Dünya’da omikron varyantının neden olduğu vaka sayısı artarken, başta Avrupa ülkeleri olmak üzere ülkeler yeni kısıtlamaları hayata geçiriyor. Bu kısıtlamalar, Kovid-19 salgınının hızını azaltmayı hedeflese de ekonomiler için başta ekonomik toparlanmayı sekteye uğratma ve enflasyonu tetikleme hususunda endişeleri de beraberinde getirmektedir.

Omikron varyantının diğer varyantlar kadar ölümcül olmadığı konusunda genel bir kanı olsa da artan vaka sayılarının neden olduğu endişe ile birçok ülkede uygulamaya konulan yeni kısıtlamaların özellikle ekonomik döngünün devamı için gerekli olan harcamalar üzerinde olumsuz etkisi olduğu açıktır.

Ekonomilerin toparlandığı ve tedarik zincirlerindeki aksaklıkların tam olarak giderilmese de kısmen düzeldiği bu dönemde, salgının yeniden artması ekonomiler için bir tehdit unsuru olmaya devam etmekte ve getireceği yeni kısıtlamalar da dünya ekonomisi için endişeye neden olmakta.

Diğer yandan örneğin Almanya gibi ülkelerde, üçüncü yani hatırlatma doz aşıların zorunlu olduğu, aşı olmayanların ise teste gitme zorunluluğunun olması hem yeme içme sektöründe hem de alışveriş yerlerindeki hareketliliği azalttığı gibi bu sektörlerin salgında karşılaştıkları sorunların tekrar yaşamasını da beraberinde getireceği öngörülmektedir.

Dolayısıyla, ekonomileri tehdit eden omikron varyantının neden olduğu salgın ile beraber, üretimin olumsuz etkilenme ihtimali ve üretilen malların nakliyesinde yaşanacak olası sorunlar öne çıkan temel endişelerdir. Bu endişeler, başta tedarik zincirlerinin bozulmasına ve dolayısıyla artan talep nedeniyle arz miktarındaki düşüşler ile birlikte fiyatlar yani enflasyon üzerinde baskı oluşturacağı beklenmektedir.

Bu süreç, enflasyonun bir çok gelişmiş ülkede yüksek seyretmesi nedeniyle yaşanılan hoşnutsuzlukları daha da arttırmaktadır.

Omikron varyantının neden olduğu yeni vaka sayındaki artış, ekonomide karar vericiler açısından planlanan politikalarda yeni bir düzenlemeye zorlar mı?

Kovid-19 salgının başladığı 2019 yılının sonlarından bu yana bir çok ülkede uygulanan farklı politikalar ile bir yandan ekonominin toparlanması, diğer yandan harcamaların artışı için verilen destekler ve hibeler aracılığıyla ekonomik döngünün sürdürülebilmesi, ekonomik büyümenin sağlanması ve istihdamın artırılması hedeflenmişti.

Ancak, salgın ile geçen süre içerisinde ekonomiler toparlanırken, başta da para ve maliye politikaları ile talepteki artışı karşılayamayan malların arzındaki sorunlar, emtia fiyatlarındaki hızlı artışlar, enerji gibi bazı sektörlerde yaşanan ciddi darboğazlar ve uluslararası ticarette yaşanan aksaklıklar, enflasyonu dünyanın esas meselesi haline getirdi.

Avrupa ülkelerinin ve ABD’nin ekonomisinde salgın ile beraber yaşanan enflasyonun düşürülmesi için para politikasındaki daraltıcı önemler, en önemlisi de faiz artışının gündemde olduğu bir döneme denk gelmesi, ekonomik toparlanmanın yavaşlaması açısından kritik bir süreç olacağını düşündürmektedir.

Acaba bu durum, birçok ülkeyi ekonomik büyüme ile enflasyon arasında bir tercihe mi zorluyor?

Açıkçası bu sorunun cevabı da salgının seyredeceği sürece bağlı.