Evet, Katar olayı bize çok şeyler anlatıyor, bazılarını söyleyelim:
Allah yer altı zenginliklerinin en büyüğü olan petrolü İslam Dünyası'na boşuna vermedi. Bizim hukukumuzda böyle varlıkların adı ‘rikâz’dır ve rikâz’ın beşte biri fukaranın hakkıdır. Oysa petrolü elinde bulunduran İslam ülkeleri onun beşte birini hak edenlere vermeyince, yarısından çoğunu işgalciler alıyor. Bu Allah’ın onlara doğrudan, bize de dolaylı bir cezasıdır.
İsrail ve petrol Ortadoğu’da bulunduğu ve Müslümanlar da güçsüz ve başsız olmaya devam ettiği sürece müstemlekecilerin bu topraklardaki zulmü hiç bitmeyecektir.
Bu ifade, kâfirler müminlerle savaşmadıkça ya da antlaşmalarına hıyanet etmedikçe onlarla barış yapmanın asıl olduğuna işaret eder. Barış halinde bile Allah’a güvenip O’na dayanılmasının istenmesi, her halükârda, her şeyin Allah’ın elinde olduğunu ve müminlerin hiçbir halde gevşememeleri, hazırlıklı olmaları ve sürekli Allah’ı hatırlayıp O’na tevekkül etmeleri gerektiğini anlatır.
Bugün İslam ülkelerinin kahir ekseriyetinin başında koltuğunu kaptırmak istemediği için kullanılmaya müsait monarklar vardır. Kullananların çıkarları hesabına küffarla bir olup kendi kardeşlerine savaş açmaktan çekinmiyorlar. Demokrasi İslam değildir ama İslam’a monarşiden çok daha yakındır. Müslümanlar Allah’ın tefekkür, teakkul ve tedebbür gibi emirlerine riayet etmedikçe, yani Allah’a kul olmadıkça bu monarklara kul olmaktan kurtulamayacaklardır.
Ne yazık ki, bu monarkların tutumu İslam dünyasını başka bir yayılmacı olan İran’a karşı sempati duymaya sevk ediyor ve o da İslam dünyası için ayrı bir tehdit oluşturuyor.
ABD’ye sırtını dayayıp Katar’a savaş açanlarla, yine aynı gazla küffarla bir olup Türkiye’de kendi milletine darbeye kalkışanlar arasında fark yoktur.
Kısaca ümmet zayiat verebilecek ama bunlar onun uyanmasını hızlandıracaktır.
Katar tarihte hilafete ihanet etmeyen bir millettir, o halde ne pahasına olursa olsun desteklenmelidir.