|
Gençler, haydi okumaya

İki yıl önce 'Okuma alışkanlığı ve gençlik' başlıklı bir yazı yazmış ve gençler için okumanın öneminden söz etmiştim. Şimdi yazacaklarım onunla birlikte okunursa birbirini tamamlamış olur.



Yirmi yıl önce gençlerle okuma hamlelerimize ilk başladığımızda tamamen tahmine dayalı şöyle bir kanaat belirtmiştim: Bir ilkokul öğrencisi öğrendiklerinin yüzde seksenini öğretmeninden alır. Orta ve lisede bu oran yüzde elliye, üniversitede yüzde yirmiye, yüksek lisans ve doktorada yüzde ona, beşe düşer demiştim. Sonra bu oranları çok yakın olarak veren bir araştırma okuyunca tahminim isabeti beni sevindirmişti.




Şimdi özellikle üniversite öğrencilerine söylüyorum. Mademki hocalardan ancak bu kadar bir bilgi alabiliyorsunuz o halde kalan iş, sizin çabalarınıza ve okuma alışkanlığı edinmenize bağlıdır. Okuma alışkanlığı edinmeden de üniversiteyi bitirebilirsiniz, ama hiçbir zaman ne bir ilim adamı, ne de bir düşünce adamı olabilirsiniz. Üniversite mezunu olursunuz o kadar. Şu halde ne yapıp edip okuma alışkanlığını edinmelisiniz. Ondan sonrası kolaydır ve kendiliğinden gelir. Öğrendikleriniz size yol gösterir.


İyi bir okuyucu, ayda ortalama üç yüz sayfalık, üç-beş kitap bitirir. En az iki kitap okuyan da yine okuyucu sayılabilir, ancak alanında öne geçemez. Bir kitap okuyan ise, ancak toplumdaki değişime ayak uydurur ve sadece toplumun bireylerinden bir birey olur. Ayda bir kitap dahi okumayanlar, toplumun dinamik ucunda olamazlar. Çünkü toplum da çeşitli yollarla bilgilenmekte ve bir yöne doğru hareket etmektedir. Bu hareketi etkilemek ve yönünü belirlemek, okuyanlardan olmaya bağlıdır.



Şu halde topluma yön vermek, istediği sahada önde, hatta önder olmak isteyenler okuma alışkanlığını kazanmak zorundadırlar. Kimse oturduğu yerde önde ya da önder olamaz. Ve Resulüllah (sa): '

Bilgi ancak taallümle olur

'

,

buyurur. 'Taallüm', muttasıl bir öğrenme çabasının adıdır. Yani zor bir işi, parça parça, gıdım gıdım öğrenme demektir. İğneyle kuyu kazar gibi. Bilgi, sabah aç karnına alınan tabletler haline getirilmedikçe de Efendimizin bu beyanı geçerli kalacaktır. Kimse durup dururken, ya da bir keramet eseri, her şeyi bilebileceğini zannetmemeli. Böyle keramet eseri bilgilendiği sanılan insanlar, ya gerçekte öyle değildirler, sevenleri onları öyle zanneder, ya da varsa bu bilgilerini öyle sanıldığı gibi, birden ve kerametle elde etmiş değillerdir. İlimde de elbette bereketlenme olabilir. Bildiğini yaşama bu bereketlenmenin en etkili sebebidir. Ya da kişiye mevhibe olarak farklı bir bilgi verilebilir, ancak bu bilgi sadece onu ilgilendirir ve 'taallüm' olmadan âlim olunmaz. Bunu böyle bilmemiz gerekir.



Her bilgi ve yaş seviyesinin okuması gereken kitaplar farklıdır. Okumak isteyenler kendilerini tanıyan ve bilenlerle konuşup, ne okuması gerektiğini iyi belirlemelidirler. Seviyemize göre bizi yoracak olan ve şu anda okumamızın faydası olmayacak kitapları sonraya bırakmalıyız. Bunun tespiti sormadan yapılamaz. Ne okumalı sorusunun cevabını bulmak için akıllıca harcanan zaman, okumak için bir kayıp değildir, kazançtır.



Yine bendenizin tahmine dayalı bir varsayımım da şudur: Ellili yıllardan beri mutantan ve ilmi başlıklarla piyasaya çıkan dini kitapların yaklaşık onda dokuzu, konuyu iyi bilmeyenler tarafından yazılan kitaplardır ve okumaya değmez. Bunu böyle söylememiz birilerini aşağılamak için değil, tecrübemize dayanarak bir tespitimizi ortaya koymak ve insanlara boşuna keçiboynuzu çiğnetmemek içindir. Bunu böyle bilmezsek, okuduğumuz kitaptan bir şey anlayamayınca muhtemelen kendimizi suçlayacak ve anlaşılmamanın kendimizden kaynaklandığını sanacağız. Oysa durum farklı olabilir. En zor zannedeceğiniz konular bile, eğer bilen birisi tarafından anlatılıyorsa çok kolay anlaşıldığını göreceksiniz. Bendeniz bunun için hep Mehmet Aydın Hocanın Din Felsefesi adlı kitabını örnek veririm. Bu kitap çok zor bir konunun çok kolay anlatımına örnektir. İşte bu sebeple kitap seçimi çok ama çok önemlidir. Gerçi son on beş yirmi yıldır kalitenin bir hayli yükseldiğini de söylememiz gerekir. Bu yıllar için gerekli seçimi yapabildiğimizi söyleyemem.



Okuduğumuz kitaplardan azami ölçüde yararlanabilmemiz için daldan dala atlamadan konu bakımından birbirini tamamlayan bir sıra içerisinde kitap okumamız en akıllıca olandır. Mesela, bilgi felsefesini anlamak istiyorsak, bu konuda ilk başlamamız gereken kitabı ve ondan sonrakileri belirleyip, basit olandan daha ağır olana doğru peş peşe sekiz on kitap okumalıyız. Böylece bir konuda aldığımız bilgilerimiz taze iken diğerlerini de onlara eklemek suretiyle konu hakkında derli toplu bir bilgi sahibi olabiliriz.



Pazar günü kitap listesi de verip bitireceğiz.


#Okuma alışkanlığı
#Bilgi
#Toplum
7 yıl önce
Gençler, haydi okumaya
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak