Jose Mourinho'nun Manchester United'ı ne kadar ciddiye alacak bilmediğimiz için, grubun yola devam etmek isteyen iki takımı sahadaydı diyebiliriz dün gece. Fenerbahçe'nin aksine sezona da grup maçlarına da iyi başlayan Feyenoord maçı, son iki karşılaşmayı üst üste kazanan Advocaat'ın talebeleri için "işler ne kadar yoluna girdi?" sorusuna da cevap olacaktı bir bakıma. Geçtiğimiz maçları "hazırlık maçı" kabilinden değerlendiren Hollandalı'nın en azından devre arasına kadar kafasındaki orta saha dün gece sahadaydı diyebiliriz artık. Hoca, tıpkı selefi gibi "renkli olmasa da güvenli" bulduğu yolu seçiyor anlaşılan. Önde baskı ve fizik gücüne dayalı, rakibe hata yaptırma anlayışı Kuyt'ın hatası ile gelen golle hedefine ulaştı 18. dakikada. İlk yarım saat dolarken rakibin Fenerbahçe ceza sahasına hiç girmediği bir bölüm seyrettik. Fenerbahçe, çok mu etkiliydi? Hayır belki ama her anlamda üstündü... İlk yarının sonlarında durum biraz Feyenoord lehine döndüyse de Fenerbahçe savunması pozisyon denebilecek fırsat vermedi misafir ekibe. Devre biterken Fenerbahçe rakibine göre her anlamda daha iyi, hem 7 hem de 10 numara vazifesi gören Lens ise sahanın en iyisi idi...

İkinci yarı da ilk devreye çok benzer başladı. Farklı olarak her iki takımın karşılıklı hataları vardı. Fenerbahçeli oyuncuların mücadele azmi bu devrede de kendisini gösterdi. Üstelik bu kez zaman zaman estetik figürlerle süslü şekilde. Son bölüme girilirken Fenerbahçe'de sezonun bir diğer problemi yorgunluk alametleri ve buna paralel savunma konsantrasyonun düşüşleri baş gösterdi. Bu sıkıntılı dakikaların gol yemeden geçilmesi F.Bahçe adına şanstı ve saha kenarından müdahaleler geldi. Maç boyunca "çizgideki 10 numara" görünümündeki Lens'in sakatlığının ciddi olmamasını dilemeyi ihmal etmeden bağlayalım yazıyı: Toplamda yirmi dakikalık arızalı bir bölüm dışında F.Bahçe, Fenenoord'dan çok daha iyi idi ve 3 puanı hak ederek aldı.