|
İslamcılık reddiyelerinin samimiyetsizliği
İslamcılık üzerine çeşitli iftira ve dışlama politikaları devam ediyor. Bitti, öldü, durdu deyip duruyorlar. Aslında ölsün, bitsin ve dursun demek istiyorlar. Bu coğrafyadaki bir fikriyatın alevli uyanışını söndürmek istiyorlar. “İsyan” ve “ihya” olmasın istiyorlar. Başkaldırı ve meydan okuma yerine kulluk ve kölelik devam etsin istiyorlar. Neden bunu istiyorlar? Yüzyılları aşan bir fikir ve hareketin varlığına neden kast etmek istiyorlar? İslam coğrafyasının en önemli umudu olan bir arayışa neden toptan bir savaş açıyorlar? Çünkü İslam dünyasında Osmanlı sonrası hegemonyanın ve Camp David düzeninin devamını istiyorlar. Bu milleti sadece milliyetçilik, komünizm ve liberalizm gibi Batı tarzı ideolojilerle baş başa bırakmak istiyorlar.

İslamlamlaşma, İslam coğrafyasında İttihad-ı İslam olarak varlığa geldi. Batı'ya ve Rus işgallerine karşı coğrafyamızı savunan bir hareket ve fikriyattı. Bunun için vahdet, cihat ve ihya dedi. Namık Kemal, Bediüzzaman, Mehmed Akif, Said Halim Paşa, F. Ahmet Hilmi, Muhammed Abduh, Muhammed İkbal …Bütün bu entelektüeller İslamcılık fikriyatını temsil ediyorlardı. Hem batının fiziki hem de entelektüel saldırılarına karşı cevap verdiler. Pozitivizm, milliyetçilik ve komünizm ideolojilerine karşı onlarca reddiyeler yazdılar. Kendi toplumlarını teşrih masasına yatırdılar. Çağdaş dünyada İslamı yeniden ihya ve inşa etmek peşinde koştular. Hem ulus devletleşmeye, hem ulusallaşmaya hem de Batı entelektüel tahakkümüne karşı direndiler.

İslamlaşmanın (İslamcılık yerine) başlangıcı budur. Mayası, ruhu ve özü bu başlangıçta saklı. Yeni dönemde batılı entelektüeller çağdaş İslam fikriyatına karşı İslamizm, siyasal islam, fundamentalizm gibi etiketlerle saldırıyorlar. Müslümanların direnme, meydan okuma ve eleştirel kimliklerini bastırıyorlar. Doğrudan İslam'a saldırmak yerine İslamcılık öldü, siyasal İslam vahşettir, İslam devleti peşinde koşanlar ütopisttir gibi yargılarla bu dışlamayı ve şeytanlaştırmayı sürdürüyorlar. İslam coğrafyasındaki şiddet hareketleriyle İslamcılığı aynı kefeye koyuyorlar. Bütün İslamcı fikir ve hareketleri bir çuvala koyup, aynı adla tanımlayıp ve ağzını bağlayıp denize atıp boğmanın peşindeler. Bu nedenle İslam toplumlarındaki bütün İslamlaşma mücadelelerini tek kalıba sokuyorlar. Herkese örtük ya da açık bir biçimde IŞİD ve El-Kaide diyorlar. Devlet terörizmlerini eleştiremeyenle, İslami terörizm diyor. İslam'ı terörist göstermek için İslamcıların tümünü şiddet hareketleriyle bir sayıyorlar. Milli Görüş, NAHDA, İhvan vb. şiddete karşı mesafeli davranan İslamcıları da IŞİD ile bir değerlendiriyorlar.

Elbette Müslümanların siyasal yaklaşımları ve beklentileri olacaktır. Tarih içinde onlarca büyük devlet kurmuş Müslümanlar, her zaman dinlerinden ilham alarak hareket etmişlerdir. Bugün de kendi inançlarından ilham alarak siyasal söylemler geliştirebilirler. Bunu yaparken neden Batı düşüncesinin sistematiğinden kendilerini gözden geçirme, filtreleme ve tanımlama mecburiyetini hissetsinler? Batı düşüncesi de aynı şeyi İslam'la yapıyor mu?

Şüphesiz İslamcılık eleştirisi yapılabilir, hatta yapılmalıdır. İslamcılık, zaten bir eleştiri geleneğine sahiptir. İstibdat teorisiyle çağdaş siyasal eleştirileri yapanların başında İslamcılar gelir. Bugün de benzer tutum devam ediyor. Ancak hiç kimse İslamcıları “reddiye ittifaklarına” çağırma hakkına sahip değil. Özellikle “paralel medya” da pozisyon alanların buna hiç hakları yok. Çünkü eleştiriyi sadece hasımlarına yapıyorlar. Şimdi de hasımları olarak gördükleri İslamcılara yöneltiyorlar. Oysa cemaatizm, ruhani otoriterlik, liderleri Gülen'e yükledikleri “masumiyet ve masuniyet” anlayışı gibi konularda tek kelime etmiyorlar. Lal kesilmişler! İslamcıları sivil ve demokrat davranmaya çağırırken kendileri “ruhani otoriterizmin” kucağında yaşıyorlar. Adeta benlikleri üzerinde düşünme yeteneklerini kaybetmiş “sosyal hayvan” lara dönmüş ! Tüm dertleri hasımlarına saldırılarda bulunmak...

Son tahlilde bu saldırı ve iftira cephesi, “Türkiye terörist, Ak Parti İslamcıdır” korosuna hizmette kusur etmiyor!
#İslamcılık
#paralel medya
#Camp David
9 yıl önce
İslamcılık reddiyelerinin samimiyetsizliği
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’