|
Artık bayramlarda çocuklar kapıları çalmıyor Bahriye…

Yeşil harelere bürünmüş masmavi gözlerini dedesinin elindeki büyük kutuya kilitlemiş,

Yan yana dizildiği kardeşleriyle birlikte bayramlık paketlerinin kurdelesini açmak için, nefesini tutmuş bekliyordu Bahriye…

İstanbul’un direkler arasındaki eğlenceleriyle geçen Ramazan Ayı’nda hiç yaramazlık yapmamış,

Güneşin ip gibi göründüğü sahur sofralarında niyetlendiği tekne oruçlarını, sabırla tutmuştu.

Artık yeni bayramlıklarını giyip, kardeşleri ile birlikte Ramazan Bayramı’nı karşılama zamanıydı.

Dedesi, dizlerinin boyunu ancak iki parmak geçen torunlarının yanına eğilip elindeki hediyeleri dağıtmaya başladı.

Bahriye, heyecanla bembeyaz kutuya dolanmış pembe kurdeleyi çözüp, bayramlıklarıyla tanıştı.

Kutunun içindeki masmavi bir elbise ile kırmızı ayakkabıların parıltısı ile merhabalaştı.

Sarı lüle saçlarını sarkıttığı yastığının başköşesine yerleştirdi yeni bayramlıklarını Bahriye.

Sanki bayramlıkları sabaha kadar başka bir çocuğa gider diye, kalbi kıpır kıpır atarak;

Bir o yana, bir bu yana döne döne uykuya teslim oldu küçük kız.

Sabah uyanınca heyecanla zıplayıp, bayramlıklarını üzerine giydi Bahriye.

Hemen avluya koşup, türlü yemeklerin donattığı kocaman sofranın kenarında beklemeye başladı.

Heybetli dedesi avluya inince, kardeşleri ile birlikte yanına usulca yaklaştı.

Kocaman ellerini “Bayramın mübarek olsun dedeciğim” diye öptüğü dev adamın gözünden iki damla yaş düştü.

Yetim torunları ellerini öperken, Yemen Cephesi’nde şehit düşen oğlunun naaşına kavuşamamanın acısı düşmüştü yaşlı adamın göz bebeğine…

Kardeşleri ile birlikte hem evdeki büyüklerin hem de komşularının bayramını kutlayan Bahriye,

Renk renk mendillerde saklanmış çeyreklikler, şekerler, davullar ve zurnalar eşliğinde meydanlara kurulmuş bayram eğlencelerine doydu.

O bayram, Bahriye’nin İstanbul’daki geleneksel bayramı ve bolluğu yaşadığı son bayram oldu.

Kutular içinde gelen bayramlıklar ve meydanlara kurulan Ramazan eğlencelerinin yerini, memleketteki savaş kıtlığı aldı.

Savaş bitti ama kıtlıklar uzun yıllar boyunca bolluklara dönüşemedi.

Gelin gittiği evde, anahtarı kayınvalidesinin belinde duran kilerin eşliğinde bayram sofraları hazırladı Bahriye senelerce.

Ama yıllar geçse de, her bayram çocukların yüzünü güldürmeyi ve geleneklerini sürdürmeyi unutmadı Bahriye.

Torunlarının çocuklarını görene kadar; kapısını çalan bayram çocukları için mendillerin içine yerleştirilmiş bozuklukları ve bayram şekerlerini hazırlamayı hiç ihmal etmedi.

Benim için; her bayramda onun mis kokulu ellerini öpmek en büyük bayram harçlığımdı.

Her bayram harçlığımın yanında, bana hayatın ilklerini de öğretmeyi ihmal etmedi Bahriye.

Hediye ettiği görgü kitabını bir solukta okumak, öğrettiği ev işleri sayesinde ördüğüm ilk tığ işi el bezim, ilk kez ütülediğim gömlek…

Benim için her bayram, onun yeşil hareli mavi gözlerinden akan yaşlara karışan bayram hikayeleri ile çok kıymetliydi.

Bahriye’nin türküleri ve öğretilerine karışan bayramlar da zamanla geçiverdi.

Derken, bayram çocuklarına hazırladığı mendilleri veremez oldu Bahriye.

Onu en son görmek istediğimde, “Onu eskisi gibi hatırla” diye beni geri döndürmek isteyenlere rağmen, dayanamadım, gittim.

Tanımadı beni Bahriye…

Kollarının arasındaki oyuncak bebeğini gösterdi ve bana kim olduğumu sordu.

Dakikalarca kendimi tanıtıp, yaptıklarımı anlattım ama nafile.

Hıçkırıklara boğulduğumda, dudaklarını büküverdi küçük bir çocuk gibi…

O an Bahriye’nin artık çocukluk zamanına döndüğünü ve beni unuttuğunu anladım…

Bahriye büyükananemin vefatı ile, benim çocukluk bayramlarım ve Türkiye’deki eski bayramlar da hayattan göçtü gitti.

Kayseri’de Ramazan Bayramı'nda şeker toplamaya giden üç çocuğun komşuları tarafından katledilmesine,

Bir bardak su içmek için girdiği komşu evinde öldürülen başka bir çocuğun acısı karıştı…

Sen iyi ki; bugünün bayramlarını görmeden göçtün gittin Bahriye.

Çünkü bayramlarda çocuklar kapıları çalmıyor artık…

Kimi çocuklar; savaşın gölgesindeki harabeye dönmüş evlerin kırık kapılarını çalamaz,

Kimi çocuklar; bayramın tatile dönüştüğü zamanda kapı çalmayı bilmez,

Kimi çocuklar ise komşularına dahi güvenilmeyecek bir dünyada, bayramda kapı çalmaya korkar hale geldi.

Senin yaşadığın bayramlar, bayram çocukları için hazırladığın mendiller, üçüncü nesile aktardığın gelenek ve adap;

Bugün, torun çocuğunun kaleminden dile gelen ve unutulmuş bayramları, bayram çocuklarını vicdanlara hatırlatan bir köşe yazısından ibaret artık…

#Ramazan Bayramı
#Çocukluk
7 yıl önce
Artık bayramlarda çocuklar kapıları çalmıyor Bahriye…
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi