Demba Ba, Mbia, Ersan derken Jakson Martinez'in 42 Milyon Euro gibi bir bonservis bedeliyle Çin'e transfer olması futbol piyasasında birkaç yıldır yaklaşmakta olan “Çin gerçeğini” yeniden gündemin merkezine taşıdı. İlk bakışta geçmişte ABD'de uygulanan daha çok “veteran” sıfatına uygun yıldız oyuncuların transferi ile futbolu canlandırma hamlesine benzeyen “Çin işi” yakından incelendiğinde pek de öyle görünmüyor.

Evet Çin kulüplerinin abartılı bütçelerle oyuna girmesi, bu bütçelerin oyunun üretmediği, yakın zamanda üretmesinin de mümkün olmayan rakamlar olduğu gerçek. Ama Çin'de olan biten aslında iki yönlü bir çalışma tıpkı Manchester City'nin yaptığı gibi… Bir yandan oyunun popülerleşmesi için dünyaca bilinen yıldızlar transfer edilirken diğer yandan da futbolun okullaşması anlamında müthiş bir çalışma var Çin'de. Örneğin, 2017 yılına kadar 20 bin okulda futbol sahası yapılması hedeflenmiş. Ama asıl ilginç ve dikkat çekici olanı Çinli genç futbolcuların 19. yüzyılda Osmanlı ve Japonya örneklerinde olduğu gibi eğitim için yurt dışına gönderilmesi. Portekiz, İspanya Arjantin,Brezilya gibi ülkelerle yapılan anlaşmalarla yüzlerce Çinli genç futbolcu bu ülkelerde futbol eğitimini sürdürüyor. Yani Çin, göründüğü gibi sadece yıldız oyunculara para harcamıyor geleceğe de yatırım yapıyor. Sonucu ne olur, sürdürülür mü kestirmek elbette çok kolay değil ancak şu çok açık: Çin, emperyal bir devlet olarak geçmişte olimpiyatlarda yapmaya çalıştığını şu anda futbol üzerinde deniyor. Oyunun evrensel çekiciliğini geç de olsa fark etmiş bir ülke olarak bir yandan köpük diyebileceğimiz hamlelerle ilgiyi çekiyor diğer yandan ise sağlıklı bir inşa süreci yürütüyor. Sonucu ne olacak hep birlikte göreceğiz kısmetse…