Uluslararası politika uzmanı
, geçtiğimiz günlerde Fransız televizyonuna Türkiye'deki
nu canlı yayında şöyle değerlendirdi:
“Türklerin yaptığı başvurular (çözüm arayışları) inanılmaz. Ama hiç bir yere varamazlar. Çünkü Erdoğan bunların hepsini adeta kilitleyecek. Bunun
nın tek bir yolu var. O da
Canlı yayında adeta suikast fermanına imza atan
Defarges için her hangi bir hukuki uygulanmadı
Fransız makamları konu ile ilgili açıklama dahi yapmadı.
İsviçre'nin başkenti Bern'de
PKK yandaşlarınca düzenlenen
platformunu kaplayan pankartta;
“Erdoğan'ı öldürün” yazısına, şakağına silah doğrultulmuş Erdoğan'ın fotoğrafı eşlik ediyordu.
(O pankartı gördüğümde aklıma
geldi. Bir de onun şakağına silah dayanmış teröristin fotoğrafını buzlamadan manşetten verenler …)
üzerindeki baskıda, platformdaki Erdoğan'ın şakağına dayanmış silah resmi ve #KillErdoğan (Erdoğan'ı Öldür) yazısı
Bern savcısı Christoph Scheurer, pankart ve tişörtlere yönelik dava açmayacaklarını, eğer biri bu tişört ile kamuoyuna çıkarsa durumun değişebileceğini söyledi.
Almanya'da %63 “evet” oyuna imza atan bazı gurbetçiler de, bugünlerde sıkıntılı günler yaşıyor.
Brühl kentinde Türk vatandaşlarının posta kutularına “Erdoğan'ı destekleyenler ülkeyi terk etsin"
tehditlerinin olduğu bir mektup bırakıldı.
"Almanya'daki Erdoğan'ı sevenler..."
Çocuklarınızın ve kadınlarınızın daha rahat ve özgür yaşayabilmesi için
ailelerinizi de alıp bu ülkeyi terk etmenizi istiyoruz"
Kadıköy'de referandum kararını tanımayan 'hayır' protestocularının ezanı yuhalaması
"Adil Gür'ün posterinden dart kadranı yapıp stres atın" tavsiyesi,
CHP Milletvekili Bilgehan
'ın sosyal medya hesabından, “Her türlü zorbalığa rağmen,
bu ülkenin yarısı cesur ve namuslu
Şimdi yaşadıklarımızı tersine çevirip düşünelim;
Türk televizyonuna konup olup,
Fransa politikası için canlı yayında “Fransa Cumhurbaşkanı için son çözüm suikast” dese,
İsviçre seçimleri için Türkiye'de miting yapılsa ve o mitinge katılanlardan biri
“İsviçre Başkanını Öldürün” yazılı siyah tişörtünün üzerine İsviçre Başkanının başına silah dayanmış fotoğrafını bastırıp gezinse,
Türkiye'de yaşayan Alman vatandaşlarının posta kutularına
ailelerinizi de alıp bu ülkeyi terk etmenizi istiyoruz” diye tehdit mektubu bırakılsa,
Tepki görmediğimiz Avrupa ülkesi ve kurumu kalmaz, yaptırım ve cezalarla taçlandırılırdık.
Referandumda “evet” değil “hayır” çıksa.
Anadolu'nun herhangi bir yerinde
referandum kararını tanımayanlar tarafından “evet” protestosu düzenlense. Protestocular halkın kutsal değerlerinden birini yuhalasa,
seçmene “X'in posterinden dart kadranı yapıp stres atın” yazsa,
Referandumda “evet” çalışması yapan herhangi bir milletvekili
“Her türlü zorbalığa rağmen, bu ülkenin yarısı cesur ve namuslu ya” diye paylaşsa,
Provokasyona imza atan isimler “halkı kin ve nefrete teşvik”ten cezalandırılıp, günlerce sosyal medyada tartışılırdı.
Avrupa'daki Erdoğan nefreti ve suikast söylemleri Erdoğan ve gurbetçiler için ne kadar tehlike arz ediyorsa; Türkiye'deki 'hayır'cı görünümlü provokatif söylemler de, seçimi geride bırakmış “evet” diyen seçmenler için o kadar tehlike arz ediyor.
Gezi'ye destek vermediği için
tecavüz haberine etiketlenen
, oy tercihi bahane edilip
sosyal medya, telefon ve mail yoluyla alenen tehdit ve taciz edilip yasaklara tabi tutulan
, makalelerine yorum yapan
ailesine dahi küfredilenler beni daha iyi anlayacaktır…
Cepheler üzerinden birilerine ayar vermeye çalışanlara, siyasi ahlakını edepsizliğine peş keş çekenlere karşı milletin birlik ve beraberliği en büyük şamardır.