Öyle sadece kral deyip geçmeyin,
,
için
der.
Bizim
'ya rahmet olsun, fakat bu da bildiğiniz
'ın,
yani…
Hikayenin özetini vereyim, meramımı anlatamayacağım yoksa.
Bir gün,
'un kızı kaçırılır, arkadaş
ama içi harlanmaktadır, fellik fellik kızını aramaktadır.
kulağı delik, araziye hakim, hırlıyı hırsızı tanıyan bir kraldır, boş adam değildir,
'un kızını kimin kaçırdığını da bilmektedir.
Gider
'a,
der.
sorar,
,
der.
, kalenin içine ırmağı salar, etraf bir anda yeşerir, bolluktan bereketten meyveler taşar, fıskiyeli havuzlar bile yapılır.
,
'un kulağına eğilir,
der.
, olan biteni
gibi izlemektedir, kayanın arkasından.
Ortaya çıkıp bir şey demez, sessizce çekilir katına, toplar diğer tanrıları,
denilen müfterinin(!) durumunu anlatır mecliste.
İstişare istişare, en sonunda karar çıkar, temyizi de yoktur hani…
, tonlarca ağırlığındaki bir kayayı etraftaki en yüksek dağın zirvesine çıkaracaktır,
sıcağında yapacaktır bunu ve kimseden de yardım almayacaktır.
Garibim hemen işe koyulur.
İt babam it, o sıcakta devasa kayayı bayır yukarı santim santim çıkarır, biraz dinlenir, devam eder,
'un getirdiği ırmağın suyundan içer, tekrar itmeye başlar, avuçları nasır tutar, aldırmaz devam eder.
Tepeye birkaç metre kalmışken, o devasa kaya birden bire paldır küldür aşağıya doğru yuvarlanmaya başlar.
, acıyla kayanın arkasından bakar, yorgunluktan ağlamaya bile takati kalmamıştır, sadece bakar.
Yavaş yavaş aşağıya iner, yine
'un getirdiği ırmağın suyundan içer, tekrar kayayı itmeye başlar.
Günlerce aylarca uğraşır, yine zirveye yaklaşır, yine birkaç metre kalır ve yine kaya aşağıya yuvarlanır.
Bir zaman sonra
, gerçeği anlar.
Kendisine verilen ceza tonlarca ağırlığındaki bir kayayı dağın zirvesine çıkarma cezası değildir aslında, kendisine verilen ceza, o kayayı, o dağın tepesine çıkaramayacağını bilmesine rağmen sabredip bu çabayı sürdürme cezasıdır.
,
'ni yazarken, aynı dönemlerde
,
geçmeye hazırlanan
'nin, siyasi hayatına manifesto yazdığını bilmiyordu tabii.
Bilge kral
'un, tonlarca ağırlığındaki kayayı yuvarlaya yuvarlaya tepenin üstüne çıkarma gayretinin her seferinde başarısızlıkla sonuçlanmasının,
kaderi olduğunu bilmiyordu tabii.
Çünkü
, bu dünyanın beyhude tekrarlardan ibaret olduğunu ve insan denilen akıl fikir küpünün de ancak din sayesinde, bu kısırdöngüyü kırıp yaşama sevincini tazeleyebildiğini söylüyordu.
*
Bizim memlekette
Meydanındaki
'nden su akıtanlar,
'dan beri
'un cezasına çarptırılanların ta kendileriydi.
Her seferinde dağın tepesine çıkardıkları kaya,
tarafından aşağıya yuvarlandı.
, defalarca yılmadan, üşenmeden, o kayayı, o dağın tepesine çıkardılar, tam zirveye koyacaklarken, kaya
tarafından tekrar aşağıya yuvarlandı.
'nün dediği gibi bizim memleketin
da, tepeye çıkardıkları kayanın aşağıya yuvarlanacağını bildikleri halde, her seferinde tevekkül ettiler, din yoluyla ebede uzanan sonsuz bir sabra yaslandılar ve tekrar işe koyuldular.
Bizim memleketin
, en son
yılında yuvarlamaya başladıkları kayayı bir kez daha zirveye yaklaştırdılar, şunun şurasında birkaç metre kaldı.
, kayayı aşağıya doğru bastırıyor,
, yukarıya doğru itiyor, amansız mücadelenin son raundundayız.
Gerçi
açısından sonuç belli…
Eğer
kayayı tekrar aşağıya yuvarlamayı başarabilirlerse,
, büyük bir sabırla dağdan inecek,
'nden su içecek ve kıyamete dek o kutsal çabasını sürdürecek.
Yok, bu sefer
ve arkadaşları
'un kayasını aşağıya yuvarlayamazlarsa, tarih bundan sonra avcıların değil, biraz da aslanların kitabından okunacak.
*
Referandumu anlatmak için
'dan başka örnek bulamadım mı, öyle bir şey mi dediniz?...
sözcüğü de
kökünden geliyor, yaptığımız işin adı da
yani.
Kulağınıza bir şey diyeyim, kimse duymasın ama, “
demek,
demekmiş
, ben de yeni öğrendim.
Şişt, aramızda kalsın…