Mesiyanik hareketler, her zaman bir kehanetin peşinde koşarlar. Bu kehanet bir kurtuluş vadeder. ABD'de bunun birçok örnekleri yaşanıyor. Belli bir tarih verilir, bu tarihte kıyamet kopacak denir, mesihin peşinde koşanlar o günü bekler, buna derinden inandıkları için hayatlarında büyük kısıtlamalara giderler, ama o gün geldiğinde kıyamet kopmaz. Bu durumda yeni bir tarih verilir. Bekleyiş bu yeni tarih etrafında çeşitli umutlar ve fısıltılarla zenginleşir. Aynı şeyi FETÖ olayında da yaşıyoruz. Çünkü Gülen Hareketi çok yönlü bir hareket. İçinde paralel yapı, teşkilat, cemaat, FETÖ ve aynı zamanda mesiyanik boyutlar taşıyor (Son kitabım Özne'nin Ölümü'nde bu konuları ele aldım). Fetullah Gülen bir mesih olarak tahayyül edilir. O nedenle “masum ve masun” olarak yad edilir. Hem cemaatine hem de kendisine “masum ve masun” denildi. Bundan dolayı da hep bir kehanetleri var.
Gülen'in gelecek kehanetinde şiddetin, iftiranın ve yalanın bütün biçimleriyle karşılaşıyoruz. Salt düzeyde bir sır ve saf bir inanç kehaneti değil bu. Özellikle bu kehaneti siyasal alana transfer ederek sonuna kadar kullanıyorlar. Rüyalar ve peygamber ile yapıldığı söylenen görüşmelerle gerekçelendirilir. Teşkilatın peşinde gidenler de zaten ölen özneleri nedeniyle bu tek bedene inanırlar. Bütün bedenlerin Fetullah Gülen'in bedeni içinde eriyen bu bedenler, sadece bu kehanetlere koşarak kurtuluşa sığınmaya çalışırlar. İçinde bulundukları rezil durum ve hayal kırıklıkları buna yardım eder. Gözaltı, yapışan suçlar, Allah için yüründüğüne inanılan yolun fesat ve darbelerle berbat edilmesi…Bütün bunlar psikolojileri ve bilinçleri yerle bir eder. Bundan kurtulmak için kehanetler imdatlarına koşar. Bu kehanet etrafında yeniden dayanışma, yeniden umut, yeniden inanç toparlanmasına giderler. Beyhude bir çaba! Çünkü yalanın mumu yatsıya kadar yanar! Geleceğin mutlak sahibi Allah. Bu nedenle bütün kehanetler yalanlar ve ihtiraslarla dolu. Allah'ın kitabında zikretmediği bir gaib haberin hiçbir hakikati yok.
FETÖ'nün son kehaneti beklenmedik yerden beklenmedik bir dil ile geldi: Reklamlar. Reklamlar üzerinden 1 Nisan'da çatışma, bombalanma, terör olacağı söylendi. Darbe çağrısıdır bu. Darbe, isyan ve işgal çağrısı. Türkiye'yi işgale ve bombalara boğarak yok etme kehaneti. Nasıl bir akıl bu? İçinde hiçbir iyilik, pozitiflik taşımayan bir kurtuluş biçimi. İnsanları katlederek, ülkeyi işgal altına sokarak ve darbeler yaparak kurtuluş olur mu? Tam bir beyin tutulması. Tüm zamanların en dehşetli terör kehaneti bu. Buradan ölüm, katliam, gözyaşı ve ülkenin işgali çıkar. Gözü dönmüş bir hareketin, batmış bir hareketin kendini yeniden iktidara taşıyarak kurtulmak için son çırpınışı. Kendini kurtarmak için bütün değerleri, demokrasiyi, milleti ve ülkeyi gözden çıkaran bir hamle. Türkiye bu kadar ihaneti bugüne kadar görmedi hiç.
Gülenizmin son kehaneti demokratik iktidarı ve Erdoğan'ı yerinden etmek amacını taşıyor. Bunun pratik anlamı ise referandumu sabote etmek. Özellikle Türkiye'nin darbelerden, parçalı siyasal kompozisyondan, zayıf hükümetlerden, güçlü oligarşik bürokratik sistemden kurtulmak istediği bir tarihi dönemde bu yapılıyor. Dolayısıyla bu hareket evet'e karşı bir harekettir. Sistem değişim talebine karşı bir harekettir. Demokrasi ve Yeni Türkiye umuduna karşı bir harekettir. Sistem değişimini ve evet'i kas ve işgal yaratarak durdurmanın hain planıdır.
Bütün mesiyanik kehanetler boşa çıkar. Bu son fetto kehaneti de boşa çıkacak. Onun peşinde giden insanlar yeniden hayal kırıklığına uğrayacaklar. Aklını geri alanlar (çünkü Fetto'ya satmışlar) yeniden yavaş yavaş uyanmaya başlayacak. Diğerleri de yeni kehanetlerle yeniden seferber olacak. Millet, bu kehanetleri boşa çıkardı hep. Yine boşa çıkaracak. Türkiye yoluna devam edecek.
