Başlık sizi ürkütmesin ey tribün cemaatinin insanları; var elbette… Bu sene de büyük kulüplerimiz normal şartlarda yapmamaları gereken harcamaları, pahalı transferleri, “mutlak başarı” gerekçesi ile gerçekleştireceklerdir. Taraftar haklı olarak somut başarı istiyor, başarının en ilk ve en önemli adımı da transfer olduğuna göre oluyor olması gereken…

Gerçekten de Türkiye’de hatta dünyada sportif başarının en önemli ayağını isabetli transfer belirliyor. Buna itirazım yok. Üstelik Türkiye gibi altyapı organizasyonlarının son derece verimsiz olduğu bir iklimde transfer çok daha önemli, zira altyapı meşakkatli iş. Sabır ister, zaman ister ve evet ciddi de bir mali yatırım ister. Dolayısıyla isabetli ve makul fiyatlarla transfer becerisi, en az altyapı üretimi kadar önemli ve doğrusu daha az maliyetli.

Peki, kimi zaman teknik direktör kadar önemli bir alanda büyük takımlarımız ne kadar profesyonel istihdam ediyor? Televizyondan program arkadaşım sevgili Cüneyt Kaşeler, geçen haftaki yayında hatırlattı Manchester United, Juventus’un şef Scoutu Javier Ribalta’yı alıyor. Gazeteler de bunu önemli bir transfer haberi olarak veriyor. Dünyanın ekonomik anlamda 5 büyük kulübünden biri. İstediği futbolcuyu değilse de istediği 10 futbolcudan 5'ini alabilecek bir kulüp, transfer işinin en az oyundaki diğer unsurlar kadar profesyonelce yönetilmesi gerektiğini düşünürken bizim kulüplerimiz neden hala “kara düzen” de ısrar eder? Koskoca Everton, Ole Nielsen’i transfer etmek için uğraşırken bizimkiler neden bu konudaki kurumsallaşma hamlelerini hep yarım bırakır? Türk futbolunun başat (baskın) kulüpleri, harcanan onca paraya, atılan onca “kurumsallaşma” nutuklarına rağmen transfer konusunda hala efsane yönetici açıklaması olarak “Figo’yu izlemeye gidiyoruz” noktasından bir adım ileride değiller. Ve hepimiz biliyoruz ki bu anlayışla gelecek başarı da “hasbelkader” olacaktır vesselam…