|
Ahmet Kaya “şerefsiz” miydi?

Devlet, Dersim’e operasyon yaptı, nasıl ki bugün terör kampları bombalanıyorsa, o gün de aynısı yapıldı.

Sonra kara harekatı başladı, asker, her taşın altına baktı, her mağaranın içine girdi, ciddi olaylar yaşandı, insanlar öldü, bölge boşaltıldı.

Aradan yıllar geçti, Türkiye’de iktidarlar değişti, darbeler oldu, demokrasi kesintiye uğradı, yeni hükümetler kuruldu; fakat hiçbir dönemde, hiç kimse çıkıp da resmi ağızdan Dersim konusunda devletin hata yaptığını söyle(ye)medi.

Ta ki, AK Parti iktidarına ve Erdoğan’ın başbakanlığına kadar…


Erdoğan, “Devlet, Dersim’de hata yapmıştır, ben Başbakan olarak devletim adına özür diliyorum” dedi.

Bu dönemler çözüm sürecinin başladığı ya da hazırlıklarının yapıldığı dönemlerdi, Erdoğan, Dersim’den örnekler veriyordu ve “Bir daha analar ağlamasın diye bu sorunu çözeceğiz” diyordu.

Onur Öymen itiraz etti, “Dersim’de analar ağlamadı mı?” diye sordu, Türkiye yine karıştı, Dersim olayları üzerinden “CHP’nin faşistliği”, “AK Parti’nin demokratlığı”” tartışıldı.

Şanlıurfa’da, iki polis şehit edildi, Dolmabahçe’de kurulan çözüm masası devrildi, operasyonlar yeniden başladı, yüzlerce şehit verildi, şehirler temizlendi, otorite sağlandı, terör örgütünün şehirlere yerleşmesine yardım ve yataklık eden HDP’li belediye başkanları cezaevlerine konuldu, belediyelere kayyım atandı ve o defter kapandı.

Magazinciler bir gece düzenledi…

Ahmet Kaya, ödül aldı, konuşmasını yapmak üzere mikrofona geldi, “Çok yakında, Kürtçe bir albüm yapıyorum, onu da söyleyeyim” dedi, ortalık karıştı, kavga kıyamet koptu.

Masalarda oturan bazı sanatçılar, Ahmet Kaya’yı yuhaladı, Onuncu Yıl Marşı eşliğinde galeyana gelip çatal bıçak fırlattı.

Olay o geceyle sınırlı kalmadı, merkez medya, Hürriyet başta olmak üzere, Ahmet Kaya’nın peşine düştü, her hareketi, her konuşması sorgulanmaya başlandı, Kürtçe albüm meselesi, Ahmet Kaya’nın Türkiye macerasının sonu oldu, ani bir kararla Fransa’ya uçtu.

Ahmet Kaya, Avrupa’da konserler vermeye başladı, Münih’te bir salonda, Türkiye’den ayrılma hikâyesini anlatırken şunları söyledi: “Arabamı şerefsizlerin ülkesinde, havalimanında bıraktım, öyle geldim, bana, nereye gidiyorsun, diyen polise de, sana ne ulan, dedim…”

Ahmet Kaya’nın bu sözleri, PKK bayrakları altında ayakta alkışlandı, Abdullah Öcalan posterleriyle selamlandı.

Hürriyet, yaşananlar karşısında çılgına döndü, ertesi gün, Kaya’ya hitaben, “Vay şerefsiz!...” manşetini yapıştırdı.

Ahmet Kaya öldü, Paris’te gömüldü, o defter de öylece kapandı.

Şimdi bakıyorum, özellikle muhafazakar kesimlerde, bayağı hisli, bayağı hasretli, bayağı dokunaklı bir Ahmet Kaya muhabbeti başladı.

Eğer Ahmet Kaya yaşasaymış, Erdoğan’ın yanında dururmuş, bu HDP’lilere hadlerini bildirirmiş, Türkiye’nin dış politikasını desteklermiş, falanmış, filanmış!...

Derine, en derine inin bakalım, Ahmet Kaya’nın, Fransa’ya gidişiyle, Can Dündar’ın, Almanya’ya gidişi arasında bir fark görebilecek misiniz?

O zamanlar YPG/PYD yoktu, PKK vardı, Ahmet Kaya’yı, PKK’lılar bağrına bastı; şimdi YPG/PYD/DHKP-C var, Can Dündar’ı da onlar bağrına basıyor, yanlış mıyım?.

Altan Tan’ın, Hüda Kaya’nın, Sırrı Süreyya’nın HDP’den milletvekili olduğu bir dönemde, Ahmet Kaya, AK Partili olacaktı, öyle mi?!...

Çözüm sürecinin bozulmasında devleti haklı bulacaktı, “Barzani, yanlış yaptı” diyecekti, “Selahattin Demirtaş’ın yolu yol değil” diyecekti, “Kobani provokasyondur” diyecekti, Ahmet Kaya bunları söyleyecekti yani…

Eyyamı, taklayı, dümeni, üçkağıdı sevmem, hiç sevmem; insan mert olmalı, başı dibi ayrı oynamamalı.

AK Parti, bu devleti essahtan yönetmeye başlayınca, büyük ihanetlere muhatap olunca birçok şeyin farkına vardı, Musul/Kerkük sorunu yeniden kapıya dayanınca, Erbil’de, İsrail bayrakları dalgalanınca, Şeyh Sait ayaklanmasından şüphelenmeye başladı.

Hürriyet’e dirsek atmak başka, tutarsızlık başka, ayıralım mevzuyu.

Bugün hala, Dersim’e operasyon yapan devleti suçlayıp, “Kandil’i yerle bir etmeliyiz” diyen varsa, afedersiniz ama ya geri zekâlıdır ya da saftır, bunun başka izahı olamaz.

Eğer Ahmet Kaya yaşasaydı, medya Can Dündar için ne tür sıfatlar kullanıyorsa, Ahmet Kaya için de kullanacaktı.

Emin olun…

#Ahmet Kaya
#Ak Parti
6 yıl önce
Ahmet Kaya “şerefsiz” miydi?
Alışkanlık da değişir
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü