|
İhtilallerin terbiye ettiği İslâmcılık

Geçtiğimiz seçimlerde, MHP''nin İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayının ismi Müsavat Dervişoğlu idi. Aslında Fatsalı bir aileden... Hukukçu bir babanın oğlu... Nail Dervişoğlu''nun...

Rivayet o ki merhum Nail Bey, Türkiye''de neye ihtiyaç varsa, neyin sıkıntısı çekiliyorsa onları çocuklarına isim olarak vermeye ahdetmiş.

VE çocuklarına şu isimleri vermiş: Adalet, Müsavat, Hürriyet.

İttihad ve Terakki''nin Fransız Devrimi''nden muktebes o ünlü sloganının tamamlanabilmesi için eksik kalan isim: ''Uhuvvet'' (Kardeşlik).

Adalet bizde kız çocuklarına verilen isimlerdendir. Meselâ ünlü romancımız Adalet Ağaoğlu, ilk akla gelenlerden.

Acaba niçin?

Adalet, ele geçirilmesi çok güç olan bir sevgilinin adıdır da onun için. Tıpkı hürriyet gibi, hikmet gibi.

* * *

Düşünce kodlarımız ''adalet''in kolaylıkla baş tâcı edilmesine izin verdiği gibi müsavat''ın da baş tâcı edilmesine izin vermemiş.

Bir düşününüz lütfen, adalet''in Türkçesi bile yok! Oysa müsavat''ın Türkçesi var: eşitlik. Kezâ hürriyet''in de, uhuvvet''in de: özgürlük ve kardeşlik.

Yanyana düşünelim: Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik.

Hani, adalet''in Türkçesi nerede?

Yok! Tıpkı hakikat gibi, aşk gibi.

Bir düşünelim bakalım, hakikat karşısında gerçek''in, adalet karşısında eşitlik''in ne değeri olabilir?

Acaba hakikat ve adalet karşısında ''gerçek'' ve ''eşitlik'' kelimeleri niçin daha cılız, daha hafif, daha yoksul görünüyor?

İnanınız, nedeni psikolojik değil! Alışkanlık ise hiç değil!

Hürriyet''in karşısına ''özgürlük'' kelimesini koyunuz, bu sefer tam aksi olacak ve ''özgürlük'' size ''hürriyet''ten daha etkileyici, daha tercih edilir bir sözcük olarak görünecektir. Çünkü ''hürriyet'' kelimesi Osmanlı''nın son dönemlerinde —yine Fransız Devrimi''nin etkisiyle— uydurulan kelimelerdendir. Düşünce geleneğimizde de ciddi hiçbir karşılığı bulunmamaktadır.

''Özgürlük'' modern bilincimizin bir parçası. daha telâffuz edilir edilmez heyecanlanıyoruz. Oysa ''hürriyet'', sadece bir gazetenin adı.

Adalet kelimesinin Türkçe''de uydurulmuş yeni bir karşılığının olmaması, terim olarak çok köklü tanımlarının olmasından. Binbeşyüz yıllık bir duygu ve düşünce geleneği kendisini bu kelimeyle ifade etmiş, ve kelimeyi ıstılah (terim) haline getirmiş, bu durumda modernlerin fazla seçeneği olamaz!

Ahlâk kelimesinin Türkçesini bulmak kolay mı sanıyorsunuz? Ya da ''sanat'' veya ''şiir'' kelimelerinin? Roman''ın adı ''roman''! ''Hikâye'' yerine de dileyenler ''öykü'' desinler! Şiir''i ne yapacaksınız, nasıl Türkçeleştireceksiniz?

Bilincin kodları kolay değişmez.

* * *

Geçen hafta günümüzde adalet''ten anlaşılanın, en çok, belli belirsiz bir ''sosyal adalet'' kavramından ibaret olduğunu söylemiş ve Mısırlı düşünür Seyyid Kutub''un II. Dünya Savaşı''ndan sonra yazmış olduğu "el-Adalet''ul-İctimaiyye fi''l-İslâm" adlı kitabına atıf yaparak bu kitabın Türkçesinin 1960''lardaki politik kullanımına işaret etmiştim.

Bu kitap, "İslâm''da Sosyal Adalet" adıyla tam üç kez Türkçe''ye çevrildi. İlki 1962''de Yaşar Tunagür-M.Adnan Mansur tarafından (Cağaloğlu Yayınları) çevrildi. Daha sonraki iki çevirinin üzerinde Beşir Eryarsoy ve Harun Ünal imzaları var. (Arslan Yayınları ve Hikmet Neşriyat).

İlki 60 ihtilâlinin ardından, diğerleri 80 ihtilâlinin. Belki de tesadüftür diyebilirsiniz. Belki de öyledir, bilemiyorum.

Bildiğim, farkettiğim sadece o yıllara ilişkin kısa bir anı notu.

İsmail Kazdal''ın "Serencam-Anılar" adıyla beş yıl önce yayımlanan hatıratından.

Arabaşlık şöyle: "Kullanıldık mı?"

İsmail Kazdal''ın açıklama ve yorumlarıysa atom bombası şiddetinde:

— "Çalışmalarımızın derin ve de kutsal devlet tarafından kullanıldığını anladığımda komaya girmiştim altmışlı yılların ikinci yarısından sonra. Rahmetli Seyyid Kutub''un Türkçeye çevrilmiş olan ilk eseri İslâm''da Sosyal Adalet adlı kitabı çeviren Diyanet İşleri Başkan Vekili Yaşar Tunagür''ün MİT Müsteşarı [Mehmet] Fuat Doğu''nun ajanı olduğunu duyduğumuzda aklımız karışmıştı doğrusu. Devlet, yani asker ne maksatla Seyyid Kutub gibi radikal ve de fundamental bir Arab''ın (ki devlet koyu bir Arap düşmanlığını politikası haline getirmişti) çevirtsin ve neşir etsindi ki. (…) 61 anayasasıyla gelen yeni Marksist akımlar doğrudan insanın günlük ihtiyaçlarına hitap ediyor ve fakir halkın büyük fedakârlıklarla üniversiteye gönderdiği çocuklarını kolaylıkla avlıyordu. Bu durumda mücadele için sosyal dengeleri sağlayan İslâm''dan başka alternatif kalmıyordu devletin elinde. Zaten, ekonomik eşitlik anlamındaki "Sosyal Adalet" avazeleriyle ortalığa dökülen Marksistlerin bu sloganını boşa çıkarmak için, tercüme ettirilmiş ilk kitabın adına "İslâm''da Sosyal Adalet" adı konmuş ve bu slogan Marksistlerin elinden alınmaya çalışılmıştı." (s. 271-272, Pınar Yay., İstanbul, 2004)

Adalet''in toplum ve siyaset düzlemindeki anlam serüveni yeterince şaibelidir.

Bu yüzden biz haftaya adalet''i bir felsefî kavram olarak inceleyeceğiz. Bilinmeyen ve unutulmuş olan hâliyle. İnsanlara değil insan''a, kalabalıklara değil bireye lâzım olan hâliyle.

Not: 14 Nisan''da Atatürk Kitaplığı''nda, 16 Nisan''da ise Altunizade Kültür Merkezi''nde. [Soru şu: Kendime karşı nasıl âdil olabilirim, hem hâkim, hem mahkum iken?]

15 yıl önce
İhtilallerin terbiye ettiği İslâmcılık
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’