|
Tarafsın ama kararsızsın…
Başörtülü kıza saldıran kadınla, şortlu kıza saldıran adam, mümkünse
16 Nisan
'da oy kullanmasın.


Başörtülü kıza saldıran kadınla, şortlu kıza saldıran adam televizyonlara da çıkmasın.



Başörtülü kıza saldıran kadınla, şortlu kıza saldıran adam kesinlikle gazetelerde yazı da yazmasın.



Başörtülü kıza saldıran kadınla, şortlu kıza saldıran adam asla ve kat'a milletvekili de olmasın.



Başörtülü kıza saldıran kadınla, şortlu kıza saldıran adam hiç olmazsa çocuk yapmasın.



Gerisi hallolur…





Binali Yıldırım

,

Ak Parti Genel Başkanı

olduğunda sıcak mesajlar vermişti,

“Dostlarımızı çoğaltacağız, düşmanlarımızı azaltacağız”

demişti.



Bu mesaj dışarıya değildi sadece.



İçeride teröre ve ihanete bulaşmamış, memleketi satmamış, siyasi olarak farklı düşüncelere sahip cenahları da içeriyordu.



Binali Bey

, dediğini yaptı, işi iyi götürdü.



Keşke şu son dönemde referandumla ilgili konuşmalarına

“hayır”

cephesini hiç katmasaydı.



Keşke

“hayırcılardan”

terör destekçileri olarak söz etmeseydi de propaganda döneminde slogan sıkıntısı çeken

“hayırcıların”

eline koz vermeseydi.





Ak Parti

, sadece bir kere rakipleriyle söz dalaşına girdi, tek başına iktidarı kaybetti.



Olağanüstü şeyler olmazsa bu yarış da foto finişle belirlenecek, her iki taraf için yarım oya bile ihtiyaç var.



CHP

,

AYM

'ye gitmekten vazgeçti mesela, neden?...



Kararsızları gördü çünkü…



Kararsızların

'solduyusuna'

güvendiğini belli etmek için siyaset aklını kullandı, pasif direnişe geçti, seçmene yaslandı, bekliyor.



Düşünsenize,

CHP

, referandum mitinglerini iptal etmiş,

“hayırcılar”

ne kaybeder, hiçbir şey, ne alacaklarsa onu alırlar.



Normal seçimlerde

CHP

'ye oy vermeyecek bazı insanların

“hayır”

deme ihtimalini gördükleri için sükunetle oraya oynuyorlar.





Ak Parti

'nin durumu başka, anlatmak, ikna etmek, izah etmek zorunda.



Çünkü değiştirmek istediği düzeni

CHP

kurmuş.



CHP

'nin sertleşmesi, hırçınlaşması, saldırganlaşması lazım, kararsız seçmeni gericilikle, yobazlıkla, yalakalıkla suçlaması lazım…



Ama yapmıyor, ilk kez

Erdoğan

'ı doğrudan hedef almıyor.



Çünkü

Ak Parti

'nin, kararsız seçmeni ikna etmek için kullandığı dilde sorun olduğunu görüyor.



“Kararsız seçmen”

terör örgütlerini mi, yoksa devleti mi destekleyeceğine karar veremediği için

“kararsız”

değil ki!...



“Kararsız seçmen”

güç ve yetki meselesini tartışıyor, mevcut

Anayasa

'dan kaynaklandığı söylenen sorunların neler olduğunu anlamaya çalışıyor.





Cumhurbaşkanı

,

Ortadoğu

gezisine çıkmadan önce havalimanında bazı şeyler söyledi, dikkat ettiniz mi?



“Yeni Anayasa metninin halkımız tarafından tam olarak anlaşılmadığını görüyoruz”

dedi.



“Referandumu kaybettik”

demedi,

“Hazırlanan Anayasanın daha iyi anlatılması lazım”

dedi.



Üç kere anlattığın dersi anlamayan öğrenciye bile

“aptal”

diyemiyorsun, bir kerede

Anayasa

'yı anlamayan adama nasıl terör destekçisi diyeceksin?...





Ak Parti

, öyle bir dil kurmalı ki referandumun sonucu ne olursa olsun,

Türkiye

'yi yönetmeye devam etmeli.



Bahçeli

,

“Hayır oyu veren de, evet oyu veren de bu milletin bir ferdidir ve şereflidir”

dedi, işi bitirdi.



Devlet Bey

,

MHP

içindeki muhalefeti

FETÖ

'nün organize ettiğini söylemişti, gerekeni yaptı, en son dört önemli ismi de

MHP

'den uzaklaştırdı.



Ama hiçbir zaman kendi tabanında

“hayır”

diyen

Ülkücüleri

terör destekçisi ilan etmedi.



Kimse,

MHP

'nin,

Türkiye

'yi yönetmesinden rahatsız olmaz, lakin

Ak Parti

gibi bütün değerleri meydanda toplamayı başaran bir partinin riske edilmesini de istemez.



Milliyetçi MHP

,

“hayır”

oyu verecek seçmenine karşı ne kadar nazik oluyorsa,

Ak Parti

de o kadar nazik olacak, doğrusu budur.



Dikleşmeden dik durmak, tam da böyle bir şey işte…





Sahne

Erdoğan

için hazırlanıyor.



Mitingler başlayınca göreceğiz,

Erdoğan

meydana çıkacak, halkla buluşacak, o zaman ne olacaksa olacak.



İsteyen istediğini söylesin, bu işi

Erdoğan

bitirecek.



Erdoğan

'dan başka referandumun gidişatını etkileyecek bir tane siyasi aktör yok ortada, her türlü sonucu

Erdoğan

belirleyecek.





İster yanında, ister karşısında olun,

Erdoğan

'ın girdiği her seçimin

“marka değerinin”

arttığını kabul edin.



Dünya, şu referandumun sonucunu merak ediyorsa,

Erdoğan

sahada olduğu için merak ediyor, yoksa sıradan bir geçiş dönemi olurdu, inanın buna.



Kronometre çalışıyor, zaman tükeniyor, şairin dediği gibi,

“Yaklaşıyor, yaklaşmakta olan…”


Hala,

“Ben tarafım ama kararsızım”

diyen

Ak Partili

arkadaşın da artık bir karar vermesi gerekiyor.



Öyle değil mi…


#Cumhurbaşkanı
#Recep Tayyip Erdoğan
#AK Parti
#Anayasa referandumu
7 yıl önce
Tarafsın ama kararsızsın…
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset