|
49 buçukta en fazla payı olanlar listesinde ilk 10

Seçimlerin üzerinden tam 10 gün geçti. AK Parti'nin aldığı yüzde 49,5'lik oy oranı şok etkisini yitirdi artık. Bu oran son iki üç gündür de sindirilme aşamasında. Ülkede filli bir iktidar var bundan böyle. 64. Hükümet'in eli kulağında. Diğer taraftan ise AK Parti'nin aldığı 49,5'lik oyda en fazla kimin 'payı' olduğu ya da 5 ayda 9 puanlık yükselişin gerekçeleri tartışılmaya devam ediyor.


Lafı eğip bükmeden, başka bir alana taşımadan direkt söyleyeceğim. Kendimce bir 'pay listesi' hazırladım ve
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Davutoğlu'nu bu listesinin dışında tuttum.
Gerekçem ise çok net; geçmişlerini ve geleceklerini bu millete ve devlete adayan her iki lideri seçim sonuçları üzerinden ayrı gayrı düşünmek 'şucu'luk denilen fitnenin ateşi olur. AK Parti'nin yurt içi ve yurt içi teşkilatları ise 1 Kasım'ın diğer bir adı oldu zaten.


Geçelim 49,5'in hissedarlarına…


1- Annem:
Kocaeli'nin Yuvacık kasabasında yaşıyor. 8 Haziran sabahı erkenden oğullarını arayıp, “Biz kazandık. Tayyip yerinde duruyor şükür" diyen annem. 1 Kasım öncesinde AK Parti'ye oy vereceğini söyleyen MHP'li komşularını 'fikri korumaya' alan annem. Particilikten zerre anlamayan ama bilmeden evini, bahçesini, dükkanını parti ofisine çeviren, yaşı 50'nin üstünde binlerce Anadolu insanı var böyle. AK Parti'nin büyük zaferindeki payları çok büyük. Bu listeye oyunu AK Parti'ye vermenin ötesinde işler yapan anne ve babaları yazın mutlaka. AK Parti'nin doğal teşkilat ordusu oldular. En fazla da onlar kazandırdı.


2- Suriyeliler:
Şapkamızı önümüze koyup düşünmemizi sağlayan Suriyeli misafirlerimiz... Baş tacı bildiklerimiz. Evet, sayıları 3 milyona yaklaştı. Evet, çaresizler, perişanlar. Evet, Esed onları ser sefil ortada bıraktı. Ama o 3 milyon Suriyeli, 78 milyonu vicdanları ile baş başa bıraktı. Siyasi istikrarsızlığın, terör belasının, iç savaş denemelerinin sonuçlarını bu millete canlı kanlı bir şekilde gösterdi. AK Parti iktidarının siyasi hiçbir beklentisi olmadan, saniye düşünmeden ülkenin kapılarını onlara açmasını çok iyi not etti bu millet. 7 Haziran'da onları göndermek isteyenlerin hesabını 1 Kasım'da gördü.


3- HÜDAPAR:
AK Parti lehine seçimlere girmediler. Her seçim öncesi gündeme gelen PKK ve HDP'nin Kürt seçmen üzerindeki silah ve şiddet destekli baskısı, 1 Kasım seçimlerinde kısmen bastırıldıysa bunda HÜDAPAR'ın payı var. Diyarbakır'da YDG-H'lıların abluka altına aldığı bir evi silahların gölgesinde tahliye etmeleri HDP ve PKK'nin itibarını sıfırladı bölgede. HÜDAPAR asıl katkıyı ise her türlü provokasyona rağmen silaha sarılmayarak yaptı. Çok istenen o iç savaşın senaryosuna tek satır düşmedikleri gibi HDP'yi bölgede aşağıya çeken tarafta oldular.


4- Tuğrul Türkeş:
Geçici hükümette görev almayı kabul ederek AK Parti'ye yaptığı sürprizin ötesinde MHP'ye de büyük bir kırılma yaşattı. Tek başında denklemleri değiştirdi. MHP renk vermese de nasıl bir deprem yaşandığı sandıklar açılınca görüldü. Türkeş, babasının kurduğu partiden ihraç edilerek katıldığı AK Parti'ye taze kan oldu adeta. Bahçeli çıkmazındaki milliyetçi seçmeni etkiledi. Önemli bir kısmını AK Parti'ye sürükledi. Eğer Orta Anadolu'da çok daha fazla seçim çalışmasına katılsaydı, MHP'yi baraj altında bırakabilirdi de.

5- Yeni Şafak:
“Başka Türkiye yok" dediği için, teröre karşı birlik beraberlik mesajı verdiği için, seçim öncesi belli kesimlerce hedef yapılan ve tüm bunları hiç dert edinmeyen Yeni Şafak. Daha kimsecikler ortada yokken “yandaş medya" tanımını kökten reddedip, “Tarafım ben, taraf. Olayın ta kendisiyim hem de…" diyen gazetem. 1994'te, 28 Şubat'ta, 1999'da Pınarhisar yolunda, 2001'de Afyon'da, 3 Kasım 2002'de, 27 Nisan'da, 2011'de, Gezi'de, 17-25 Aralık'ta, 10 Ağustos 2014'te, 7 Haziran'da ve 1 Kasım'da durması gereken yerde duran ve bunun için bir saniye bile düşünmeyen Albayrak ailesinin Yeni Şafak'ı… Onlar bu davanın 'yüzdelerini' hiç hesaplamadı. Hareketin istikameti belli, lideri durduğu yerde duruyor ve öncüsü yolunda yürüyorken, Yeni Şafak da 1 Kasım'ın tarihini yazmakla meşgul oldu.


Tam da burada “patronlarına güzelleme çeken yazar" düşüncesine kapılanlar olabilir. Daha 16 yaşındayken bisikletle dağıtımını yaptığım Yeni Şafak'ın kaderini; AK Parti'den, Türkiye'den ve bu milletten ayrı düşünmedim hiç. Bunu da açık yüreklilikle ifade ediyorum. Yarın istifa edersem ya da gün gelir kovulsam da Yeni Şafak'ın bu kritik duruşunu hep böyle anacağım biiznillah.


AK Parti karşıtı cephede yer alan ama 'istikrar' için varını yoğunu ortaya koyanlar ile listemize devam edecek olursak…

6- PKK/HDP:
Selahattin Demirtaş daha ilk seçim başarısının ardından 7 Haziran öncesi verilen “Türkiye partisi" sözünü çiğnedi. PKK'nın bölge halkına doğrulttuğu silahların geri teptiğini fark edemedi. Figen Yüksekdağ'ın sırtını dayadığı 'dağların' halkta bir karşılığı olmadığını da göremediler. PKK saldırdıkça HDP gevşedi. Ölümlerin, katliamların üstünden oy toplama girişimleri paniğin göstergesi oldu. Adım başı özerklik ilan eden yeni yetme teröristlerin propagandalarına karşı devletin iradesi halka güven verdi. PKK zorbalığı kırsalda Özel Harekatçıların, bordo berelilerin ve komandoların çelikten iradesine tosladı. HDP'nin şehirlerde yok saydığı şiddet ise polis ve askerlerimizin tavizsiz duruşuyla püskürtüldü. HDP tüm bu gelişmeleri okuyamayarak tüm illerde oy kaybederken, AK Parti'ye de oy toplamış oldu. Son üç günlük seçim havasına bir hafta önce girilseydi HDP baraj altında da kalabilirdi.


7- Aydın Doğan:
Çok satan gazeteler çıkarmak, en çok konuşulan gazetecilere köşe ayırmak ve çok izlenen dizileri, programları yayınlamak büyük bir başarıdır. İşin hakkını vermektir. Ama aynı zamanda 28 Şubat'ın mimarlarından olan Aydın Doğan, bu başarısını 2002'den beri medya gücü ile siyasete müdahale ederken gösteremiyor artık. Erdoğan'ın “Çarpışarak, vuruşarak bugünlere geldik" dediği o manşetler, 1 Kasım'da bir kez daha ters tepti. Bu ülkedeki her iki kişiden biri, Aydın Doğan kimin karşısında ise hiç düşünmeden gidip ona oyunu veriyor. 49,5'lik zaferin altında kocaman bir imzası olan Aydın Doğan ve gazetecileri, 1994'ten beri anlayamadıkları bu gerçekliğin üzerini manşetlerle kapatıyor sadece.

8- Devlet Bahçeli:
7 Haziran akşamı, “şimdi ne olacak" soruları havada uçuşurken kameralar karşısına geçip ülkenin tüm siyasi dinamiklerinin alayına meydan okuyarak, yüzde 16'lık oyunu yükselteceğini sandı. Yanıldı. Kılıçdaroğlu'nun “yüzde 60'lık blok" teklifini reddedince seçmeninden alkış aldı. AK Partililerin gönlünde de taht kuracakken Davutoğlu'nun tüm koalisyon ve seçim önerilerine “hayır" diyerek bir anda siyaseti çıkmaza sokan isim oldu. Tuğrul Türkeş'in geçici hükümete dahil olması üzerine açtığı savaştan yenik ayrıldı. Devlet, PKK terörüne karşı savaşırken siyasi risk almamasını milliyetçi seçmen net bir şekilde not etti. CHP'liler bile "AK Parti'nin kazanmasında Bahçeli'nin payı var" serzenişinde bulundu.

9- Kemal Kılıçdaroğlu:
7 Haziran seçimlerinden hemen sonra koalisyon ve kaos kelimeleri bir arada anılırken, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın CHP'den Deniz Baykal ile görüşmesi Türkiye tarihine geçen en önemli siyasi hamleler arasına girdi. Kemal Kılıçdaroğlu işte o gün parti içindeki psikolojik üstünlüğünü kaybetti. Erdoğan'ın Baykal hamlesi ile panikleyen CHP lideri “ne olursa olsun, kimle olursa olsun koalisyonu ben kurmalıyım" ataklarını yaparken, 1 Kasım'a giden yola bir türlü giremedi. AK Parti, MHP ve HDP'ye giden oylarını geri alırken CHP yerinde saydı. Kılıçdaroğlu solun en fazla kamplaştığı dönemde seçmene güven vermedi. Vaatlerinin karşılık bulmaması AK Parti'ye bir kez daha kazandırdı. HDP de barajı yine CHP'den gelen oylar sayesinde geçti.

10- Mustafa Kamalak:
7 Haziran'da BBP ittifakı ile yeşeren 'barajı geçme ümitleri'nin paralel medyanın bir şişirmesi olduğunu herkes gördü. Türkiye'nin en iyi Anayasa hukukçularından olmasına rağmen “AYM ile barajı açacağız" söylemine kendinden başka inanan olmadı. Peygamber Efendimiz ile Papa'yı mukayese ederek AK Parti'ye karşı siyaset yapması büyük tepki çekti. Terörle mücadelenin en sıcak günlerinde Cizre'de HDP'ye yaptığı ziyaret ve Hükümeti suçlayan açıklamalarına kimse anlam veremedi. Saadet'i bitirirken AK Parti'ye de dolaylı yoldan omuz verdi. 500 bin seçmen 1 Kasım'da göz göre göre AK Parti'ye giderken Kamalak hala uçlarda siyaset yapıyordu. 0,7 oy ile Saadet'i virgülün arkasına düşürmeyi başardı.

Gelelim bu listeyi neden yaptığıma..

Birincisi;
AK Parti 1 Kasım'da sandıkta müthiş bir koalisyon kurdu. Uçları birleştirdi. Bu çok çeşitli yeni taban ülkenin geleceği için kritik öneme sahip. Buna dikkat çekmek istedim.

İkincisi;
bu ülke siyasetinin gerçekten muhalefet sorunu var. Bu boşluk hiç bir şekilde doldurulamadı. Seçimin her türlü kaybedenlerinin, aynı zamanda 13 yıldır her türlü kazandıranlar olduğunu not etmek gerekiyor.
#ak parti
#1 kasım
#49
#seçimler
8 yıl önce
default-profile-img
49 buçukta en fazla payı olanlar listesinde ilk 10
Taraftar barışmadı
Olan olmuştur, olacak olan da…
Kara dinlilerle milletin savaşı
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru