|
Türkiye usulü yarı başkanlık sistemi (1)

AK-Parti"nin Kasım 2012 tarihinde TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu"na sunduğu başkanlık sistemine ilişkin önerileri içeren 22 maddelik taslak metin, başkanlık sisteminin ülke genelinde tartışılarak, ülkemizin kendi özel şartlarını, tarihsel geleneklerini, siyasi kültür özelliklerini gözönünde tutarak, başkanlık, yarı başkanlık veya Türk usulü başkanlık sistemlerinden hangisinin tercih edilmesi gerektiğine yönelik bir PR çalışmasıydı diyebiliriz.

Yaklaşık 30 yıl önce 8.Cumhurbaşkanı Özal tarafından, 12 Eylül Darbe"sinin flu konjonktürel ortamında, sistemin giderek tıkandığı ve devamlı siyasi istikrarsızlık yarattığı gerekçesiyle, "''Türkiye için umut, krizden çıkış, yeniden yapılanma değişim ve dönüşümün"''adresi olarak ortaya atılan başkanlık sistemi ile ilgili tartışmalar başlatılmıştı.

Geçmişte Özal, günümüzde ise Erdoğan"ın darbelerin ve darbe teşebbüslerinin yönetimdeki istikrarsızlık nedeniyle mümkün olabildiği, başkanlık sistemlerinde ise güçlü ve istikrarlı yönetimler oluşturmanın mümkün olduğu ve böylece milli iradeye yönelmiş, tüm darbelerin önüne geçilebileceği öngörülmüştü.

Ancak Türkiye"de darbeci vesayet makamları tarafından örtülü ve açık bir şekilde etki ve kontrol altına alınan, hatta darbeciler tarafından kurulduğu bile iddia edilen Anayasa"daki uygulamanın, parlamenter sistem olmadığı yönünde haklı eleştiriler dile getiriliyor.

Gerçek parlamenter sistemin özellikleriyle, Türkiye Anayasası"nın öngördüğü sistemin özellikleri yan yana konduğunda, ülkemizdeki uygulamanın parlamenter sistem olmadığının açıkça ortaya çıktığını belirten yetkililer ve uzmanlar, bu durumun 1961 ve 1982 Anayasalarının o dönemin lafzı ve ruhunu taşıyan, vesayetçi yönetim anlayışı ve tarzının doğal sonucu olduğunda hemfikirler.

Ülkemizde uygulanan sistemde, yasama denetiminin yürütme üzerinde etkin olmaması yasama ve yürütme erk"lerinin birlikte yürümesi ve Anayasa"da kuvvetler ayrılığı prensibine tam atıfta bulunulmaması, aksine işbirliği ve dayanışma ruhuna işaret etmesi yürütme, yargı ve yasama arasında sıkça rastlanan birbirinin alanına müdahale şeklinde devlet krizlerine neden olduğu aşikar görünüyor.

Başkanlık tartışmalarının ortaya atıldığı günümüzde kamuoyunda yapılan tartışmalarda yaklaşık 100 ülkede değişik biçimlerde uygulanan başkanlık sistemlerinin gerek uygulama gerekse mevzuattan kaynaklanan ve ender olarak görülen suistimal, hata ve eksikliklerin sürekli ön plana çıkarılarak başkanlık sisteminin eleştirilmesi yanlış ve ülke menfaatleri açısından doğru bir yaklaşım olarak görünmüyor.

Üstelik AK-Parti tarafından, ortaya atılan 22 maddelik taslak tasarı üzerinden başkanlık sistemi tartışmalarının sadece başkanın rolü ve Erdoğan karşıtlığı üzerinden eleştiri konusu yapılması yerine sistemin özünün masaya yatırılıp, bu sistemi başarı ile kullanan dünya ülkeleri üzerinden, Türkiye"ye uygulanabilirlik açısından en doğru ve demokratik sistemin araştırılıp eleştiri ve katkıların kamuoyu ile paylaşılması gerekir.

Bugün kamuoyunda başkanlık sistemi ile ilgili olarak, sıkça dile getirilen ve merak edilen hususların, doğru ve bilimsel bilgilerle enforme edilmesi, demokrasiye uygun sistemin başkanlık sistemi olduğuna yönelik argümanların açıkça ortaya konması lazımdır.

Türkiye"de başkanlık sistemi diktatörlüğe dönüşür mü? Ülkemiz, ABD gibi tam başkanlık veya Fransa gibi yarı başkanlık veya Türk usulü başkanlık sistemini mi tercih eder, halk başkanlık sistemini destekler mi? Bugünkü siyasi yapıyı değiştirmeden başkanlık sistemine geçebilir mi? Başkanlık sistemi, çözüm sürecini etkiler mi, Kürtler bu sistemi destekler mi? Başkanlık sistemi % 10 barajını ve parti içi demokrasiyi etkiler mi? Muhalefet partileri bu sisteme neden karşı çıkıyor? Bu ve buna benzer sorular kamuoyunda tartışılmalı ve halkımız en doğru bir biçimde aydınlatılmalıdır.

Özal döneminde yapılan çalışmalarda, başkanlık sistemine geçilebilmesi için öncelikle "yasama ve yürütme organlarının oluşumu ve karşılıklı ilişkileri açısından çok kökten değişiklikler gerektiği ifade edilmektedir. Devlet başkanı doğrudan halk tarafından seçilmelidir. Devlet başkanının yüksek bir seçmen desteğiyle seçilmesini sağlamak için, seçim iki turlu olmalı, ilk turda salt çoğunluk aranmalıdır. Bunun sağlanamaması halinde ikinci tura en çok oy alan iki adayın katılması sağlanarak, devlet başkanının, seçmenlerin en az yarısının oyuyla seçilmesi temin edilmelidir.

Tek meclisli olarak düşünülecek parlamentonun üyelerinin seçimlerinde, kişisel siyasi güce sahip adayların öne çıkmasına imkan verecek "''dar bölge"'' sistemi uygulanmalıdır."''

Türkiye 10 Ağustos 2014"te cumhuriyet tarihinde bir ilk olarak cumhurbaşkanını halk oylamasıyla seçecek. 2015 yılında yapılacak genel seçimlerde ise dar veya daraltılmış bölge sistemlerinden birini tercih ederek genel seçimlere gidecek gibi görünüyor.

Cumhurbaşkanını halkın seçmesi ve 2015 genel seçimlerinde, dar veya daraltılmış bölge seçim sistemlerinin uygulanması başkanlık sistemine geçişin iki önemli parametresi olduğuna göre, AK-Parti ve Başbakan Erdoğan"ın, Türkiye"de başkanlık sistemine geçiş için yıllar önce düğmeye bastığı, ancak dönemsel konjonktüre göre hareket edilerek, gerekirse diğer bir alternatif olarak, partili cumhurbaşkanlığı seçeneğinin de gözardı edilmeyeceğinin işaretlerini verdiği görülüyor.

Haftaya devam edeceğiz.

10 yıl önce
Türkiye usulü yarı başkanlık sistemi (1)
Gayrimeşru kardeşler, PKK ve diğerleri...
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim