Geniş paçalı, düşük belli kumaş pantolonlarının üstüne giydikleri koca kulaklı mintanlarıyla,
'nda sıraya dizilen
işçilerinin
macerası, altmış yılını devirdi.
Cumhuriyet tarihinde,
ilişkilerinin seyrini de büyük oranda bu işçilerin durumu belirledi.
Batılılaşma bir Cumhuriyet projesiydi fakat özellikle
'da yaşayan
durumu farklıydı, onlar
çok
başladılar.
,
'ya giden
eğitimsiz olmalarına özellikle vurgu yapıyor,
lobisinin oluşturulamamasını buna bağlıyor.
Önemli tartışmalara kapı aralayabilir bu konu,
, yerden göğe kadar haklıdır.
Cumhuriyet aydınları, içerideki
devlet eliyle sistemleştirmeye çalışırlarken, enteresan bir şekilde halkı
'dan uzak tutmaya özen gösterdiler.
,
,
gibi diller müfredatımızda vardı ama hiç kimse bu dillerden birini öğrenemedi, fakat öğrenemediği bu dillerin vadettiği kültürel dokuyu tanımaya, hatta sevmeye icbar edildi.
sonra kapılar açıldı,
vagonlara bindi,
'ya gitti.
Devrin şartlarını görmezlikten gelerek değerlendirme yapmak da haksızlık olur; insanlar doğup büyükleri toprakları fukaralıktan, çaresizlikten terk ettiler.
Yüz haneli bir köyde iki tane traktör yoktu,
kavramı traktör alımıyla başladı.
'ya giden ilk işçi kafilesi, birkaç sene sonra otomobillerle izne gelip eşe dosta hava yapınca,
büyük bir umuda dönüştü.
Alımlı, güzel, selvi boylu köy kızları, sırf
hayaliyle, yavuklusunu terk edip tanımadığı birisiyle, tanımadığı diyarlara gelin gitti.
'in bu işe çok direndiğini biliyoruz, işçi vermek istemediğini, yol yapımına bu yüzden ağırlık verdiğini, yakın zamanda
kurulacağını ve genç nüfusun
'ye lazım olduğunu defalarca dile getirdiğini biliyoruz.
Ama maalesef olmadı, sanayii kurmak bir yana, adam canını kurtaramadı.
Yıllar geçti,
'ya giden işçiler, üç dört nesle ulaştı, yaz tatilinde memlekete gelen gurbetçi, şortla
kılmaya, çocukları da cami avlusunda
konuşmaya başlayınca bazı sivil toplum örgütleri devreye girdi.
Aslında bu fraksiyonlar,
, halisane niyetlerle çalışmaya başladılar, önemli işler de yaptılar,
'da ve diğer
örgütlendiler, milli değerleri temel alan dernekler, cemiyetler kurdular.
Fakat bir türlü
entelijansiyayı oluşturamadılar,
içinde yaşarken,
'ya alternatif bir kültürel teklif sunamadılar.
Bırakın teklif sunmayı,
kimliğini koruyamadılar, yabancılaşmanın önüne geçemediler.
Bu yapılar, işi kazanç kapısına dönüştürdüler, çeşitli fonlar kurdular, yardım adı altında sandıklar oluşturdular, büyük paralarla oynadılar.
Bazı gurbetçiler kırk yılın, altmış yılın birikimini,
'de fabrika kurmayı vadeden bu derneklere, cemiyetlere verdiler.
köstebeğe dönen
kazançları,
,
, elinde buharlaştı, sonu gelmez davalar başladı, insanlar perişan oldu.
Böylece birbirinin camisine gitmeyen, bayramlaşmayan, birbirine selam vermeyen harika bir
oluştu gurbette!
Bu arada
de çarkın içine girdi; onlar da
vatandaşlara sokuldu, neredeyse bütün
örgütsel eğitimden geçirildi, hepsi haraca bağlandı, böylece
da
'da yaşayan
üzerinden gelire ortak oldu.
Şimdi yeniden başlıyoruz, yeniden kendimizi tarif etmenin eşiğindeyiz.
'nı dinliyorum, tarihi konuşmalar yapıyor, devletimizin haklılığını ortaya koyuyor, terör konusunda
'nın ikiyüzlülüğünü çıplak bir şekilde yüzlerine vuruyor, gurbetçilerimizin haklılığını haykırıyor.
'yi, dinliyorum,
diyor.
Ara sıra böyle konuşmak iyidir, milletimize cesaret verir, muhataplarımız, meramımızı anlayana kadar bu üslup devam etmeli.
Fakat…
, bugüne kadar milli devlet politikası olarak üzerinde çalıştığı bir projeyi,
'da ve diğer ülkelerde yaşayan vatandaşlarına sunamadı,
'daki
gibi,
'daki
gibi o ülkelerin iç ve dış siyasetine etki edecek bir sivil toplum geleneği oluşturamadı.
Üç buçuk milyon
'ün yaşadığı
'dan birkaç futbolcu, birkaç da repçi çıktı, işçilerimizin çocukları birer işsize dönüştü, altmış yılda olan biten buydu.
Sisteme dahil olup siyaset kurumunda bir yerlere gelenler de kültürel asimilasyondan geçirilip, birer
dönüştürülenlerdi.
Maalesef o işi beceremedik, doğru dürüst ilkeli, kalıcı, etkili bir nesil yetiştiremedik dışarıda.
, diyen
'in,
, diyen
'nin,
, diyen
'ün bağlamaya sıkışıp kalan isyanını aşamadık gurbette.
yapan ülkelerin bir işi de ürettikleri çelik halatlarla
'nin elini kolunu bağlamak oldu.
Biz, kahve köşelerinde hükümet kurup hükümet yıkmayla uğraşırken, elâlem kendi topraklarında, kendi kültürel dokusunu koruyarak, onun üzerine bina ettiği kalkınma hamlesini tamamladı ve hatta o sanayi devrimi bile miadını doldurdu, şimdi başka bir evreye geçiş yapmak üzereler.
Şimdi söyleyin bana;
'da, yine
'den,
türküsünü dinleyip geçen yıllarımıza mı yanacağız, yoksa
'nin büyük hamlesine omuz verip
mı diyeceğiz?
Söyleyin bakalım…