Türkiye'nin bugünkü talihsizliğinin nedeni ne ise dünkü talihsizliğinin nedeni de o…
Bu toprağı dün sevenler kimse, bugün sevenler de onlar…
Bir şey değişmiyor aslında, dedelerimizin öyküleri, bizim de öykülerimiz oluyor.
Rusya'ya, İran'a, Esed'e, başı dışarıda kurşunu içeride PKK'ya, NATO'ya, ABD'ye, İngiltere'ye, Almanya'ya karşı içimizdeki işbirlikçi patronlar, gazeteci geçinenler, kompleksli aydınlar, Biden ile aynı karede görünmek için kuyruğa girenler, Esed binlerce kişiyi katlettikten sonra onunla hatıra fotoğrafı çektirenler, devletin gizli belgelerini sızdıranların hilelerine rağmen ciddi bir savaş veriyoruz. İçimizdekilerle mücadele, dışarıdakilerle mücadeleye karışıyor, gün geliyor “şeytan taşlamaktan tavaf edemiyoruz” yine de bedelini ödemeyi göze alarak bir savaş yürütüyoruz. Aslında 90 yıldır aldığımız tüm savaş yaralarını sarmak için ayağa kalkmak, son bir savaşla, bu uzun soluklu savaşı bitirmek istiyoruz. Bitirmiyorlar, fırsat vermiyorlar. Yine de yılmıyoruz.
***
Bölgede yeni bir İsrail modeli görmek, bölgedeki uzun soluklu savaşı bitirmek istemeyen Batı, PYD gibi kontrol edebileceği bir terör örgütü eliyle, Türkiye'de devam eden PKK terörünü uzatmak istiyor. Teröre verdiği ilhamla “Kürtleri kullanarak” bir ulus devlet modeli vaadinde bulunarak bölgede tabanına zulmeden –PYD'nin Kürt halkına karşı işlediği insanlık suçu raporlarına bakabilirsiniz- ancak Batı ile uyumlu yürüyen PYD/PKK terörünü destekliyor. Bu tip bir girişimi Türkiye hariç her yerde gerçekleştirdi, en bariz örneği Mısır Darbesi. Ancak henüz Türkiye'de bu konuda başarılı olamadı ve imkânlarını zorluyor.
Türkiye bugün Sünni İslam dünyasının her yönüyle hâmisi olabilecek tek alternatif yapıyı temsil ediyor. Mısır gibi darbe ile kontrol edilmiş bir ülke Batı ve İsrail'e teslim edilince, Irak İran'a bırakılınca, Suriye ise Putin'in yeni işgal bölgesi olunca, bölgede bu denkleme karşı kendi halkı ve bölge halkının iradesini, Batı'nın direktiflerine tercih eden tek bir güç kaldı: Türkiye.
Körfez Savaşı sırasında “Sünni İslam dünyasını” müttefik seçen ABD, Arap dünyasındaki hürriyet savaşlarının yaşandığı bugünlerde İran başlığı ile Şii İslam dünyasını müttefik seçti. Zira Türkiye'yi durdurmanın yolu, bölgede bir müttefik edinmekle mümkündü. Ancak bunu yaparken direk olarak Sünni dünyaya da sırtını dönmedi. Kaldı ki, yer yer günü kurtarmak ve kepaze olmuş imajının altından çıkmış olmak isteyen Batı, yer yer Türkiye'ye elini uzattı. Zaten bölgede Türkiye'siz bir şey yapması da çok mümkün değil. Bununla birlikte uzayan savaş süreci maalesef Batı çıkarları yönünde ilerledi. Türkiye için de bıçak kemiğe dayanmış oldu ve sonunda olması gerektiği gibi PYD mevzileri vuruldu.
***
Türkiye'nin PYD mevzilerini vurmasına giden yolu özetleyelim:
Suriye'nin ikinci büyük şehri Halep, Suriye Savaşı boyunca ehemmiyetini korudu. Uzun süre boyunca şehrin büyük kısmı Suriyeli Muhaliflerin kontrolündeydi. Ancak Rusya'nın bölgeyi işgale gelişi, Şii milislerin Esed'e yardımı, PYD'nin Esed'e desteği ile Muhalifler zayıflayınca, Esed'e bağlı güçler Halep üzerinde kontrol sağlamaya başladı.
Zaten PYD uzun süredir stratejik bir şekilde Halep ile Türkiye'nin arasını bölecek bir hat üzerinde ilerlemeye çalışıyor. Türkiye tarafından desteklendiği iddia edilen DAEŞ de bu hat boyunca ilerlemesi noktasında dolaylı olarak PYD'ye yer yer yol açıyor.
Tüm bu gelişmeler karşısında, Amerika da “PYD'yi terör örgütü olarak görmüyoruz” dedikten sonra, olması gerektiği gibi Türkiye bu danışıklı dövüşte harekete geçti ve PYD mevzilerini vurdu. Tam yeri ve zamanında olan bu hamle bölgede kartların yeniden karılmasına neden olabilecek bir adım.
Önümüzdeki günler sıraladıklarıma bağlı olarak biraz daha zor geçebilir. Ancak zorluk olmadan kolaylık olmuyor ve “Şüphesiz zorlukla birlikte kolaylık da vardır.” Savaş, arzu ettiğimiz bir şey değil ancak şunu da unutmamalı, zaten 90 yıldır bir savaşın içerisindeydik, 14 yıldır ise ön cephedeyiz, böyle bakınca nihayete yakınız gibi geliyor, Allah yardımcımız olsun.
