|
Yas, travma ve siyaset

Acı, insanoğlunu sarsar. Onun fiziki ve ruhsal dünyasını alt üst eder. Hele ki bu acılar büyükse. Ölüm, savaş ve afet gibi büyük acılar büyük sarsıntılara yol açar. İnsanların kaderlerini alt üst eder. Sosyolojik rutini bozar. Normları yerle bir eder. Düzeni kaosa sokar. İnsanlar, alt üst oluşların getirdiği büyük acılar ve kaoslar sonrasında yas aracılığıyla yeniden anlam kazanırlar. Yasla sabrı öğrenirler. Yas tutarak kabullenmenin derinliğiyle tanışırlar. Aslında yas, ölüm ritüelinin ters dönmüş halidir. Taziye kültürü bundan dolayı bizde çok önemli. Ailenin, bireyin ve toplumun taziyeleri yas ritüellerinin ifadeleri. Bunlarla beraber “kaderimize boyun eğer”, acıyla yaşamayı öğreniriz. Ölümün de, savaşın da, afetin de imtihan olduğunu birbirimize söyleyerek teskin oluruz. Ruhumuzdan yükselen çığlıklar yerini sükunete bırakır. Yas, bizleri onararak iyileştirir.



Yas, yerini travmaya bırakabilir. Her yastan travmaya geçiş olmaz. Ancak büyük yaslar ve toplumların bilinç tarzı yasları travmaya çevirebilir. Yastan travmaya dönüş, büyük altüst oluşları tarihsel anın üstüne çıkararak acıyı ölümsüzleştirmektir. Yarayı süreklileştirmektir. Kanama durmaz, hep devam eder. Yas, travmaya dönüştüğünde mitolojik bir nitelik kazanır. Toplumun yaşadığı acılar bir mitoslar bağlamına yerleşir. Artık orada acı konjonktürel zamanı aşarak ebedi zamanla bütünleşir. Acıyı yaşayan nesiller ölse de, acının içinde doğduğu zaman geçse de acı kalıcılaşır. Kanın tazeliği, rengi ve kokusu devam eder. Acı, artık zamanlar üstü ve nesiller üstü bir karaktere bürünür. Toplum yası travmaya dönüştürünce, onun için de çeşitli ritüeller, menkıbeler, semboller, anlatılar ve duyguların seferberliği yaşanır. Travma, “seçilmiş travma”( dünya üzerindeki çatışmalar üzerine çalışan Vamık Volkan'a ait bir kavram) halini alınca, toplum bu acıdan tat almaya başlar. Acı, toplumun etrafında bütünleştiği bir dayanışma ve birlik yakıtı olur. Toplum, artık acıdan beslenen ve acıyla tutulan bir varlık haline gelir. Öfke, öç, karşıtlık ve düşmanlar etrafında dayanışma oluşur. Toplumun varlığı hayır, yardımlaşma ve üretim etrafında inşa olmaz. “İyiliği emreden kötülüğü nehy eden” bir amaç etrafında birleşmez. Yastan travma çıkaran toplum her zaman problemli bir bilinç altına sahiptir. Ortadoğu'da iki toplum tarihte yaşanan büyük sarsıntıyı önce yasa, sonra da travmaya/seçilmiş travmaya çevirmiştir. Birincisi Şii toplumu diğeri de holocoustla beraber Yahudiler. Kerbela Şiiler için bir seçilmiş travmadır. Bu tarihi acı olayın etrafında Şiiliğin toplumsal bilinçaltı ve birlik kimliği inşa edilir. Yahudiler de holokost etrafında Yahudi toplumunun birlik kimliğini inşa eder. Bu açıdan bir benzerlik var. Kerbela, seçilmiş bir travma olarak her sene yeniden yaşanır. Kan, bedene vurulan zincirlerle yeniden akıtılır. Hz. Hüseyin'in maruz kaldığı vahşet karşısında bir şey yapamama üzüntüsünün derinliği kendi kanını akıtarak giderilmeye çalışılır. Böylece aradan asırlar geçmesine rağmen Hz. Hüseyin'in yanında yer alınır, onun yalnızlığı giderilir, zulme karşı direnişi gösterilir. Şii toplumu Kerbela ritüeli ile beraber sükunete kavuşur, birlik kimliğini inşa eder.



Travma politikleştiğinde büyük bir transformasyona uğrar. Yas travmadan politik alana transfer olunca bambaşka bir olguya dönüşür. Sivil karakterini kaybederek yıkıcı bir nitelik kazanır. Tarihi bir olay etrafında seferber olan öfke, kin, öç alma duyguları tamamıyla politikleşir. Bu duygularla politik alan rasyonalitesini kaybeder. Politik alan tamamıyla irrasyonel bir varlığa dönüşür. Öç almaya, kin tutmaya ve öfke ile hareket eden bir aygıt halini alır. Bu siyaset tarzı, bütün yıkıcılığıyla etrafına saldırmaya başlar. Tarihi sarsıntılarını onarmak adına, ya da bilinç altı toplumsal sarsıntılarını onarmak için yansıtma yoluna baş vurur. Yansıtmayı tarihte travmayı yaşamasına neden olduğu düşündüğü gruplara yapar. Bütün kin, öfke ve öç alma duyguları bunlar üzerine boşalır. Bu siyaset saldırgan, yıkıcı, irrasyonel ve tehdit edicidir. Yahudiliğin Holocoust travmasıyla Filistin'de yaşananlar bunlardır. İran'ın Şiiliği politik alana transfer ettiği zaman ortaya çıkan budur. Haşdi Şab'i milisleri seçilmiş Şii travmasının politik transformasyonuyla meydana gelen öfke patlamalarıdır. Halep'te gerçekleşen bunun pratiğidir. Yasın travmaya, travmanın politik bağlama taşınmasıyla ortaya çıkan vahşettir. Şiiliğin sivil yastan/sivil travmadan politik yasa ve politik travmaya çevrilerek varoluşudur.



Hz. Muhammed, Mekke'de büyük acılar yaşadı. Müslümanlarla beraber iki yıl tecride uğradı. Açlığı ve sosyal yoksunluğu iliklerine kadar yaşadılar. Medine'de Suffe ehlinden büyük bir grup, bir seriyyede yok edildi. Uhud'da büyük bir acı yaşandı. Bütün bu olaylar etrafında bir travma inşasına gidilmedi. Hüzün yılı, hanımı Hz. Hatice ve amcası Ebu Talip'i kaybettiği yıl için kullanıldı. Müslümanlar acılar etrafında değil, büyük idealler ve ilkeler etrafında dayanışmaya çağrıldılar.


#Yas
#Travma
#Siyaset
7 yıl önce
Yas, travma ve siyaset
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset