülmesine neden olan bu hatalı veya kasıtlı kararların alınmasında FETÖ'nün rolü ve PKK ilişkisi araştırılması gereken önemli bir konu olarak görünüyor.



Ancak günümüz konjonktüründe, PKK –FETÖ-DEAŞ- DHKP/C terör örgütlerinin eylemleri bir merkezden eş zamanlı ve koordineli bir şekilde idare edilip yönlendiriliyor. Terör örtüsü giydirilmiş savaş yöntemlerinin uygulandığı küresel saldırılar, hız kesmeden devam ettirilerek, Türkiye'de siyasi, iktisadi kaos ve istikrarsızlık yaratılabiliyor. Saldırılar ile asıl amaçlanan hedef ise, ulusal güvenliğimiz ve toprak bütünlüğümüzün bozularak, Türkiye'nin bir iç savaşa sürüklenmesi sonrasında işgal edilmesine zemin hazırlamak olduğu anlaşılıyor. FETÖ militanlarının 15 Temmuz kalkışmasında başarısız olmaları sonrasında ''Üst Aklın'' kontrolündeki devletlerin gizli servisleri ve özel kuvvetlerine bağlı ''savaş uzmanlarının'' kontrolünde ve yönetiminde PKK terör örgütünün devreye sokulduğu FETÖ ve PKK arasındaki eylem ve amaç birlikteliği açıkça görülebiliyor. Zira PKK'nın 15 Temmuz Kalkışması sonrasında başta polis olmak üzere güvenlik güçlerimizi hedef alan, Diyarbakır, Van, Bitlis Elazığ'da bombalı otolar ve uzun menzilli silahlar ile gerçekleştirdiği son eylemlerdeki strateji ve taktiklerin, kullanılan EYP'lerin miktarının, PKK'nın kapasitesini fersah fersah aşan saldırılara ve arkasındaki küresel güçlere işaret etmesi durumun ciddiyetini ortaya koyuyor sanırım.



Küçük resme baktığımızda FETÖ militanları ile PKK arasında eskiye dayanan istihbarat işbirliği yapıldığına yönelik birçok olay 15 Temmuz Kalkışması sonrasında yapılan soruşturmalarda ortaya çıkarılmış bulunuyor. MİT'in PKK'nın lider kadrolarını tasfiye etmeye ve yakalamaya yönelik terör örgütü liderlerinin isimleri toplantı yeri ve tarihini bildiren acil çok gizli kodlu istihbarat raporlarının cuntacı generaller tarafından göz ardı edilerek operasyon yapılmadığı, Güneydoğu'da bazı illerimizde asker ve polislerin bu hain güruhu tarafından bile bile ölüme gönderildiği, bu tespitlerden yalnızca birkaç örnek. Güvenilir kaynaklardan alınan istihbari bilgilerde ise, Üst Aklın koordinesinde Cuntacı hainlerle PKK arasında darbe anlaşması yapıldığı, bu anlaşmaya göre darbenin başarılı olması halinde Rojava'nın tanınması yönünde PKK/PYD 'ye söz verildiği, karşılığında ise kalkışma sonlanıncaya dek askere saldırmama sözü alındığı iddia edilmişti.



Büyük resim ise Türkiye'nin Ortadoğu'da küresel güç ABD ve NATO'nun tekerine çomak sokarak büyük oyunu bozması ile ilgiliydi. Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyinde ABD desteği ile PKK/PYD devleti kurulmasına, Türkiye NATO ve ABD nezdinde karşı çıkmış, Kobani ve Afrin kantonlarının birleşmesini ve PKK devletini kırmızı çizgisi olarak ilan etmişti. Ancak Türkiye'de 15 Temmuz'da başlatılan FETÖ kalkışması ve kalkışmanın devamı niteliğinde görülen PKK terör örgütünün bombalı otolar ile gerçekleştirdiği terör eylemlerini örtü olarak kullanmak isteyen ABD dolaylı kontrol ettiği IŞİD'in bir saldırıya uğramamasına rağmen CERABLUS'u terk etmesini sağlayarak kantonların birleştirilmesinde PKK/PYD devletinin kurulmasının önünü büyük ölçüde açmış görünüyor.



ABD ve NATO'nun, 15 Temmuz Kalkışmasını bir taraftan desteklerken diğer taraftan Türkiye'nin kırmızı çizgi saydığı muhalefet şerhini yok sayarak, Suriye'nin Kuzeyinde PKK/PYD tampon devletinin kurulmasında gösterdiği düşmanca tavırlar geçmişteki darbe süreçlerindeki açık veya örtülü destekleri ABD ve NATO'nun Türkiye'nin dostu, müttefik ve stratejik ortağı olmadığının en bariz örnekleridir. Önümüzdeki günlerde Türkiye'yi ziyaret edecekleri açıklanan Joe Biden ve Kerry, Türkiye'ye yalan söylemeye devam ederken veya Türkiye'yi oyalarken, Pentagon'da FETÖ'cü kalkışma ve terör sarmalından sonra Türkiye'nin başına hangi musibeti planlama çabası içindeler acaba?


#15 Temmuz
#FETÖ
#PKK
#DAEŞ
#Özel Harekat polisleri
8 yıl önce
Terör örgütleri neden polisi hedef aldı?
Osmanlı mûsikîsinde iki yabancı : Ali Ufkî ve Cantemir
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?