|
Muhafazakarlık araştırmaları ve muhafazakarfobia

Muhafazakar siyasetin iktidara gelmesiyle beraber, Türkiye"de Müslümanlık üzerine araştırma yapma tutumu, yerini muhafazakarlığa bıraktı. Muhafazakarlık, çoğu yerde Müslümanlık"la eş anlamda kullanılmaya başlandı. AK Parti iktidarıyla beraber "şeriat geliyor" söylemi yerine "muhafazakarlaşıyoruz" adıyla yeni bir korku gündeme getiriliyor. Muhafazakarlık araştırmalarının arka planındaki "bilimsel motivasyon" bütünüyle buna dayanıyor. Türkiye, AK Parti iktidarıyla beraber herkesi Müslümanlığa mı götürecek, zorla İslami yaşam tarzı mı dikte ettirilecek, din iktidarın eliyle herkese dikte mi edilecek? Çünkü geçmişte bu ülkeyi yönetenler dindarlar üzerine böyle bir pratik sergilediler. Devlet zoruyla, iktidar imkanlarıyla herkese "modern" adı altında belli bir yaşam tarzını kibir ve gururla dayattılar. Buna uymayanlar kamudan dışlandı, hayattan uzaklaştırıldı ve üstelik bir de sığır avcılarının sığırların alnına yapıştırdıkları damga gibi "mürteci" damgasıyla damgalandılar.

Batı ülkeleri İslamifobia kavramıyla Müslümanlığa ilişkin korkuyu icat ederken, Türkiye"nin egemen seküler elitleri de adeta muhafazakarfobia icat etmeye çalışıyorlar. Prof. Dr. Binnaz Toprak"ın birkaç yıl önce hazırladığı muhafazakarlık araştırması tam manasıyla bunu yansıtıyor. Şimdi CHP"de siyaset yapan Toprak, özellikle muhafazakarfobia tutumlarına sahip olan ulusalcı, kimi CHP"li ve laisist bazı çevrelerle sınırladığı araştırma popülasyonuyla Türkiye"nin hızla muhafazakarlaşarak anormalleştiğini ileri sürdü. Araştırma bulgularıyla, insanlarda hızla yükselen bir muhafazakârlık korkusu olduğunu söyledi. Oysa çalışmada, önceden benimsenen "muhafazakarlıkfobia Türkiye"de egemenleşiyor" önermesini gerekçelendirmek için belli bir araştırma evreni seçilmişti.

Muhafazakarlıkfobiayı gündeme getirenler, AK Parti iktidarının aile, cinsellik ve kadın konusundaki gündelik hayata ilişkin düzenlemelerini girişimlerini mercek altına alıyor. Çoğunlukla bira, içki, alkol, kürtaj, kadın statüsü konularında öne çıkıyor bunlar. Başbakan Erdoğan da muhafazakarlık korkusunun yersiz olduğunu belirtmek üzere sık sık "kimsenin hayat tarzına müdahale etmedik, etmeyeceğiz" anlamında mesajlar veriyor. Son AK Parti kongresinde de böyle yaptı.

Muhafazakarlık üzerine yapılan son çalışmaların da aynı politik ve korku motivasyonlarına dayansa da daha insaflı ve daha bilimsel ölçülere yakın olduğunu söylemek mümkün. Prof. Yılmaz Esmer"in Dünya Değerler Araştırması"nın bir parçası olarak Bahçeşehir Üniversitesi"nde gerçekleştirdiği Türkiye Değerler Atlası 2012 araştırması, bu açıdan önemli. Esmer, dindarlık düzeyi, kadının toplumsal statüsü, siyasal katılım ve hoşgörü temalarıyla çalışmasını gerçekleştirmiş. Araştırmaya göre Türk toplumu dünyanın en dindar toplumları arasında yer alıyor, Türkiye"de bu oranın %85 olduğu saptanıyor. Peki, Türkiye"deki bu dindarlık ölçeği hangi ülkelerle mukayese yapılarak yorumlanıyor. Elbette Danimarka, Fransa, Almanya, Belçika gibi sekülerleşme düzeyi oldukça yüksek, Avrupa ve Hristiyan geleneğine sahip ülkeler. Dolayısıyla dindarlık olgusunun özelliği saptanırken büyük ölçüde bizlerle fazla bir ortaklığı olmayan toplumlarla karşılaştırma yapılarak hareket ediliyor. Halbuki Arabistan"dan bakınca Türkiye oldukça seküler çıkarken, Belçika"dan bakarken çok dindar görünebilir.

Bir başka son muhafazakarlık araştırması ise Açık Toplum Enstitüsü ve Boğaziçi Üniversitesi işbirliğiyle gerçekleştirilen "Türkiye"de Muhafazakarlık, Aile, Cinsellik ve Din" çalışması. Prof. Hakan Yılmaz öncülüğünde yapılan bu araştırmaya göre muhafazakarlığın sekülerleştiği sonucunu çıkarabiliriz. Çünkü araştırma verilerine göre eşcinsel ve nikahsız yaşayanlara karşı rahatsızlık duyanların oranında azalma var; çarşaf ve dini imajlı kıyafetlerden rahatsızlık oranı düşmektedir. Bu konuda şu çıkarımlara ulaşılmakta: "İbadet edenlerin oranında bir azalma ve ibadetlerin yerine getirilmesinde bir esnekleşme var. Eşcinseller, evlenmeden birlikte yaşayan çiftler, açık giyinen kadınlar, tek başına yaşayan kadınlar, boşanmış kadınlar, küpe takan erkekler, flört eden gençler gibi modern ve kentsel cinsellik görüntülerinden rahatsız olanlar azaldı."

Bu saptamalarla birlikte, bir yönüyle de bunlarla oldukça paradoksal bir anlam taşıyan şu tespitlere de veriliyor: "Buna karşılık kadının ailedeki konumu, evdeki rolü, kocası ve çocuklarına ilişkin tutumlarda bir değişiklik yok. Altı yıl önce de bugün de ideal kadın "eşit, hamarat ve namuslu" bir kadın olarak tanımlanıyor."

Muhafazakarlık araştırmaları, daha bilimsel ve insaflı tutumlar çerçevesinde yapılmakla beraber, güdülendikleri ana yaklaşım büyük ölçüde muhafazakarfobiadır. İslamifobia"nın Türkiye"ye düşen bir izdüşümüdür.

12 yıl önce
Muhafazakarlık araştırmaları ve muhafazakarfobia
Türkiye’yi yok edemeyecekler!
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?