, edebiyat dışında memleket meselelerinde de görüşlerinden istifade ettiğim önemli, çok önemli bir kaynaktır benim için.
Geçen gün
referandumu üzerine konuştuk telefonda, epey uzun bir görüşme oldu.
dedi.
Sonra devam etti,
Mevzuya bu açıdan bakmamıştım doğrusu.
Sahiden
bu kadar belirleyici midir siyasi hayatımızda?
Bir zaman önce
'da kırk yıllık kasabalar, mahalleye dönüştürüldü, belediye başkanlıkları feshedildi.
O kasabalardan birinde büyüdüm ben, oralarda ne olup bittiğini, siyasetin nasıl yapıldığını çok iyi bilirim.
Bizim kasabalarımızda yaşanan yerel seçim heyecanı, dünyanın hiçbir yerinde yaşanmazdı.
Başkan adaylarının vaatleri, topluca pazarlık konusu yapılan soy/sülale oyları, ortalık yerde dolaşan ajanlar, fitneciler, gizli pazarlıklar, aklınıza gelen her türlü entrika mevcuttu, o seçimlerde.
Kahvehaneler başkan adaylarının seçim ofislerine dönüştürülürdü.
Kim nereye giriyor, kim nereden çıkıyor, seçimlerden sonra hesap sormak için bu işleri gözetleyen, not alan adamlar vardı.
Millet severdi böyle işleri, eğlenirdi, keyif alırdı.
Hiç olmazsa dört yılda bir adam yerine konulduğunu hissederdi, bir oy için kendisine aylarca dil dökülmesinin keyfini çıkarır, en sonunda da
derdi, insanlar.
Bazen daha çirkin şeyler de olurdu ama anlatmayayım artık, lüzumu yok.
Bir gün ansızın bu oyun bitti…
Kasabaların bütün yetkileri ellerinden alındı, eski belediye başkanları da kahvehanelerin dip masalarında sıradan birer okeyci oldu.
Etraflarında dolanan kalabalık yavaş yavaş azaldı, büyü bozuldu, her şey, herkes sıradanlaştı.
Halk, kasabanın mahalleye dönüştürülmesine tepki gösterdi.
Oysa yeni yasayla daha fazla hizmet almaları mümkündü,
'e bağlanmışlardı, imkanlar çoğalmıştı ama kaybedilen, yitirilen başka bir şeydi.
Bu kasabalarda büyüyen, eli kalem tutan, biraz güngörmüş, okumuş yazmış kim varsa, kariyer planlamasına
da eklemişti mutlaka.
Baştan söyleyeyim, benim öyle bir planım yoktu, hiç de olmadı, bunu belirtmekte fayda var, yanlış manlış anlaşılır neyime lazım…
, halkın alışkanlıklarından bahsederken bizim kasabanın bu halleri geldi aklıma.
İnsanlar tanıdıkları, bildikleri birini seçmeye, ona yetki vermeye, ara ara da yüzüne karşı,
demeye alışmışlardı.
Bu durum herkese kendini iyi hissettiriyordu, nasıl olsa bir sonraki seçimde kullanılacak bir oyu daha vardı.
Seçildikten sonra havalara giren, seçmeninin yüzüne bakmayan, o başkan denilen herif, seçimler yaklaşınca öyle ya da böyle
teklifinde bulunacaktı, bu insanlara.
Bir oy da bir oydu çünkü…
, o yasayı çıkardıktan sonra bizim kasabada zayıfladı, sonra toparlandı fakat halkın alışkanlıklarını terk etmesi, yeni düzene uyum sağlaması uzun sürdü.
Gerçi kasabanın belediye başkanıyla takılıp, başkanın odasında oturmayı, başkanla kasaba meydanında samimi pozlar vermeyi itibar meselesi zannedenler, bu sefer de ilçe belediye başkanının yanında aldılar soluğu, onların durumlarında bir değişiklik olmadı ama yine de kasabanın münzevileri, o buruk terk edilmişlik hissini hep yaşadı.
…
telefon konuşmamızda, önemli bir şeyi hatırlattı, ben de aracılık edeyim, dedim.
Millete yeni sistemi anlatırken, eski sistemin tamamıyla rafa kaldırıldığını söylemeyin, sakın böyle bir hata yapmayın.
Bu işin demokrasiyle falan ilgisi yok,
diye bir uzvumuz var ve kimse bir uzvunu kaybetmek istemez doğrusu.
diyorum, çünkü bizim kasabanın son belediye başkanı, ilk belediye başkanının oğluydu…
Ne demokrasisi canım…
Buna rağmen halk feshedilen belediyesini, eski düzenini unutmadı, özlemle yâd etti.
Ben şöyle düşünüyorum;
Eğer parlamenter sistem
boyutunu aşıp
dönüşmüşse, değiştirilmesi neredeyse imkansızdır.
Ama hala
safhasındaysa zor da olsa mutlaka değiştirilecektir…