|
Erdoğan'ın görüşme tutanakları sızdı; bir kez daha gurur duyduk
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Antalya'da G-20 zirvesi çerçevesinde 18 Kasım'da AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker ve Avrupa Konseyi Başkanı Donald Tusk ile yaptığı zirve toplantısının tutanakları sızdı. Gazete haberini Financial Times Gazetesinin Brüksel muhabiri Alex Barker'a dayandırmış.


Elbette mevzu bahsi geçen gazete ise haber ve içerik ne kadar doğru onu bilemiyoruz ancak eğer doğru ise bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak cumhurbaşkanımız ile bir kez daha gurur duydum diyebilirim. Zaten habere de “Erdoğan ile gurur duydum.” diyerek paylaşan bir Twitter kullanıcısı vasıtası ile ulaştım.



Malum haberi, Sputnik ve Diken ise genellikle olduğu üzere manipülatif başlıklarla vermeyi seçmiş.



Biz bunları geçerek gelelim habere, haberdeki diyaloglar ise şöyle:



Erdoğan, “iki yılda 3 milyar Euro mu, 6 milyar Euro mu?” sorusunu yöneltiyor. Juncker'in “3 milyar Euro” yanıtını vermesi üzerine ise, Erdoğan şu tepkiyi gösteriyor;


“Sonuçta bizim bu paraya ihtiyacımız yok. Bulgaristan ve Yunanistan'a kapıları açarız. Ve mültecileri de otobüslere bindiririz. Eğer iki yılda 3 milyar Euro diye ısrar ediyorsanız, daha fazla konuşmaya da gerek yok. Yunanistan Euro krizi sırasında AB'den 400 milyar Euro aldı. Vereceğiniz paranın bir bölümünü Suriye'de kuracağımız güvenli bölgede harcarız ve böylece mülteci krizini çözeriz.”


Juncker bunun üzerine, “Türkiye bizden hiçbir zaman resmen para istemedi ki” diyor ve ekliyor;

“Türkiye 4 yılda sığınmacılar için 8 milyar Euro harcadı..”


Tam bu noktada Erdoğan araya giriyor:


“O para kamplar için kullanıldı. Bizim insani bir yaklaşımımız var. Kızlarım güneydeki sığınmacı kamplarını ziyaret etti ve oradaki durum nedeniyle ağlayarak döndüler…”


Tusk araya girerek, “Türkiye'dekinden daha iyi bir kamp görmediğini” söylüyor. Ardından sözü Yunanistan'a getiriyor; “Yunanistan'a verilen destek sadece bu ülke için değildi, Euro bölgesi içindi. Dolayısıyla bu rakamları birbirleriyle karşılaştırmak doğru değil..”


Tusk'ın bu çıkışı üzerine şu diyalog geçiyor:


- Erdoğan:
Anlaşma olmazsa ne yapacaksınız? Mülteciler öldürecek misiniz?


-Tusk:
Mülteciler için ABR'yi daha az çekici yapabiliriz. Ama istediğimiz bunu yapmak değil.


-Erdoğan
: AB, Türkiye kıyılarına vuran bir ölü çocuktan daha fazlasıyla karşı karşıya kalır. 10 bin olur, 15 bin olur. Bununla nasıl başa çıkacaksınız? Paris saldırıları fakirlik ve dışlanmışlık nedeniyle gerçekleşti. Bu insanlar eğitimsiz. Avrupa'da terörist haline gelebilirler. Biz hem IŞİD'le hem PYD ile, tüm teröristlerle mücadele ediyoruz.


Söz buradan, AB'nin 2015 yılı Türkiye ilerleme raporuna geliyor. 1 Kasım seçimleri nedeniyle, AB Türkiye ilerleme raporunu açıklamayı geciktirmişti. Juncker bu geciktirmeyi gündeme taşıyor;


- Juncker:
Türkiye'deki seçimler bitene kadar ilerleme raporunu açıklamayı ertelediğimizi de lütfen not edin. Bu gecikme nedeniyle çok eleştiri aldık. İş paraya gelince de, Donald (Tusk) ve ben miktarları konuşmayı sürdürebiliriz. Ancak net olmaya ihtiyacımız var. Önümüzdeki iki hafta içinde yeni başlıklar açabiliriz.


- Erdoğan:
AB ilerleme raporunu geciktirmeniz, Ak Parti'nin seçimi kazanmasında etkili olmadı. Zaten rapor da kendi başına bir hakaret. Kim hazırladı bu raporu ? Nasıl böyle bir raporla bize gelebiliyorsunuz? O rapordaki gerçek Türkiye değil. Hiçbir zaman gerçeği öğrenmek için bize gelmediniz. Bunun gibi raporlar yüzünden Türk vatandaşlarının çoğu AB üyesi olmak istemiyor. Ayrıca yaptığımız onca ilerlemeye rağmen hala başlık açılmadı. Eskiden AB zirvelerine davet edilirdik. Ancak 11 yıldır bizimle görülmek istemiyorsunuz. Son beş yıldır da yeni bir başlık açılmadı.


-Juncker
: İlerleme raporu bizzat sizin isteğiniz üzerine geciktirildi. Yoksa neden bunu geciktirip o kadar eleştiriyi kabul edelim. Sizin AB ile uzlaşmak istediğinizi sanıyordum. Ancak şimdi kendimi kandırılmış hissediyorum. Avrupa Konferansı 2004′ten sonra devam etmedi. Ancak şimdi bunu yeniden düşünmenin zamanı geldi.


-
Erdoğan
: Bugüne kadar verdiğiniz bir şeyi, tek bir şeyi söyleyin…


-Juncker:
Kaynaklar toparlanıyor, üyelik süreci konusunda da hazırız. Vize muafiyeti bunu hızlandıracak. Ancak bu kararları almak AB açısından kolay değil.


- Erdoğan:
AB, Türkiye için hiçbir şey yapmadı. Para da zaten Türkiye için değil sığınmacılar için. Bir de üstüne, üyelik öncesi fonları kullanmayı düşünüyorsunuz. Ortada hiçbir şey yok. Başlıklar açılmadı. 53 yıl bekledik. Bizimle alay ediyorsunuz…


- Juncker:
Bu 53 yıl boyunca Türkiye her zaman demokrasi değildi.


-
Erdoğan
: Büyük bir savaşa giren Almanya da, İngiltere de değildi. Yunanistan da, Portekiz de, İspanya da demokrasi değildi. Türkiye'yi Lüksemburg'la bir tutamazsınız. (Juncker eski Lüksemburg Başbakanı idi) Lüksemburg Türkiye'de bir ilçe büyüklüğünde.


-Juncker:
Anlaşmayı 15 gün içinde sonlandırmamız gerek. Bu konuda çok çalışıyoruz. Ayrıca sizi Brüksel'de prensler gibi ağırladık


-Erdoğan:
Prens gibi mi? Tabi ki öyle ağırlayacaksınız. Ben bir üçüncü dünya ülkesini temsil etmiyorum.


-Juncker:
Avrupa Birliği artık 28 üye ülke artı aday ülke zirvesi yapmıyor. Ancak Türkiye için bunu yapmaya hazırız.


-Erdoğan:
Ben de olsam öyle yapardım. Bunu benim yüzüme vurup durmayın. Ben 80 milyon kişiyi temsil ediyorum. (Avrupa Konseyi Başkanı Tusk'a dönerek) Juncker'in böyle konuşması saygısızlık. Başlıklardan bahsediyoruz ama ortada hiçbir şey yok. Avrupa'nın Türkiye'yi almak istemediğini düşünüyorum. Eğer böyleyse, bunu bize açıkça söyleyin. Hepimiz rahatlarız. Ve Juncker, o raporun mu seçimleri kazandırdığını düşünüyor. Siz bizim tüm sığınmacıları almamızı da istiyorsunuz

.”



Türkiye, neredeyse kurulduğu günden bugüne kadar, ABD ve Avrupa karşısında yenik ve geri kalmış bir psikoloji ile duruyordu. Bülent Ecevit'in, Clinton karşısındaki o üzücü fotoğrafı bu ülke için ciddi bir yara idi. Ülkenin seküler, laikçi, aydın geçinen kesiminin psikolojisi ise geçtiğimiz haftalarda ABD Başkan Yardımcısı Biden ile çekindiği fotoğrafını bir ergen gibi paylaşan Aslı Aydıntasbaş, selam verdiği Cüneyt Özdemir'in çocukça sevincindeki yüz kızartıcılıktan farklı değildi.


Bugün ise durum çok farklı, Batı karşısında dimdik duran bir önder eşliğindeki bir Türkiye var. Sorun da zaten tam olarak burada başlıyor; Batı karşısında yönetemediği bir Türkiye istemiyor, Erdoğan ile devam eden bir Türkiye, Batı'nın çarkına çomak sokuyor. Dolayısı ile mülteciler krizi, Paralel Yapı'yı gözetme, PKK'lı teröristlere silah sağlama, AB konusunda ayak diretme, Gezi gibi darbe kalkışmalarını destekleme gibi müdahale biçimleriyle Batı, Türkiye'nin önünü kesmek istiyor.


Son tahlilde, daha ileriye yürüyecek bir Türkiye için Erdoğan ve Ak Parti şart, ki bu da ülkenin şimdilik Batı ve Batı'nın Rusya ile İran'dan da destek alarak ülkeyi daha da zora sokacağını gösteriyor, Türkiye'de kalıcı bir refah ortamı için zora girmeyi göze alarak, bildiğimiz yolda yürümeye devam etmek zorundayız. Zira bir kez tökezlersek, bir daha doğrulamayız.








#​Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
#Sözcü
#AB
8 yıl önce
Erdoğan'ın görüşme tutanakları sızdı; bir kez daha gurur duyduk
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak