|
Son dersimizde bunları konuştuk

Dönemin son dersini verirken öğrencilerimle hasbihal ettik. Onlara söylediklerimi burada bütün gençler için özetliyorum.



Yaşadığımız ortamda bolluktan kaynaklanan bir savrulmuşluk var. Dini bilmeyenlerin en değerli varlıkları zaten dünya, onların zevkusefa sürmeleri tabiatlarının gereği. Ama ilahiyat öğrencisi sıradan birisi olmamalı. Ümmetin ayağa kalkması, sizin çabalarınıza ve heyecanınıza bağlı. Türkiye özelinde düşünsek bile her bir ilahiyatçının omuzunda en az on bin kişinin sorumluluğu var. Bunun bilincinde olamazsak biz de sıradanlaşırız. Günümüzde, dünya hiçbir döneminde olmadığı kadar bir bolluk yaşıyor. Bu da insanları boş vermişliğe, zevke ve eğlenceye, kısaca dünyevileşmeye sevk ediyor. Heyecanımızı canlı tutabilmenin yollarını bulamazsak öğrendiklerimizin hiçbir değeri kalmaz. Şöyle bir ölçü edinebiliriz; eğer Allah'ın sözü en yüce olsun diye bir anlatma heyecanı yaşıyor, bu yoldaki güzelliklere seviniyor, kötü durumlara üzülebiliyorsak imanımız yükselme eğilimindedir. Aksi ise düşüşü gösterir. Bu heyecana cihat ruhu deniyor. Çünkü cihat, bu yüce hedef için duyulan ceht ve gereğini yerine getirebilmek için gösterilen gayrettir.



İlahiyat öğrencisi, olması gerekenin en azıyla yetinmemeli, en ideali yaşamaya çalışmalıdır. İbadette, kılık kıyafette, efendilikte, nezakette, davet ve tebliğde, tesettürde hep bu ideal ölçüyü hedeflemeliyiz. Mesela ilahiyatta okuyan bir kızımız, madem ki, şu kadarı da tesettür sayılabilir, o halde ben bununla yetinirim, biraz da modern ve sükseli hayattan nasibi alırım dememeli. Sıradan Müslümanlar için böyle düşünmek yeterli olabilir. Ama ilahiyat öğrencisi haliyle bile İslam'ın bir davetçisi olmalıdır. Resulüllah'ın hanımları için Allah'ın buyurduğu gibi, '

siz sıradan kadınlar gibi değilsiniz

'. Çünkü sizin her hareketiniz, yaptıklarınızı başkaları için meşrulaştıran bir delildir. '

Sevabınız da günahınız da katlanır

'. Resulüllah Efendimiz (sa) buyurur ki, 'kim güzel bir sünnet/uygulama ortaya koyarsa, hem onun sevabını, hem de ona bakarak öyle yapanların sevabını alır. Onların sevabından da hiçbir şey eksilmez. Kötü bir uygulama ortaya koyan da aynen böyledir'.



Müslüman ilmi, akademik zevk için ya da Efendimiz'in ifadesiyle '

bilenlere caka satmak, sefihlerle cedelleşmek, halkın teveccühünü kazanmak için

' değil, amel etmek ve Allah'ın rızasını kazanmak için elde eder. Böyle olmazsa öğrenilenler '

fayda vermeyen ilim

' haline gelir ve bundan, yine Efendimizin talimiyle '

Allah'a sığınmamız

' gerekir. Yani bizde 'ilim, ilim için değildir'.



Okuma alışkanlığı edinmeden ideale ulaşmamız, tabir caizse birinci ligde oynamamız asla mümkün olmayacaktır. Ne yapıp edip bu alışkanlığı kazanmalıyız. Bize gelen vahyin 'oku!' diye başlamış olması bir tesadüf olabilir mi? Yine aynı sloganı tekrarlayalım, '

okumadığınız zaman neler kaybettiğinizi ancak okuduğunuz zaman anlayabileceksiniz

'. Yoksa hiçbir tasası olmayan ve diğer canlılar gibi yiyip içip eğlenen sıradan insanlardan farkımız kalmaz. Tam da yaza girerken bu okuma konusunu ve okunabilecek kitaplar listesi meselesini gelecek yazılarımızda ele alacağız.



Evliliği geciktirmeyin, bunun hem dini hem dünyevi zararları saymakla bitmez. Aşk ve sevgi evliliği ileri yaşlarda zor kazanılır. Gürbüz ve zeki çocuklar daha çok erken evliliklerle doğar. Down Sendromunun erken evliliklerde iki binde bir, kırk yaş sonrası evliliklerde on altıda bir görülüyor olması da bunun bir delilidir. Maddi imkânsızlıklar meselesini olduğundan büyük sanmamalı. Allah'ın vadi var: '

Evlenecek olanlar muhtaç iseler Allah onları kendi lütfundan destekler ve müstağni kılar

'. Biz buna inananların bu desteği aldıklarına şahidiz. 'Evlenen dininin yarısını tamamlamış olur, geriye kalan yarısında da Allah'tan korksun' sözü hadis olmasa da anlamlı bir sözdür.



Saf ve temiz bir düşünceye, nafiz bir akla sahip olabilmek için haramların her türlüsünden kaçınmak gerekir. Şahsen ben böyle vasıflı bir zürriyetin ancak üç nesil sürecek bir dikkatin sonunda oluşacağını düşünüyorum. İmam Şafiî'nin şu anlamdaki beyti çok manidardır: '

Hocama hafızamın kötü olduğundan yakındım, o halde günahları terk etmelisin dedi ve ekledi; ilim Allah'tan gelen bir nurdur, bu nur asi olanlara gelmez

'.



Ve son sözüm: Ümmetle kavgalı olanların ve köksüz fikirler öne sürenlerin, kendi test edilmemiş zanlarını din adına ortaya atanların söyledikleri kafanızı karıştırmasın. Mesele Allah'ın dini olunca tartışılıp, Efendimizin ifadesiyle henüz '

sevad-ı azam

' haline gelmemiş düşünceleri dindenmiş gibi görmemek lazım.


#Hasbihal
#Müslüman
#İlim
7 yıl önce
Son dersimizde bunları konuştuk
Biz Türküz, Kürdüz, birlikte Türkiye’yiz...
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir