Bakın genel olarak insanları ifadeleri nedeniyle yermeyi doğru bulmam, muhalefet edebilirsiniz ancak bunun sınırları iyi belirlenmeli, seviye muhafaza edilmeli. Bakmayın, İnternet ve sosyal medya dönemlerinde, bir yumurta görselinin arkasına saklanan muhtemelen psikolojik sorunlu tiplerin türemiş olduğuna, onlar bir ölçü belirlemiyor, ortam bu olsa da muhalefet dilinde bir özeni, kendi seviyemiz de sorumlu olduğumuz kesimler de hak ediyor.
Akademideki çalışmalarım yoğun olduğu için bu ara pek televizyon izlemiyorum, makalelerden yorulduğum anda biraz Twitter üzerinden gündeme bakayım dedim, kıymetli gazeteci ağabeyimiz Nuh Albayrak Bey, bir televizyon programına konuk olan CHP Vekili Muharrem İnce'nin "Hayır" üzerinden yürüttüğü kampanyaya dair ifadelerini paylaştı, gerçekten insan bazen hayret ediyor; sonuna kadar "Hayır" diyorlar ancak ellerinde gerçeği yansıtmayan ifadeler, sorumsuz ve mesnetsiz açıklamalardan başka bir şey yok.
Sayın Kılıçdaroğlu, geçtiğimiz haftalarda başkanlık sistemi ile ilgili kendisine sorulan sorulara cevap verirken, "Hayır" diyeceği bu sistemi aslında bilmediğini de göstermiş oldu. Açıkçası CHP'nin referandum kararı ile ilgilenmiyorum, sadece cumhurbaşkanlığı sistemi hakkında hiçbir şey bilmeden hayır demeye kalktığı için bundan rahatsızlık duyup, duymadıklarını merak ediyorum.
CHP'nin yani Türkiye'nin ana muhalefetinin temel sorunlarından biri sorumsuzluk, CHP'liler katıldıkları yayınlarda bunu aşikar bir şekilde ortaya koymaktan da çekinmiyor. Yukarıda bahsettiğim İnce ve Kılıçdaroğlu'na ait
Kemal Bey'in bir parti başkanı olarak oy veremediği günler de malumuz.
İmdi, başında söylediğim gibi gerçekten bir yergi değil ciddi bir üzüntü duyuyorum. Bu nasıl bir muhalefet? Bu nasıl bir umursamazlık? CHP'nin bu ülkeye verdiği değer bu mudur? Maalesef budur! Diğer yönden kendilerine hiçbir özen göstermeyen CHP'ye kendi seçmeni nasıl oy veriyor?
Ak Parti'ye bakalım bir de, yok Ak Parti'li olduğum için değil, elimizi vicdanımıza koyup bakalım; 15 yıllık hizmet bir yana, şu cumhurbaşkanlığı sistemi konusunda Ak Parti içinde Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'dan başlayıp, tamamen gönüllülük içerisinde yürüyen Ak Parti teşkilatına kadar herkes geceli gündüzlü mesai harcıyor. Mevzuyu öğreniyor, ulaştığı yerlerde anlatıyor, soruları cevaplıyor, muhalefetin mesnetsiz iddialarını çürütüyor çünkü Ak Parti bu ülkeye ve bu halka geceli gündüzlü mesai harcayacak kadar değer veriyor.
Hatırlarsınız, referandum konuşmalarının başında tüm terör örgütleri referandumda "Hayır" oyu çıkması için canhıraş bir şekilde çalışmaya başlayınca, Ak Parti cephesi, "Terör örgütleri referanduma 'hayır' diyor" demişti de, muhalefet bu ifadeleri anladığı halde çarpıtarak "Hayır diyen teröristtir" şeklinde servis etmişti.
Cumhurbaşkanlığı sisteminin ne önerdiğini bu köşede uzunca yazdığım ve neden "Evet" diyeceğimi makul gerekçeler ile ifade ettiğim için yeniden içeriğe dönmeyeceğim, o içeriğe ek olarak hayır diyecek olanların tutumlarına ve kimliklerine bakarak da evet oyumu kuvvetlendirmeyi düşünüyorum. Çünkü benim ülkem, sorumsuzca davrananların fikir kırıntılarından çok daha büyük özeni hak ediyor.
Kılılçdaroğlu, 15 Temmuz'un "kontrollü darbe" olduğunu iddia ediyor, ellerinde belgeler varmış?
Sormak lazım;
Kemal Bey, madem kontrollü darbe idi, darbe gecesi güvenli bir yere sığınma ihtiyacı neden hissettiniz?
Kemal Bey, madem kontrollü darbe idi, neden 16 Temmuz gecesi "Bu ülke darbelerden çok çekmiştir. Aynı sıkıntıların yeniden yaşanmasını istemiyoruz" dediniz.
Kemal Bey, madem kontrollü darbeydi, olağanüstü toplanan TBMM Genel Kurulu'ndaki konuşmanıza neden darbe girişimini lanetleyerek başladınız.
Kemal Bey, madem kontrollü darbeydi, Yenikapı Mitingi'ne neden katıldınız?