|
11 Eylül'den, 15 Temmuz'a Batılı terörizm

Bundan beş yıl önce, bu yazdığım yazıyı yazmak şöyle dursun, yazılmış olarak bulsam ve okusam "sınırsız hayal gücünden, sınırsız komplo teorileri" diyerek dalga geçerdim. Ancak son beş yıldır yaşadığımız reel problemler, edindiğimiz acı tecrübeler, "sınırsız işgal arzusunun" tahayyül sınırlarımızı aşan faaliyetleri, bu ve bu minvaldeki yazıların, hayal ürünü değil, yazılması gerekenler olduğunu gösterdi.



Türkiye'yi işgal etmek isteyenlerin serüveni 5 yıllık görünse bile öncülü neredeyse bir asra dayanıyor. Beş yıllık süreç, işgalcilerin pervasızlığının ortaya çıktığı süreç. Aynı şekilde, İslam coğrafyası için işgal süreci birkaç asırlık "sömürgecilik" ile başlamış olsa bile, yakın dönem için doruk noktası 11 Eylül 2001... 11 Eylül, Batı'nın, İslam coğrafyasına, terörü bahane ederek, işgal ile şekil vermek için masum insanları katlettiği tarihtir. 11 Eylül sonrası, İslam coğrafyasındaki Batılı işgalciler, bölgeyi yaşanmaz hale getirmiştir. Irak'ın işgali, bölünmesi ile devam eden süreç, en son "Arap Baharı" denilen, ancak tam aksi şekilde diktatörlerin devrimlerine dönen süreç, bir başka doruk noktasıdır. Türkiye'nin yaşadığı da bahsettiğim silsilenin uzantısıdır.


11 Eylül'den, 15 Temmuz'a kadar devam eden sürecin belki de başarısız olduğu tek tarih 15 Temmuz'dur. Bir terör girişimi olan 15 Temmuz'un başarısızlığı ise, Cizre, Artvin, Gaziantep... saldırılarıyla telafi edilmeye çalışılmaktadır. DAİŞ olarak gelir, PKK olarak gelir, PYD'yi müttefik olarak seçerek gelir, gelmeye devam eder zira "

terör ile dünyaya şekil verme siyaseti" belki de 3. Dünya Savaşı diyebileceğimiz bir kapıyı açmak için zorlamaktadır.


Batı'ya asla güvenemezsiniz...


Sürekli takip eden varsa

Haziran 2015'te, bu köşede, Kobane Planı'nın arka yüzünü yazmıştım. O günlerde Batı, PYD, PKK üçlü işbirliğinin planı gereği, Kobane gündemi üzerinden dünyayı ayağa kaldırılmıştı. PYD bu "bahane" ile silahlandırılmıştı. Ve PYD, bölgede Kürtlerin kurtarıcısı gibi gösterilmişti. Oysa, PYD birçok noktayı tek kurşun sıkmadan DAİŞ'ten almıştı. DAİŞ zulmünden kurtulan sivil Kürtler, bu kez PYD zulmünün altında ezilir olmuştu.



Bölgedeki insani dram, savaşın katlettiği insanlar, savaştan kaçanlar, ne Batı ne de PYD ve PKK gibi terör örgütlerinin umurunda değil. Hatta Kürtler de PYD ve PKK'nın umurunda değil. PYD, Kürt köylerini yakıp insanları göçe zorlarken, PKK Kürt çocuklarını dahi öldürmekten çekinmiyor. Buradaki amaç, Batı'nın bölgede kendi kuklası olarak yönetebileceği, PYD'nin emrine verilmiş, bölünmüş Suriye'den kopan bir Kürt devleti kurmak. Bu Kürt devleti, Kürtlerin bir devleti olsun diye değil, Akdeniz'deki enerjiyi, Batı sömürüsüne kolayca açabilmek için şart. Zira, Türkiye bölgede bir güç olarak kaldıkça, Suriye'nin toprak bütünlüğü devam ettikçe, Batı bölgede rahatlıkla at koşturamayacak. Onlar, öngörülebilen bir kukla Kürt devleti istiyorlar, zira bölgeyi tümüyle sömürmeleri önündeki en büyük engel öngörülemeyen Recep Tayyip Erdoğan ile devam eden bir Türkiye...


Batı'nın terörü olmayan, istikrarı olan bir Türkiye arzu ettiği doğrudur. Ancak Batı için istikrar yetmez, yönetilebilir de olmanız gerekiyor, ancak Türkiye, yönetilebilen değil yöneten bir tavırla yol almak istiyor, bu da Batı'nın işine gelmiyor.



Aynı şekilde bölgede hedef olan isimlerden biri de Irak Kürdistanı Başkanı Mesut Barzani... Barzani, Kürtlere ait coğrafyayı, Batı'nın ve Irak Yönetimi eliyle İran'ın süreceği bir tarla haline getirmediği için ciddi anlamda hedef alınıyor.



Kendisine biat etmeyenleri hedef alan, kendisine biat eden PYD ve PKK gibi unsurları destekleyen Batılı derin klik, Türkiye'nin önünü FETÖ terörü ve PKK terörü ile de kesmeye çalışıyor. Geçtiğimiz ay yaşadığımız ve acı anıları halen hafızalarımızda taze olan 15 Temmuz Darbe Girişimi, Gülenizm isimli sapkın yapının tek başına becerebileceği, kalkışabileceği bir girişim değildi. Ancak Türkiye, canı pahasına direndi ve sonuç PKK, FETÖ ve Batı'nın istediği gibi olmadı. FETÖ başarısızlığa uğradı. Ve hatta Yeni Kapı Mitingi ile Türkiye'deki tüm muhalif unsurlar bir araya gelerek, planlanan "iç savaşın" da önüne geçildi.


Bakmayın, Biden'ın Türkiye'ye gelip, Erdoğan'a "aman ağam gözün yağın yiyem" diye yalvardığına, bu cinsin FETÖ'cü Can Dündarlar ile PKK'lı teröristleri ekrana çıkarmakla mahir Cüneyt Özdemirler ile dayanışma fotoğrafları hala tazeliğini koruyor, bükemediler, öpüyorlar ama arka planda PKK terörüyle de amaçlarından geri durmuyorlar.



Kürtlerle Çözüm'e, PKK ile mücadeleye devam...


"DAİŞ bizi öldürüyor" diye feveran eden PYD, Türkiye Fırat Kalkanı Operasyonu ile DAİŞ mevzilerini vurunca, pervasızca Türkiye'yi tehdit etti. En seviyesiz şekilde, "Fırat'ın ötesine geçeceğiz ve .... bakacaksınız" diyebilen Demirtaş, kendi vekilinin tehdit ettiği korucuların düğünün kana bulayan katliamı için yine utanmadan "Partimize yapılmıştır" diyebildi. Bu siyasi seviyesizlik ve satılmışlık sonrasında, Türkiye, DAİŞ'i vurunca, PKK terörü, Cizre'yi kana bulayabildi...



Bunları sanki yaşamıyormuşuz gibi, sanki 6-8 Ekim Kıyımı'nı, Van'da musluklardan kan akıtılan afişleri, Türkiye'yi tehdit eden HDP'li vekilleri, öldürülen Kürt çocukları, görmemişiz gibi Kolombiya'daki FACR ile yapılan görüşmeleri öne sürerek, Çözüm Süreci'ni ağzını alabilen PKK'lılar gördük. FACR'ın durumu bizden farklı olmakla birlikte, barış konusunda silahlı bir terör örgütüyle yapılabilecek hiçbir şey yoktur. Kürtlere gelince, kendileriyle Çözüm Süreci yoğunlukla devam ediyor ancak PKK ve HDP'nin devam eden Çözüm Süreci'nin yanından geçmesi bile mümkün değildir.


Fırat Kalkanı Operasyonu...


Türkiye'nin Suriye'deki önceliği siyasi ve rantçı değil sadece insanidir. Suriye Savaşı başladığından bu yana, insani yardım, tampon bölge, insan koridoru, toprak bütünlüğü, göçmenlere kapılarını açma gibi insani siyasetle bölgeye eğilen Türkiye'nin bölge ile ilgili amacı Suriye'nin toprak bütünlüğünün ve doğal demografik yapısının korunmasıdır. Zira DAİŞ mevzilerini vurduğumuzda ciddi rahatsızlık duyan PYD, bölgede Türkmenlere ve Araplara yönelik tehcire yönelerek ilerlemektedir. PYD'nin amacı bölünmüş bir Suriye'dir. Bölünmüş bir Suriye ise bölgedeki savaşın ve istikrarsızlığın devamlılığına hizmet eder.

Fırat Kalkanı Operasyonu, Türkiye'nin bölgeye yönelik insani siyasetlerinden ve sınırlarını güvende tutmak amacıyla attığı adımlardan biridir. Bölgeye ve dünyaya "terör" üzerinden şekil veren Batılı kliğin, 11 Eylül'den başlayarak, 15 Temmuz'a varan girişimlerinin bir doruk noktası da Fırat Kalkanı Operasyonu'dur. Şu süreçte, ülkemize zafer, bölgeye huzur gelmesi için bir süre daha huzurumuzu bozacaklar ancak 15 Temmuz'da her şeyi göze alarak sokağa çıkmış bir halkın muzaffer oluşuna da şahit olacaklar, biiznillah.



#DAEŞ
#PYD
#PKK
#Fırat Kalkanı
8 yıl önce
11 Eylül'den, 15 Temmuz'a Batılı terörizm
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’