T
, olayları takip etmek yerine müdahil olmayı seçti,
’a asker göndermeye karar verdi.
Cepheler o kadar hızlı değişiyor ki, çok kimse mevcut durumu anlamadan, sağlıklı bilgiye sahip olmadan hatlar ve saflar yenileniyor, yeni ortaklıklar kuruluyor.
Neredeyse yedi yıldır iç savaş yaşayan
tek kelime etmeyen
, bambaşka bir hesabın merkezine yerleşti.
Restleşme döneminden uzlaşı çıkmazsa, tarihi kırılmaların yaşanacağını, dengelerin altüst olacağını söylemek mümkün.
Önce
’nin durumunu tartışalım,
’nin,
’a asker göndermesi ne anlama gelir,
ne kadar caydırıcı olur?
Daha da önemlisi
,
’nin neyi olur,
neyi olmaz?
aldığı kararı körü körüne eleştirmek,
“Katar’da ne işimiz var?”
demek doğru değil.
ile
arasındaki ekonomik ilişkiler üst düzeyde, lakin askerin gidişini sadece buna bağlamak, buradan değerlendirmek yanlış.
“Türkiye, ticari faaliyetlerini, kazancını güvence altına almak için Katar’a gidiyor”
demek, meselenin en küçük ayrıntısına saplanıp kalmak demek.
’nin garantörlüğü,
’nin dostluğu,
test ediliyor.
Şayet bu kuşatma yarılırsa,
,
’ta elde ettiği itibarı, cephe sahibi bir ülke olarak yıldızlaştıracak, kalıcı hale getirecek, bundan sonra sadece
değil,
da hamisi konumuna gelecek, bu çok önemli bir şey.
,
’nın bıraktığı yerden devam ediyor, tek farkı daha cesur olması, masadaki planı, askeri müdahaleyle sonuçlandırma gayreti.
ile
arasında son dönemde bozulan ilişkileri
’ya havale etmenin yanlışlığı,
’ın,
ziyaretiyle gün yüzüne çıktı,
,
zerre kadar etkilemediği bir kere daha görüldü.
üzerinden
’ye yönelen tehdit,
ile yapılan antlaşmalarla bir nebze püskürtüldü, fakat
’nın büyük hamlesi de gecikmedi.
’de yenişemeyen taraflar, savaşı geniş bir alana yaymaya,
ve
gibi orta güçteki ülkelerin daha çok etkilenmelerine zemin hazırlayacak seviyeye çıkaramaya karar verdiler.
Çete savaşlarıyla parçalanamayan toprakları, devlet savaşlarıyla parçalamayı düşünüyorlar, anlaşılan daha uzun namlulu silahların kullanılacağı yeni bir dönem başlıyor.
, son dönemde,
’de kimlerle beraberse,
’da da onlarla beraber olmayı seçti,
’in,
ziyaretiyle,
hattına
de dahil oldu.
’ın davetini reddeden
,
’le görüşecek olması,
’nin tutumuyla alakalı.
’ı,
çeken,
...
’la
konusunda varılan mutabakat, belki
da bitirecek, kim bilir.
, bölgesinde
’nın yenilgisiyle sonuçlanacak bir savaşın dışında kendini güvende hissetmeyecek, bu çok açık.
Tabi her cümle, her analiz binlerce soruya gebe; mesela
’nın, öyle ya da böyle, bu bölgede kaybetme şansı var mı, bu mümkün mü?
En azından
’ye,
’ya ve
’a rağmen haritaları değiştiremeyeceğine inanması ihtimal dahilinde mi?
, kendi çıkarları dışında,
’nin ve
’ın yükünü taşır mı, bu riski göze alır mı, hem niçin alsın?
’a asker gönderme kararından sonra, içeride bambaşka bir operasyon dili geliştiriliyor, buna özellikle dikkat çekmek istiyorum.
’a yönelik olarak,
sloganlarıyla kamuoyu yönlendirilmeye çalışılıyor.
Ordu kimsenin malı değil, ordu mal değil, bu yakışıksız propagandaya bir an önce son verilmeli, silahlı kuvvetlerimiz, hiçbir ülkenin parasını pulunu muhafaza etmek için kullanılmadı, kullanılmıyor,
Türk Silahlı Kuvvetlerini
,
sözcüğü ile yan yana getirmek bile ihanettir!...
Alınan karar, devlet kararıdır, bu devletin de sahibi millettir, boş konuşmanın, milleti tahrik etmenin anlamı da yoktur, gereği de yoktur, bedeli de ağır olur.
Fakat şunu da söylemeliyim,
Bazı sivil toplum örgütleri geçen akşam
’de toplandılar,
için yürüdüler, bildiri okudular.
İyi niyetli olduklarını biliyorum, lakin
meselesi, kamuoyunda devletin planladığı şekilde anlaşılamıyor.
Dünyanın en zengin ülkesine yönelik uygulanan ambargonun haksızlığını halka anlatmak çok zor, hatta imkansız.
Bu işe sokaklar, meydanlar dahil edilmese daha iyi olur, çünkü askerin gidişini protesto etmek isteyen diğer gruplar da toplanabilir, mesele
üzerinden başka bir yere çekilebilir.
’ye uygulanan ambargoyu protesto etmeye benzemez bu iş…
, dün
’ye hangi tehditleri bertaraf etmek için gittiyse, bugün de başka tehditleri bertaraf etmek için gerekirse
’a gidecektir ya da gitmeyecektir.
Esas mesele
’ın mağduriyeti değil,
’nin istikbalidir.