|
Aramızdaki fark: Sizin elinizde Molotof, bizim elimizde kalem var
Geçtiğimiz günlerde “Bir 'Yeni' Şafak” başlığı ile gazetemizin 21 yıllık yayın tecrübesini anlatan bir belgesel yayımlandı. 21 yıllık yayın tecrübesi, gazetemizin öyküsü olduğu kadar bu toprağın da öyküsü idi zira Yeni Şafak bu ülkede bayii holding gazeteciliğine, ısmarlama yazar kadrosu alışkanlığına, resmi ideolojinin bayraktarlığını yapma tekeline alternatif olan nadir yayınlardan biri. Zaten gazetemiz yazarlarından Ahmet Rıfat Albuz da “21 yıl önce yola çıkarken Yeni Şafak'ın tek hedefi,
Anadolu insanının değerlerine saygılı
, bu değerleri sahiplenen, haberlerinde, bunları referans ve ölçü alan bir gazete olmaktı. 21 yıl önce, son derece
kısıtlı imkânlarla çıkan Yeni Şafak
, aradan geçen yıllarda "doğruyu ve gerçeği" savunmanın karşılığı olarak
milli iradenin en güçlü sesi olma ünvanını
hiç kaybetmedi.” ifadeleriyle bunu özetliyor.


Yeni Şafak, yalnızca internet sitesinde yazdığım bir yayın değil, bu ülkede dahili olduğum tüm ötekileştirilmiş kesimin kaderine bir şekilde iliştirilmiş bir yol arkadaşı…



1996/1997 yılları, Türkiye'deki tüm resmi ideoloji yanlısı yayınlar, darbe şakşakçısı gazeteler, o gazetelerin doların düşüp/yükselmesiyle sermayelerini şişiren patronları, halka böcek muamelesi bir ordu geleneği ilmek ilmek 28 Şubat sürecine giden yolu örüyor. Üniversitelerde başörtüsü yasağı yaşanacağı söyleniyor. Endişeliyim… Sanırım bir kış günü, ama hava güneşli, tülden sızan güneş ışığı çalışma masamdaki matbu yayına vuruyor: Yeni Şafak. O, benim ilk gazetem, o dönem tek gazetem… onca baskıya rağmen sürece alternatif yazılar yazabilen nadir kalemler o sayfalarda, okuyorum, şimdiki gibi “copy/paste”li internet ortamı yok, gazete kupürünü kesip saklıyorum…



O yıllarda oldukça kederli ve umutsuzum. 18 yaşında bir üniversite öğrencisiyim, İmam Hatip'liyim kimliğime kastedilmiş, korkutuyorlar, konuşamıyorum, konuşamıyoruz, 20 yıl sonra bugün bu ülkedeki herkesle eşit muamele göreceğimi bilmiyorum, ülkemin “zencisiyim”. Samsun İstiklâl Caddesi'nde kolumun altında “Yeni Şafak” birkaç arkadaşımla yürüyoruz, bir polis memuru yaklaşıyor “Beş kişiden fazla kişiyle bu şekilde -şekil dediği hepimiz başörtülüyüz- yürürseniz eylem sayarız, yarınız karşı kaldırıma geçsin” diyor. Öfkeleniyorum, kolumun altına sıkıştırdığım gazeteye biraz daha güç veriyorum. Bugün bu ülkede sokakta beş başörtülü yan yana yürüyebileceğimizi bilmiyorum. Umutsuz ve kederliyim. O günlerde konuşamıyorum ama benim yerime konuşan bir tesellim var: Yeni Şafak.


Çok geçmiyor, gazete binamız basılıyor, gazetemizin sahipleri hapsediliyor, işkenceden geçiriliyor… Ama bu yayın, Genel Yayın Yönetmenimiz İbrahim Karagül'ün ifadeleriyle “Yine susmuyor, yılmıyor, “etrafımızda kimler var", “bize kimler destek" olur diye sorgulamadan ayakta durmayı biliyor.”


Bugün, teröre destek verenlerden aldığı ilhamla terör eylemlerinin faili olmakta bir beis görmeyen birkaç kiralık, gazetemize Molotof ve kurşunlarla saldırı düzenliyor. Çünkü onlar “eşitlik, demokrasi, özgürlük, yaşam hakkı, özgür basın, vicdan” der ancak tüm bu hasletlere kastetmiş olan terör musibetinden beslenerek, kendi hükümranlıklarını inşa edecek yolu döşerler.



Yeni Şafak bu noktada yalnız değil, eş zamanlı olarak Akit gazetesine de saldırı düzenlendi. Geçtiğimiz aylarda Star gazetesine de saldırı düzenlendi. Bu gazeteler seçim meydanlarında HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş tarafından hedef gösterilen gazetelerdi. Bu gazeteler bu ülkede “milli iradenin” yoldaşı olan gazetelerdi, bizleri kimin neden hedef aldığı açık değil mi? Bizi hedef alanlar MİT'e darbe girişimi, MİT Tır'larının durdurulması, 6-8 Ekim Kıyımı, 17/25 Aralık mimarlığı ve avaneliği, kazılan çukurların mimarlığı, Gezi Darbe Girişimi mucitliği gibi totaliter, hukuk karşıtı, demokrasi karşıtı, özgürlük karşıtı şiddetperest, vandal, tüm gayr-ı meşru yolları yöntem olarak görenler.


Onlara karşı atılacak bir manşetimiz var: “

Vız Gelir



Yeni Şafak, biiznillah, bildiği yolda erdem, sorumluluk, sabır ve gayret ile yürümeye devam edecek. Bu tip saldırılar ancak yolumuzda birkaç çakıl taşı olabilir o kadar. Ancak bununla birlikte bu saldırının faillerinin bulunup, bu kiralık failler arkasında duran asıl failleri yargı önüne çıkarmak da boynumuzun borcudur.



Teröre destek veren gazetecilerimiz olursa, terörü destekleyen yayınlar yaparsak, darbeye su taşırsak bizim bu yayınlarımızı şiddet içermeyen şekilde, elinizde Molotof, yüzünüzde maske olmadan protesto edebilirsiniz. Ancak, ellerinizde silah, yüzlerinizde maske ile yaptığınız terör saldırılarının protesto olmadığını çok iyi biliyorsunuz. Bilmenize rağmen, terör ve protestoyu bile isteye ayırmıyorsunuz. Terörü kınayamıyorsunuz. Zaten elma ile armudu karıştırmayacak kadar cüz'i bir iradeye sahip olsanız, dünyanın terör ile alçakça saldıran tarafında olmazdınız değil mi?



Aramızdaki en büyük fark: Sizin elinizde Molotof, bizim elimizde kalem var. Size rağmen, yolda birkaç kişi kolumuzun altında özenle katlanmış olarak gazetemizle yürümemize kast etmenize rağmen, bildiğimiz yolda yürümeye devam inşallah.


Hepimize tekrardan geçmiş olsun.


#Vız Gelir
#yeni şafak saldırı
8 yıl önce
Aramızdaki fark: Sizin elinizde Molotof, bizim elimizde kalem var
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset