|
Başörtülü yazar avı

Siz olanları bilmiyorsunuz. Olanları! Yani bir fikir yazısının pespaye magazin gündemine eklemlenişini. Bilmediğiniz için kıymetlisiniz ya benim için. 18 Ağustos tarihli yazımın çarpıtılıp suni gündem maddesi haline gelişinden pek haberiniz yok. Çünkü yoğunsunuz. Çünkü vaktiniz kıymetli. Hem vaktiniz, hem de gözünüzün nuru kıymetli. Lübnan’a gönderilecek yardım kamyonları ile ilgilisiniz. Okullar açılacak; fakir aileleri tespit edip, ihtiyaçlarını kalem kalem yazmakla meşgulsünüz. Üniversiteyi kazanmış ama, maddi imkansızlıklar yüzünden kara kara düşünen gençleri bulabilmek için seferbersiniz. Kiminiz burs parası için kilolarca mantı yaptı, kiminiz aylardır iğne ile kuyu kazıyor. Yaz boyu çalıştınız. Afrika’da bir kuyu açan olabilmek için. Dışardan kimseler görmüyor sizi. Ama sizi tanıyorum. Çünkü bana yazıyorsunuz. Siz bana anlatıyorsunuz ben de bana ileti göndererek umutsuzluğunu paylaşanlara anlatıyorum. Diyorum ki bir kaşık maya olabiliyor muyuz işte bütün mesele bu. Bir kaşık maya bir kova sütü yoğurda, peynire çevirir.

Benim yazımı okudunuz. Kiminiz en yakınıyla paylaştı, kiminiz bu satırların sahibine ileti gönderdi. Her zamanki gibi. Siz bana yazdınız ben size yazdım. İlk defa yazanlar hatta şaşırdı. Okuyucuya karşı bu kadar duyarlı olabilmeniz her türlü takdirin üstünde diyerek.

Siz olanları bilmiyorsunuz çünkü o az sonra diye başlayan sulu sepken haber bültenlerini de ihtimal seyretmiyorsunuz. Seyretmiş olsaydınız rastlardınız. Nitekim rastlayanlarınız oldu. Benim yazımın bağlamından koparılıp hakaret unsuru haline getirilişine. İçinizden o kadar duyarlı olanlar çıktı ki, benim yazımı çoğaltıp bağlamından koparanların yazısıyla birlikte dağıttı. Elden ele gönülden gönüle.

Beklenen gerçekleşmedi. Beklenen. Yani ben çıkıp kanal kanal dolaşacaktım. Öyle demedim böyle dedim diyecektim. Yazımı cımbızlayan gazeteye çıkacaktım. Savunma hakkımı kullanacaktım. Kime karşı? Savunmak da ciddiye almaktır. Hiç ciddiye almadığım için sustum. Çünkü düsturumuz şudur: Üstümüze hızla gelen kamyona karşı hızımızı yükseltmeyiz biz. Çünkü şiddete(saptırılmış söz şiddetin mayasıdır) karşı tepkimiz şiddetten değildir. Vitesi küçültür ayağımızı gazdan çekeriz. Ve hadis-i şerif sadece zihnimizde değil bedenimizdedir elhamdülillah: “Sizden birisi öfkelenirse ayaktaysa otursun, oturuyorsa yatsın, yatıyorsa kalkıp abdest alsın.”

Sakin sakin olan biteni kaydettim. Benim için sayfalarca sürecek analizler için malzeme toplamış oldum, medya tetikçilerinin başörtülü yazar avının arka planına dair.

Düşünen insanları genelleme tuzağına düşürerek imha etme operasyonu zannedildiği gibi sadece İslamcı kesimin zararına değil. Bu ülkede düşünen herkese genelleme ve indirgeme tuzağı kuruluyor. Bu tuzağın farkında olarak, adımın geçtiği köşe yazılarını “görmüyorum”. Oysa polemiğe girmemi, ekran ekran gezmemi ne kadar çok isteyen var. Şov ve Mahrem kitabını yayınlandığımda kimsenin kılı kıpırdamadı da, içinde eski bir oryantalin adı geçen bir köşe yazısına cümle alem dikkat kesildi. Daha önce söylemiştim. Edebi bir kamumuz olmadı. Ama muhteşem bir magazin kamusuna sahibiz. Herkes bir skandal peşinde. Oysa benim yazımda skandallık bir durum yok. Anlamayanlar için bir kere daha tekrarlamış olayım: Kitle kültürü Müslüman erkeklerin beğenilerini de etkiliyor.

18 Ağustos’da yayınlamış olduğum yazı bu konu ile ilgili olarak yazdığım ne ilk yazıydı ne de son yazı olacak. Bazılarına yaraya kezzap döküyormuşum gibi gelecek. Ama niyetim yaraya kezzap dökmek değil. Yarayı teşhis edip tedavisi için imkan oluşturmak.

Herkes görebildiğinden ve söyleyebildiğinden ibaret. Çok sevdiğim sözü armağan edeyim başörtülü yazar avına çıkmış olanlara: “Küçük kafalar insanları, orta kafalar olayları, büyük kafalar fikirleri konuşur.”

Bazı köşecilerin ve gazete yöneticilerinin kafasında belli kelimelere duyarlı ses kayıt cihazları takılı. Artist- şarkıcı ismi anılıncaya kadar sistem çalışmıyor. Artist- şarkıcı ismini duyar duymaz şaha kalkıyorlar. Onun için bu defa isim kullanmayıp sıfatı ile idare ettik.

18 yıl önce
Başörtülü yazar avı
İnsafsız takas!
A road less traveled
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar