|
Bu kadınlar gününde de yeterince prezantabl değiliz

Şimdilerde pek görmüyorum ancak önceden iş ilanları için kullanılan bir tabir vardı: Prezantabl. İlk etapta "yeterlilik" olarak anlaşılsa da, prezantabl olabilmenin şartlarından birini de dekoltenizin olabilmesi oluşturuyordu. Sonuçta, başörtülü bir kadının hiçbir şekilde "prezantabl" olması, yeterli olması mümkün olmuyordu.



Şimdilerde durum biraz daha değişti, Türkiye'deki Müslüman dindar kadınlar, Ak Parti hükümetinin sağladığı imkânlar ile seçilme, okuma, çalışma gibi ihlâl edilmiş haklarına kavuştular. Ak Parti, birçok girişimle kadınlara yönelik pozitif ayrımcılığın önünü açtı. Türkiye ve hatta dünya ölçeğinde "kadın hakları" konusunda bir takım iyileştirmeler oldu. Özellikle KADEM, TÜRGEV gibi kurumlar sayabileceğim örneklerin en başında geliyor. Bunların hepsi her anlamda sevindirici...



Yüzünüzü dünyaya dönüp, küresel ve kültürel işgalin uluslararası boyutuna baktığınızda, birçok işgalin bahanesi olarak "kadının" sunulduğunu görürsünüz. Burada “prezantabl" olmanıza gerek yoktur, mağdur olmanız kâfidir. İslâm karşıtlığı üzerinden doğrudan bir işgal gerekçesi üretemeyen seküler dayatmacılar için "kadın" konusu muazzam bir bahanedir. Afganistan'a, Irak'a kadınları "özgürleştirmek" için gitmişlerdir. Sonuçta elde var; istismar ve işgal.



Özellikle İslâm'ı fundamentalizm ile ilişkilendirmeye çalışanlar için "kadın" konusu iyi bir malzeme, feminizm ise iyi bir araçtır. Müslüman dindar bir kadınsanız eğer, onlara göre "erkek egemen bir dinin" kurban ettiği, düşünemeyen, kendi kararlarını veremeyen varlıklarsınızdır ve bir şekilde sizi "prezantabl" bir hale sokarak "düştüğünüz yanlıştan" çekip kurtarmak isterler. Sonuçta elinizde Irak hapishanelerinde tecavüz sonucu doğan çocuklarını büyütmek zorunda kalan anneler, Afganistan sokaklarında bacakları insansız hava araçları ile kopmuş kadınlar kalır. Sonuçta elde var; acı ve gözyaşı.



Oysa Yahudiler içerisinde, kadını giyim konusunda yapılan kısıtlamalar konusunda kimseden ses çıktığını hiç duymazsınız. İsrail meclisi Knesset'te kıyafet yönetmeliğine göre dizden 5 cm yukarıda kalacak şekilde mini etek giymek yasak. Yine Yahudi inancı içerisinde regl olan kadınlar "pis" kabul ediliyor ve ellerinden bir şey yenmiyor. Miras konusunda yine kadının hakları erkeğin haklarına göre daha az lâkin İslâm'a bu konularda eleştiri yöneltenlerin hiçbirisi aynı konularda Yahudilik'teki durumları eleştirmiyor. Sonuçta elde var; riyâkârlık ve ikiyüzlülük.



Mevzumuz elbette bununla da sınırlı değil, siyasetten ve dinden giriş yaptığımız yazımızda, sokağa dönecek olursak yolda yürürken içerisinde kadının geçtiği en çirkin ifadelerin kullanılmasından da olması gerektiği gibi rahatsızlık duyulmuyor. Maalesef her sokağa çıkıp, insanlarla kaynaştığımızda bir kendini bilmezin ağzından dökülen çirkin ifadeleri duyuyoruz, ağızlar öyle bozulmuş ki, kullandığı her kelimenin başına çirkin ifadeler eklemeyi alışkanlık haline getirmiş tiplemeler var. Sonuçta elde var; utanç ve kızgınlık.



Kadın olmanızın zorlukları, inancınızdan, inancınıza yönelik riyâkâr tavırlardan, işgal bahanesi olmanızdan da ibaret değil. Bizler gibi az biraz göz önünde olup, konuşma ortamı buluyorsanız, fikirleriniz beğeniliyorsa, bir kesim tarafından yine kadın kimliğiniz aşağılanarak hedef alınıyorsunuz. Size düşünsel anlamda cevap verecek kapasiteye sahip olmayanlar, en ucuz ifadeleri kullanarak cevap veriyorlar. Daha da vahimi, aidiyet hissettiğiniz ortam bir takım dengeler gereği bu tip durumlarda yanınızda durmuyor, size bu çirkinliği yaşatanlara hak ettikleri türden cevap vermiyor, çirkinler ise bundan yüz bularak aynı çirkinlikleri devam ettirmeye çalışıyor. Sonuçta elde var; konuşmaya korkma, kırgınlık ve yalnızlık.



Bizim meselemiz bununla da bitmiyor; kadına dair iyi işler yapan kurumlar, bir takım denge meraklıları tarafından öyle bir ele geçirilmiş ki, o kurumlarda kendilerince "prezantabl" olanları istihdam ediyor, kendilerine biat etmeyenleri tecrit ediyor, böylelikle hem kadınlara hem de kadınlar için istihdam edilen kurumlara zarar veriyorlar. Sonuçta elde var; öfke ve bıkkınlık.



Bitti mi; hayır! Bir de vitrin var, görüntü, yani milenyum için her şey demek olan "imaj" var. Her mevzu için belli bir kadın kotası, her kadın kotası içinse belirlenmiş "başörtülü" kotası var. "Eh dünyaya hitap ediyoruz, öyle her yere başörtülüleri doldurmayalım, azıcık seküler, laik görüntü verelim, imajımız zedelenmesin ama bizim kızları da hor görmeyelim şuraya iki kişilik kontenjandan başörtülüleri koyalım" diyenler de var. Sonuçta elde; öfke, kırgınlık, bıkkınlık, yalnızlık, utanç, riyâkârlık var mı, var?



Söylesenize elinizde kalan tüm bu olumsuzluklar ile ne yapardınız?


İki seçeneğiniz var; ya küsecek ve kendi kabuğunuza çekileceksiniz ya da baktınız tüm bunların alaşağı edilmesi için tek çare "güçlü" olmak işte o zaman güç neredeyse oraya yöneleceksiniz. Bazen "güç" erkekleşmekle olur; erkekleşeceksiniz. Bazen bir "güçlü"den medet ummakla olur; bir "güçlü"ye boyun eğecek, nemalanmaya çalışacaksınız ve hatta tüm etik ve ahlâki olanı hiçe sayacaksınız. Bazen de güç çalışmakla olur; durup dinlenmeden çalışacaksınız. Son tercih her zaman sizi menzile ulaştırmayacak ancak etik ve ahlâk gibi kriterleriniz varsa son şıktan başka çareniz de yok ama uyarayım, elinizde yer yer kırgınlık olacak, keder olacak, bıkkınlık olacak, her gün kendinizi yeniden ikna etmeye çalışacaksınız, savaşmak zorunda kalacaksınız, yalnız kalacaksınız, asla "prezantabl" sayılmayacaksınız ama en azından en onurlu olanı tercih etmiş olacaksınız, gözünüz kesiyorsa buyurun sağdan, size ihtiyacımız var, 8 Mart Kadınlar Günü'nü kırgınlık ve öfke yerine, umut ve tebessümle kutlamak için size ihtiyacımız var.


#8 Mart Dünya Kadınlar Günü
7 yıl önce
Bu kadınlar gününde de yeterince prezantabl değiliz
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler