|
Gözlerimizin içine baka baka terörü terörle aklıyorlar
Kapı komşumuz
Suriye
beş yıldan bu yana son yüzyılın
en kanlı savaşlar
ından ve en büyük insani dramlarından birine sahne oluyor. Tüm dünyanın, başta da ABD'nin gözleri önünde ve Türkiye'nin adeta nefes boşluğunda başlayan devrim mücadelesi, iç savaş sınırlarını aşıp süper güçlerin pay kapma, güç devşirme hamlesine dönüştü. Suriye bugün tam anlamıyla üzerinde çok sayıda hamlenin yapıldığı
186 bin metrekarelik dev bir
görüntüsü veriyor. Bu '
oyun
' çok net bir şekilde bizim sınırlarımızda da oynanmak isteniyordu ve ilk hamle bir süre önce Halep üzerinden yapıldı. Süper devletlerin güç devşirme planlarının Türkiye'nin bölgede söz sahibi olmasının engellemeye yönelik olduğunu da görüyoruz şimdilerde.


Suriye meselesi, bile isteye ve göz göre göre bir çıkmaza sokuluyor. Diğer yandan bu kördüğümün Türkiye'yi ne kadar derinden etkilediğini ve sorunun çözümünde ülkemizin ne kadar önemli bir pozisyonda olduğunu bu coğrafyaya aşina herkes görüyor ve biliyor. Adına “
Suriye'nin Dostları
" denilen ve içerisinde Türkiye ile birlikte ABD, İngiltere, Fransa, İtalya, Almanya, Mısır, BAE, Katar, Ürdün ve Suudi Arabistan gibi birçok ülkenin bulunduğu “
siyasi çatı
" tam olarak neye dost olunduğunu bile gösteremiyor. Suriye hiç sönmeyen bir alev gibi cayır cayır yanarken bu sözde otonom yapı müthiş bir izleme kabiliyeti sergileyebiliyor ancak.


Malum, İran ilk günden bu yana Esed rejimine olan sınırsız dostluğunu cömertçe sergiliyor. Askerlerini, generallerini bu uğurda
. Suriye'de sivilleri katlederken ölen yüksek rütbeli İran askerleri için Tahran'da büyük katılımlı cenaze törenleri düzenleniyor ve kimse bir şeyleri gizleme gereği duymuyor.
Rusya
ise bir başka 'dost' elbette. '
' cümlesindeki beşin içinde yer alan Rusya, BM'nin alacağı olası bir Suriye kararı için veto hakkını sonuna kadar kullandı. Ölüleri saymaktan öteye gidemeyen, belli bir tarihten sonra onu da bıraktığını açıklayan BM'nin zaten oynatmaya niyetli olmadığı elini kolunu Rusya bağladı. Sınırsız silah desteğinin yanında, Suriye topraklarındaki askeri varlığını sıcak savaş moduna geçiren ve tüm imkanlarıyla başta Türkmen Dağı olmak üzere, Halep gibi IŞID'in bulunmadığı yerlerde muhalifleri ve sivilleri katleden Rusya'nın Esed dostluğu çoktan ispatlanmış durumda.


Peki, bu savaşın insani yükünü tek başına omuzlayan ve sınır güvenliği nedeniyle büyük bedeller ödeyen

Türkiye'nin dostu kim?

ye ev sahipliği yapan Türkiye için dostluk ve sözde destek mesajları veren ülkeler, YPG'ye karşı önlem alınınca bir anda dostluklarından vazgeçtiler.

YPG'ye vurdukça

olmadık ülkelerden ses gelmeye başladı.



Ölüm yolculuğuna çıkan insanların botlarını batıran, karaya vuran cesetleri sahte bakışlarla izleyen, sınırlarına jiletli teller döşeyen, topraklarına sığınanların ayaklarını zincirleyen, yani ırkçı uygulamaların bin bir çeşidine imza atan Avrupa ülkeleri milyonlarca mülteciye en iyi şartlarda ev sahipliği yapan

Türkiye'nin sadece 'kibar bir ev sahibi' olmasını istiyor

… Onlara, yani sözde dostlarımıza göre Türkiye'nin sınırlarını koruma hakkı yok. Bütün güvenliğini ve siyasetini derinden etkilese de Suriye meselesine müdahil olmaya da hakkı yok. Binlerce kilometre öteden cepheye inen Rusya için endişelenmezlerken, kapı komşusu Türkiye en ufak bir adım attığında

nöbetleşe kriz

e giriyorlar. Bunun sebebini sorgulamak zorundayız.



Son yüzyılda yaşanan bütün savaşların, ölen milyonlarca sivilin baş sorumluları, meşru müdafaamızı aslında çoktan çıkardıkları '3. Dünya Savaşı'nın başlangıcı olarak gösteriyorlar. İşlerine gelen terör örgütlerini bir anda temize çıkarıp ellerine silah veriyorlar. Tüm imkânları ile besledikleri canavarları paravan yaparak sınırlarımıza salıp, ülke bütünlüğümüze çentik atmaya kalkıyorlar.



Dün akşam saatlerinde

yı şu son bir haftada yaşanan süreçten ayrı okuyamayız.

“Kim yaptı

" sorusunun cevabının tek başına yetmeyeceği

adı konulmamış bir savaşın içindeyiz

. YPG'ye yaptığımız bombardıman bir işaret fişeği yapılmak isteniyor. “Dostuz" diyen ülkeler ve Rusya karşısında el pençe duran BM'nin “YPG'yi vurmayın" baskısına

'ye bir kez daha “iç işlerine dön" mesajı veriliyor.



Sabrının sınırları zorlanan Türkiye'nin artık direnişten taarruza geçmesiyle, hep birlikte izledikleri iç savaş filminin seyrinin değişeceğinden eminler. Bu yüzden de

Ankara'nın göbeğinde

, Türk Silahlı Kuvvetlerinin kalbine saldırdılar. Gözlerimizin içine baka baka terörü terörle aklıyorlar. Hafızamızla dalga geçiyorlar akıllarınca. Görünürde birbirleri ile

'didişen' örgütlerin

, maşaların, büyük-küçük taşeronların tek hedefinin Türkiye olduğunu anlamamak için akli melekeleri yitirmek gerekiyor. Bu ülkeye; sahip çıktığımız mazlumlara, dik duruşumuza, Cumhurbaşkanımıza, Başbakanımıza, kardeşliğimize, tarihimize ve de geleceğimize karşı bir kez daha başlatılan savaş, artık kendini net bir şekilde gösteriyor.



Bu topyekûn saldırıyı püskürtecek tek güç Anadolu halkının iradesidir. '

Milli Mücadele

' kavramı yüz yıl sonra yeniden ete kemiğe bürünüyor artık. Oy oranları ile ideolojik, siyasi ve fikri ayrılıklar rafa kalktı. Bu çok açık.. Yarım asrı geçen siyasi hayatında bu coğrafyanın değerlerine karşı bir çizgide duran, fakat ülkenin bekası söz konusu olunca devletinin yanında yer alan Deniz Baykal'ın tavrı tarihi bir duruştur, uyarıdır. Bu topraklara olan aidiyet duygumuzu diri tutmamız gerekiyor.



Türkiye, kendi tarihini bir kez daha yazmanın mücadelesini veriyor. Dibimizdeki Suriye 5 yıldır yangın yerine dönmüşken Türkiye'nin

güllük gülistanlık

kalacağını düşünmek felaketin başlangıcı olur. Esed'e olan dostluklarını

Baas rejim

inin safında savaşarak gösteren ülkeler bir yana aslında hiçbir şeyimiz olmadıklarını iyiden iyiye anladığımız süper devletlerden gerçek dostluklar beklemek ise akıl tutulmasının varacağı son noktadır.




#Suriye
#Ankara
#Rusya
8 yıl önce
Gözlerimizin içine baka baka terörü terörle aklıyorlar
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak