|
İki milyon alınla tek bir secde, dört milyon elle tek bir dua, ama...

Sahur vaktinde gelmemize rağmen sabah namazı için Mescid-i Haram"ın ancak en üst katında yer bulabildik. Cuma için bir buçuk saat önceden çıkmamıza rağmen, namaza Kâbe"ye yaklaşık bir km uzakta bir caddede durabildik.

Dünyanın her tarafından akıp gelen insan seli son haddine yaklaşıyor. En geri kalmış ülkelerden gelen hacılarda bile temizlik, diğerini düşünme ve insana saygı önceki yıllara göre gözle görülür bir yol kat etmiş. Ama alınacak daha çok yolumuzun olduğu da açık.

Kâbe"nin bir kıyam haline gelmesi galiba insana saygıyı tam olarak öğrenmemize bağlı. Daha önce söylemiştik, Allah (cc) haccı değil de Beytullah"ı insanlar için bir kıyam olarak yarattığını söylüyor. Kıyam, yani ayağa kalkabilmek, ya da ayakta durabilmek. Çünkü her mezhepten müslümanların Kâbe temsiliyle Allah"ın huzurunda yekvücut oldukları tek yer tavaf. Hacda bile farklılıklar olabiliyor.

İki milyonu aşkın insan, hep beraber secdeye gidince aklıma geldi; bunca insanın beraberce secde etmeleri tek ve büyük bir secde oluşturuyor. İki milyon alnın birlikte yere konmasıyla oluşan bir dünya secdesi. Ve ardından beraberce yapılan dualar. Kâbe imamının Cuma hutbesinde ağlayarak yaptığı yakarışlara tek bir ağız haline gelen cemaatin birlikte âmin demesi. Bu sesin oluşturduğu lahuti sesin hale hale göğe yükselmesi... Bu niyaz dünya ölçeğindeki zulümleri söküp atar, devletler yıkar, devletler kurar. Ama öyle olmuyor. Gözle görülür düzeyde makes bulmuyor, ya da oluyor da biz hissetmiyoruz.

Olmuyorsa neden? Bunun sebepleri üzerinde düşündüm. Aklıma şunlar geldi:

Allah dua edene icabet edeceğini söylüyor, bunda şüphemiz yok. Ama icabet etmek, bir şekilde cevap vermek, hesaba katmak, karşılıksız bırakmamak demek. İsteneni aynen kabul etmek demek değil, bu bir.

İkinci olarak, Allah sadece dua edin demiyor. Siz beni anın ki ben de sizi anayım, diyor. Siz Allah"a yardım ederseniz Allah da size yardım eder diyor. Siz bir adım gelin ben on adım geleyim diyor. Siz ahdinizi yerine getirin ki ben de ahdimi yerine getireyim diyor. İsterken bir vesileniz, bir tutamağınız olsun diyor. Yani bir iyilik yaptıktan sonra isteyin ki, istemeye yüzünüz olsun der gibi bir şey...

Oysa bizler dünyaya dalmış gidiyoruz. Kendi yapmamız gerekenleri yapmıyoruz. Vesile edinecek bir hayrımız yok. Ahd"ü misakımıza tam sadakat göstermiyoruz. Sonra dualarımızı dahi dünyamız için kullanıyoruz. Yine de karşılık görüyoruz. Bu Allah"ın safi lütuf ve keremi değil mi?

Efendimiz bir gün birileri adına, duaları neden kabul olmuyor diye soran Ebubekir"e; "yedikleri haram, içtikleri haram, giydikleri haram... Nasıl kabul olsun ki!" diye cevap veriyor. Ben de bu manzaraya bakınca bir eksikliğimizin olduğunu anlıyorum. Ama yine de hiçbir yakarış boşa gitmiyor ya. Bundan da eminim.

Bu gün sohbet yapacağımız otele giderken bir şey daha oldu; bizi götüren şoför dar bir sokakta sıkıştı, geri dönmeye çalışıyor ama yoldan geçen arabalardan bir Allah"ın kulu durup yol vermedi. Bu durum bana Hollanda"daki şair arkadaşım Hüseyin Kerim Ece"yi hatırlattı. Rotterdam"da bir adres arıyorduk, bir yan yola girdi. Kenara çekilmeden yolun ağzında durdu ve inip adres sormaya başladı. O arada yan yola girmek isteyen birisi de gelip arkamızda durdu. Ben arkadaşıma seslenip yolu açmasını söyledim. Endişe etme dedi, istersen bahsine girelim; on beş dakika dursak bile bu adam yine de bir kez kornaya basmaz, bizim işimizi bitirmemizi bekler dedi. Bu iki durumu mukayese edince arkadaşlarıma şöyle dedim:

Bilimde ve teknolojide Batıdan bunca geri kalışımız çok önemli değil. Bunu çabucak kapatırız. Kapatmasak da bir şey lazım gelmez. Ama insana saygıdaki bu farkı kapatmadıkça, hatta eskiden olduğu gibi ileri geçmedikçe adam olamayız. İşte en büyük geri kalış noktamız burası.

Şunu da ilave ettim: Eğer tarihi bir gerçeklik olarak müslümanların menkıbe düzeyindeki dürüstlükleri, diğerkâmlıkları, îsarları, insana insan olarak saygıları yaşanmış olmasaydı bu günkü halimizle biz asla İslam"ın böyle yüce bir ahlak dini olduğunu, insana değer verdiğini, kardeşini kendine tercih ettiğini kimselere asla anlatamazdık. Allah"tan ki, geçmişimizi başkaları da biliyorlar.

12 yıl önce
İki milyon alınla tek bir secde, dört milyon elle tek bir dua, ama...
Kara dinlilerle milletin savaşı
Düşünce tarzını değiştirmek
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar