|
Engelliliğin metafiziği

Cuma günü isimlendirme üzerinde durmuştuk; engelli mi, özürlü mü? Bunu geçelim ve şimdilik daha munis bir adlandırma bulamadığımız için "engelli" diyelim ve öyle devam edelim.

Bu konuda dikkatimi çeken hususlardan birisi şudur: Dünyanın her yerinde her yerleşim biriminde belli oranda engelliler vardır, zihin özürlüler vardır. Tıbbın, bilimin bunca ilerlemesine rağmen bu oranın değiştiğini sanmıyorum. Hatta zihin özürlülerde artışın olduğu söylenebilir. İlginçtir ki aklın en büyük ilah kılındığı modern dünyada akıl hastalıkları gittikçe artıyor. Dünyanın en müreffeh ülkesi sayılan Avustralya"ya gittiğimizde söylemişlerdi, yirmi milyon nüfusun bir milyonu akıl hastası. O halde akıl kendisine yüklenen ilahlık görevini yerine getiremiyor.

Derler ki, şeytan bir gün Firavunun kapısını çalmış, Firavun, kim o, diye seslenmiş. Şeytan kendisini tanıtıp içeri girince takılmış, yahu sen yeryüzünün ilahı olduğunu iddia ediyorsun ama kapına gelenin bile kim olduğunu bilemiyorsun, böyle ilahlık mı olur, demiş. Firavun, sorma arkadaş, aslında biz de bu işi beceremeyeceğimizi anladık ama bir kez söylemiş bulunduk demiş.

Engelliğin bir de kendisini engelli sayılmayanlarla ilgili yönü var. Düşünmek ve ders almak. Hem bu nispi engeli yaşamama nimetini fark edip, onu hikmete çevirmemek, şükretmek, hem de engellilere karşı görevinde kusur etmemek. Zenginin zenginlikle, fakirin fakirlikle, sağlamın sağlamlıkla, sakatın sakatlıkla imtihan edilmekte olduğunu anlamak. Yani bu dünya sahnesinde herkese farklı bir rol biçilmiş. En iyi insan, rolünü en iyi oynayan insandır denmiş.

Eğer engellilik insan kusurundan kaynaklanıyorsa bu kusuru bulup izale etmek ve tekerrür etmesini önlemek. "Allah hiç bir dert indirmemiştir ki, dermanını da indirmiş olmasın, o halde tedavi olun ey insanlar" buyruğuna kulak verip mümkün olanları tedavi etmek, bunun yollarını aramak. Yani, sağlam sayılanların bir sınav sorusu da engellilerdir. Bakalım onların haklarına riayet edecekler mi?

Engelli denenler de; öbür âleme göre hesaba katılmayacak kadar kısa olan bu dünyada orayı kazanma açısından diğerlerinden daha az şanslı olmadıklarını bilmelidirler.

İşin metafizik boyutunda şu da vardır: İnsanoğlu anlık düşündüğü için neyin lehine, neyin aleyhine olduğunu fark edemeyebilir. Al bebek gül bebek büyütülüp sonradan asi olan yakışıklı bir delikanlı, ya da güzel bir kız dünyayı ebeveynine de çevresine de zehir edebilir. Buna karşılık spastik denen bir çocuk kendisine bakmanın zorluğuna bedel, annesinin babasının duygu dünyasını değiştirip onların birer gönül adamı olmalarının sebebi olabilir. Onları zevkperest olmaktan kurtarıp Allah"a bağlayabilir. Biz bunun pek çok örneğini görmüşüzdür. Eminim ki, düşünen herkes bunun farkındadır.

Benim de böyle kardeşlerim vardı ve onlar yaşadıkları sürece evimizin neşesi idiler, özellikle onlara bakan kız kardeşlerimin hissiyatını geliştirdiler, sevgi ve merhamet dolu olmalarını sağladılar.

Öyleyse, dokunmayalım, engelliler de bulunsun, spastik çocuklar doğsun demek istemiyoruz elbet. Onların öyle olmaması için çareler aramanın da imkânı olanlar için bir görev olduğunu söyledik. Ama bir sıkıntının olumlu taraflarını da görmek lazım. Ayrıca sağlamlığın, yakışıklılığın, zenginliğin bazen başa bela olabileceğini de bilmek lazım. İşler sonlarına göre değer kazanır.

Tabiatta farklılık esastır, ebedi âlem için hiç kimse diğerine göre daha olumsuz bir konumda değildir. Adalet budur, eşitlik adalet değildir.

Ayrıca Allah"ın bütün isimlerinin tecelli etmesi için dünyamızda böyle kardeşlerimizin bulunmasının murat edilmiş olacağını da hesaba katmalıyız.

Kaldı ki dünya ölçeğiyle diğer hemcinslerine karşı olumsuz bir konumda sanılan bu insanların yaşadıkları geçici sıkıntılar, sabır ve tevekkül etmeleri şartıyla, menfi ibadetlerdir. Yani bu iki şart varsa onlar her an ibadet etmektedirler. Onun için Allah kutsi hadiste buyurur ki, "İki sevgilisini (iki gözünü) aldığım halde sabreden cenneti hak etmiştir". Sabreden ve sabretmeyen iki âmâ düşünelim; sabreden bu ümitle dünyada da huzurlu yaşarken, inanmayıp sabretmeyenin dünyası da perişan olur. Sağlamın her anı şükür imtihanının konusu olduğu gibi, sakatın her anı da sabır imtihanının konusudur.

Daha söyleyeceklerimiz var.

11 years ago
Engelliliğin metafiziği
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi